Bu hipoteze ilk kez Edward O.wilson tarafından yazılan ‘Biophilia’ kitabında yer verilmiştir. Tanım olarak biyofili;yaşama ve yaşayan sistemlere karşı duyulan sevgidir. Bu hipotezde insan benliği ve diğer yaşayan sistemler arasında içgüdüsel bir bağ olduğu öne sürülür. Örneğin yetişkin memeliler (insan), yavru memelileri ‘tatlı’ bulur ve değer verme gibi tepkiler oluşur. Bu pozitif geri bildirim sonucunda bebekler daha çok korunur ve türün devamlılığı sağlanır.
Benzer şekilde bu hipotez, insanların neden birlikte yaşadıkları hayvanları koruma iç güdüsüyle davrandığını, neden bitki yetiştirdiklerini, neden uzaklaşıp yeşille ve doğal yaşamla iç içe olmaktan hoşlandıklarını, neden tehlikedeki bir canlıyı kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye attıklarını da açıklar. Doğal yaşama olan sevgisi insanı ayakta tutar. Uzmanlara göre doğada vakit geçirmenin psikolojik anlamda faydaları da vardır.
Bu bağlamda bu hipotez bugünkü güzellik standartları; gençlik, güzel vücut hatları, uyum ve güç gibi değerleri taşıyan bireylerin ‘çekici’ olarak tanımlanması da yaşayana ve yaşamı çağrıştırana olan saplantısı olarak tanımlanır. Hayat dolu olanın çekici gelmesinin temelinde bilinçaltının yaşamı ve soyunu devam ettirme güdüsü yatar. Hayatı ve soyu devam ettirme kaygısıyla gerçekleştirilen her hareket biyofilinin bir sonucudur. Yavruların korunması, karşı tarafa ilgi duymak ve her türlü sosyal hayat biyofilinin ürünüdür.