Mumya, çeşitli işlemler uygulandıktan sonra çürümesi engellenen, bozulmadan kalan cesettir. Mumyalama işleminin tarihi ise Antik Mısır’a dayanır. Mısırlılar kişisel bakımlarına oldukça düşkünlerdir. Hatta ilk makyaj kalıntılarına Mısır’da rastlanmış, kavurucu sıcaklardan makyaj ile korunmayı denemişlerdir. Güzelliğe oldukça önem veren Mısırlılar ölümden sonraki yaşamda da korumak istemişlerdir.
Tanrının huzuruna sağlıklı ve güzel gitmek istediklerini savunan Mısırlılar Mumyalama tekniğini bulmuşlardır. Mumyalama, antik dünyada, büyük bir dini öneme sahipti ve genellikle uzman kişiler tarafından gerçekleştirilen dini bir gelenektir. Ölüleri kutsamanın ve ölümden sonra yaşam inancını ifade etme yöntemiydi. Mısır dışında Çinliler, Guançeler ve İnkalar da dahil olmak üzere Güney toplumlarında ölülerin mumyalandığı bilinir.
Mumyalama, bedeni kasıtlı olarak kurutarak, çeşitli ilaçlarla ölümden sonra koruma sürecidir. Genelde bu süreç, ölen kişinin vücudunda deriyi ve organları kurutmak için reçine gibi kimyasallar ya da doğal koruyucular kullanılmasıdır.
Mumyalama İşlemi Nasıl Yapılır?
Ölen kişinin yumuşak dokunun, organların ve beynin çıkarılmasından oluşan bir süreçtir. İçi boş gövde daha sonra kurutup, tekrardan birleştiriliyordu. Hasırotu, kurutulmuş bitkilerle doldurularak kollara ve bacaklara çubuklara sokuluyordu. Cesetlerin yüzüne kil maskesi yapılıyor ve tüm işlemlerin sonunda mumya boyanıyordu. İlk mumyalar arkeolojik kayıtlara MÖ 3.500 olarak geçti.
Ünlü tarihçi Herodot, mumyalama sürecinin üç aşaması olduğunu söylemiştir:
Önce beynin ve iç organlarının özellikle karın bölgesinin çıkarılması, boş kalan yerlere ‘mürrüsafi’ ya da ‘çin tarçını’ gibi hoş kokulu baharatlarla doldurulması, vücuttaki nemin emilmesi için ölen kişinin tuzla kaplanması ve bekletilmesi. 70 gün sonunda vücudun yıkanıp son olarak keten bezle sarılması olayıdır.