Başörtüsüne anayasal güvence sağlayacak düzenleme hazır. Anayasa değişikliği teklifi, Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Teklifle anayasanın 24 ve 41’inci maddelerinde değişiklik yapılması teklif edildi.
Teklif, AK Parti, MHP ve Büyük Birlik Partili milletvekillerinin imzaları ile Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Öncesinde AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, teklifin detaylarını basın toplantısıyla anlattı.
Düzenleme ile Anayasanın 24’üncü maddesinde değişiklik yapılacak. Anayasa’ya, “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz” şeklinde bir hüküm eklenecek.
Teklif, 41’inci maddenin birinci fıkrasının başlığı ile birlikte değiştirilmesini de içeriyor.
“Evlilik birliği, kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” ifadesi Anayasa metnine konulacak.
Başörtüsü teklifi TBMM’ye sunuldu
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, beraberindeki kadın milletvekilleriyle birlikte TBMM’deki basın toplantısında şunları kaydetti;
Biraz sonra hep beraber Sayın Meclis Başkanımıza getirerek Anayasa değişikliği teklifimizi vermiş olacağız. AK Parti, MHP ve BBP’nin 336 vekilinin imzaladığı teklifi sunacağız.
“Toplumsal hayattan, çalışma hayatından, eğitim hayatından yok edilmek istendik”
Biraz bizi buraya getiren bu süreci kısaca özetlemek istiyorum. Bunun en önemli sebebi ne zaman başörtüsü ile alakalı bir şey anlatmaya çalışsak en çok duyduğumuz ifade yine mi başörtüsü oluyor. Aslında başörtüsü meselesinin insani boyutunu çok ama çok az konuştuğumuzu ve çok az işlediğimizi bir kez daha görme imkanımız oldu. Anayasa değişiklik teklifine rağmen konuşulmaya devam edilmeli. Çünkü başörtüsü yasakları sistematik olarak Türkiye’de kadınlara yönelik bir soykırımdı. Böyle işletildi. Toplumsal hayattan, çalışma hayatından, eğitim hayatından biz yok edilmek istendik.
Bu yasaklar 1960’tan itibaren başladı ve yasaklar kuşaklar boyunca devam etti. Bu yasaklar anlatılırken hep bir kadının başına gelenleri konuşuyoruz fakat bunun yan etkileri var. Yani bir genç kız düşününüz. Anadolu’dan hiç farketmez Malatya’dan olsun bir köyden gelen bir çocuk düşününüz. Anne babasının gözbebeği, iftiharı, okulunu birincilikle bitirmiş. Hukukçu olmak istiyor ve ailesinin onu okutacak parası da yok. Büyük gayretlerle büyükşehire gelip okumak isteyen bir genç kız düşünün. Bunu da yaparken de aslında ailesinin de geleceğini değiştirmek isteyen bir genç kız. Bu yasaklarla karşılaştığı zaman sadece kendisinin hayatı tarumar olmuyor bir defa artık köyüne dönemez hale geliyor. Okulunu devam ettiremez hale geliyor. Nihayetinde hayatında vereceği her karar farklılaşıyor. Çalışacağı işten, evleneceği kişiden, çocuklarına kadar bu tesir ediyor.
Bütün hikayeler böyle değil bazıları da benim hikayem gibi. Benim annem başörtülü değil. Biz çok duyarız bize yasaklar uygulayanlardan çok duyduk. Ne yapalım bizim de annemiz başörtülü diye. Ben de onlara derdim ki benim de annem başörtülü değil. Başörtülü olmayan anneler de kendi kızları için bu mücadeleyi öğrendiler. Benim annem benim için mücadele etti. Bu konu aslında Türkiye’de çözülürken hatta şunu da söylemem lazım, 1986 yılında bu yasaklar 60’da başladı 1986 yılına geldiğimizde ilk sistematik yasaklar başlarken o zaman darbenin başındaki kişi Kenan Evren haseten bu yasaklara konsantre oldu. Nihayetinde bu yasaklar başladıktan sonra ben bu mücadeleye ilk girdiğimde kendim de başörtülü bir genç kız değildim. Ben başörtülü olmadan bu mücadelenin içerisinde olan insanlardanım. Bugün Türkiye’de bugün bu noktaya gelmişsek, başörtülü kadınların mücadelesine destek veren başı açık kadınların desteği ile, kadın, erkek, genç bizimle aynı fikirde olsun olmasın demokrasiye inanan insanların mücadelesiyle bugünlere geldik.
“Türkiye’de yasaklar kanuni bir alt yapıya dayandırılmadan yapıldı”
Tabiiki bugüne geldiğimizde biz özellikle siyasetin gücüyle bu problemi aslında fiilen çözmüştük. Bütün arkadaşlarım biliyorlar ki Türkiye’de kanun olarak başörtüsünü yasaklayan bir kanun hiç yok. Bir kadın gündelik hayatında çarşıya pazara gidecekse başörtülü olmasında sorun yok. Sorun, bazı temel haklardan istifade etmek olduğunda ortaya çıkıyordu. Yani ben avukatlık yapmak istediğimde duruşmaya giremiyorum fakat ister sanık isterseniz sıradan bir vatandaş olarak duruşmaya girebiliyordunuz. Eğitim hakkınızda, bir mesleği ifa etmekte problemlerle engellerle karşılaşıyordunuz. Bunu izah etmek çok zor olduğu için Türkiye’de yasaklar kanuni bir alt yapıya dayandırılmadan yapıldı. Fiilen uygulandı bu yasaklar. Biz avukatlara meslek onuruna yakışmayan bir tavır olarak söyleniyordu.