Rusya, uzun süredir Batı Bloku’na karşı özellikle güvenlik alanında NATO’nun kendi kendini kuşatma politikasını dengelemeye yönelik yeni ittifaklar arayışında. Bunlar, ilk kez temmuz başında görüldüğü gibi, bölgesel ve küresel ortaklıklarda kendini gösteriyor. Asya’da Rusya, İran’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam olarak kabul edilmesinin ardından avantajlı bir konumda bulunuyor. İran, örgütün dokuzuncu üyesi olarak konumunu güçlendirirken, aynı zamanda jeopolitik eksen değişikliğine de işaret ediyor. İkinci önemli gelişme ise Afrika ile Rusya arasındaki bağların güçlenmesidir.
Rusya ile Batı’nın uluslararası alanda karşı karşıya geldiği Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasından bu yana, Rusya’nın alternatif iş birliği ve ortaklıklar yaratma çabaları dikkat çekici hale geldi. Özellikle Batı yaptırımlarının ardından Rusya yeni alternatifler ve işbirlikleriyle sınırlarını sıkılaştırmaya çalıştı. Şangay Beşlisi 1996 yılında kuruldu ve daha sonra 2001 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) dönüştü. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın katılımıyla ŞİÖ, o tarihten bu yana bölgede önemli bir rol oynadı. Aslında ŞİÖ, Rusya’yı uluslararası politikada sınırlamaya çalışan Batı politikalarına karşı Rusya’nın hamlelerinden biridir. 23 ve 24 Haziran’daki Wagner ayaklanmasından sonra neredeyse Rusya’nın zor bir dönem geçireceği düşünülüyordu. Aynı zamanda Batı, bu coşkulu isyanı kutlayarak bir schadenfreude duygusu yaşarken, ŞİÖ’nün 23. zirvesi düzenlendi.
Tarihi olmasının nedeni şüphesiz 4 Temmuz’un Amerika Bağımsızlık Günü’ne denk gelmesi değil, İran’ın dokuzuncu üye olarak kabul edilmesidir. Ayrıca Belarus’un, 4 Temmuz 2023’te Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen sanal zirvede yükümlülükler zaptı imzalayarak 2024 yılında ŞİÖ’ye üye olması bekleniyor. Bu üyelikle ŞİÖ, faaliyet kapsamını genişleten bir kuruluş haline gelecek. Avrasya’da.
ABD’nin Çin, Rusya ve İran ekonomilerini izole etmeye çalıştığı bu noktada, küresel gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık %20’sini ve dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan ŞİÖ’nün ekonomik potansiyeli olağanüstü boyutlara ulaşıyor. . İran’ın tam üyeliği bu açıdan ŞİÖ’nün stratejik bir hamlesi olmuştur ve elbette Rusya için de kritik bir adımdır.
Nitekim Batı’nın yaptırımları karşısında Rusya küresel konumunu ve bölgesel ortaklıklarını güçlendiriyor. Bu perspektiften bakıldığında, ŞİÖ’nün kurulmasının Rusya’nın Batı yaptırımlarını baltalamaya yönelik ilk adımı olduğu anlaşılabilir.
İkinci adım ise Rusya-Afrika ilişkileriyle ilgili. Temmuz ayında ŞİÖ zirvesinden kısa bir süre sonra gerçekleşen bir başka zirveye de tanık olduk: St. Petersburg’da düzenlenen 2. Afrika Zirvesi. 27-28 Temmuz tarihleri arasında Afrikalı liderler, Rusya ile ilişkileri geliştirmek amacıyla St. Petersburg’daki Expo Forum’da bir araya geldi. Bu, 2019’da Soçi’de düzenlenen ilk zirveden sonra ikinci zirveydi.
Afrika’da Rus etkisi
Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Batılı ülkeleri Afrikalı liderlerin Rusya-Afrika Zirvesine katılmasını engellemeye çalışmakla eleştirdi. Zirveye 54 Afrika ülkesinden en az 45’inin resmi temsilcisi katıldı. Bu engellere rağmen Rusya’nın Afrika’daki nüfuzu kritik çünkü Rusya’nın bazı Afrika ülkelerinin borçlarını silme ve bedava tahıl verme güvencesi var. Bu açıdan zirvenin en önemli gündem maddesi gıda güvenliği oldu.
Ayrıca Afrika şu anda jeopolitik dengede önemli bir değişim yaşıyor. Özellikle Batı’nın ve Fransa’nın bölgedeki etkisi göz önüne alındığında, Rusya’nın etkisi altındaki bir Afrika, Batı için enerji ve yer altı kaynaklarının sınırlandırılması anlamına geliyor. Yakın zamandaki bir örnek olarak, dünyanın yedinci büyük uranyum tedarikçisi olan Nijer, Fransa ve Batı için hayati öneme sahiptir. Ayrıca Nijer’de darbeyi destekleyen binlerce Nijeryalı, sömürgeciliğin modern bir biçimi olan Fransa’nın müdahalesinden şikayetçi olan muhaliflere karşı gösteri yaptı. Bu bakımdan Rusya’nın Asya ve Afrika’daki diplomatik adımları nedeniyle Batı aleyhindeki jeopolitik eksen değişiklikleri yeniden şekilleniyor.
Rusya’nın üçüncü siyasi adımı ise dikkat çekicidir; 22-24 Ağustos’ta Güney Afrika’da düzenlenen 15. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) Zirvesi’nde alınan karar ve yeni üyelerin açıklanması. BRICS Zirvesi iki önemli gündeme değindi ve dünya liderlerine güçlü bir mesaj gönderdi. İlk gündem kuşkusuz yeni üye alımıyla genişlemedir. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, İran, Arjantin ve Etiyopya, 1 Ocak 2024’te resmen BRICS üyesi olacak. Bu adım, 2010’dan bu yana atılan ilk ve en önemli genişleme hamlesi. Gündemin ikinci konusu ekonomik işbirliği ve ABD doları yerine alternatif bir para biriminin kullanılmasıydı.
İran enerji meselesi
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, referans para birimi geliştirmek için bir çalışma grubu kurulduğunu duyurdu. Bu iki gündemin ardından verilen standart mesaj, Batı’ya karşı yeni bir blok olarak yerini alma potansiyeli taşıyan BRICS’in küresel varlığının ilanıdır.
Enerji gücü bağlamında, enerji gücü olarak İran’ın ve dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından biri olan Rusya’nın üyeliği dikkate değerdir.
İran’ın ŞİÖ üyeliği önemli bir jeopolitik hamleydi ancak BRICS sayesinde daha da güç kazandı. Aynı şekilde Mısır da Orta Doğu bölgesinin en büyük ekonomileri arasında yer alıyor. Bütün bu örnekleri toplayacak olursak, genişleme sonrasında BRICS’in gücü iki şekilde artacaktır. Bir yandan büyük enerji kaynaklarına sahip ülkeler ortak bir platformda yer alırken, diğer yandan küresel ekonomik arenada belirleyici bir rol oynayabilir. Bu açıdan BRICS kendisini G-7 ve ABD’nin karşısında konumlandırabilir ve mevcut küresel güç yapısının karşısında durabilir.
Sonuç olarak Rusya, Batı’ya karşı yeni bir blok oluşturarak çok kutuplu sistem kurma çabalarını güçlendirecek bir adım attı. Elbette bu üç siyasi hamle, Moskova’nın, Rusya’yı uluslararası sistemde izole etme ve uygulanan yaptırımların dışında bırakma yönündeki jeostratejik hamlelerine karşı dengeleyici eylemleri olarak değerlendiriliyor. Özetle, bu sonuçlar Rusya’ya fayda sağlıyor ve jeopolitikte önemli bir değişimin sinyalini veriyor. Özellikle BRICS Zirvesi sonrasında alınan karar ve bundan sonra atılacak adımların, dünya sistemini etkileyen “duvarın içinde bir BRICS daha” yarattığı açıktır.