Türk medyasında iç politikayı karıştırabilecek iki önemli gelişme yer aldı. Sabah, ilk olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) İstanbul il merkezi dışında Filistin yanlısı bir etkinlik olan “Filistin için Büyük Buluşma”ya ev sahipliği yapacağını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Halk Partisi liderlerinin de toplantıya katılacağını bildirdi. İttifak buna katılacaktı. İkinci olarak İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü imzalayarak TBMM’ye gönderdiğini duyurdu.
Bu iki gelişme, Türkiye’nin uluslararası sistemde nerede durduğunu, neyi başarmak istediğini, Batı ile ilişkilerini, İsrail-Filistin çatışmasına yönelik politikasını tartışacağını gösteriyor. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Çarşamba günü AK Parti parlamento grubuna yaptığı konuşma da Gazze ve İsveç’e ilişkin gidişatı belirledi.
İsveç’in NATO üyeliği
TBMM’nin İsveç’in katılım protokolünü derhal ele alıp almayacağı belirsizliğini koruyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis sürecini başlatması yeni bir gelişmeyi temsil ediyor. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl Finlandiya’nın katılım protokolünü onaylayarak NATO’nun genişlemesine verdiği desteği yinelediğini hatırlayalım. Parlamento bu kez İsveç’in terörle mücadele için gerekli tüm adımları atıp atmadığını inceleyecek ve kararını verecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce İsveç’in üyeliğini kabul edip etmemeye Meclis’in karar vermesi gerektiğini ifade ettiğini hatırlamakta fayda var. Cumhur İttifakı ve muhalefet partilerinin İsveç’in başvurusuna yaklaşımı, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerine ilişkin müzakereler için kapsamlı bir çerçeve oluşturabilir.
Muhalefet Mayıs 2023 seçimlerinden bu yana bölünmüş durumda ve o zamandan beri bazı partiler gelecek yıl yapılacak belediye seçimlerine yalnızca katılmakla ilgilendiklerini ifade etti. Türk askerinin yurt dışına gönderilmesine anlaşılmaz bir şekilde karşı çıkan ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) dışında muhalefet dış politika konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı. İsrail-Filistin çatışmasının kamuoyunun dikkatini askeri konuşlandırma tasarısından uzaklaştırdığını belirtmek önemlidir. İsrail ordusunun hastaneleri, okulları, sivil konvoyları, fırınları ve pazar yerlerini hedef alması Türk halkını sinirlendirirken, tüm siyasi partiler İsrail’in Gazze’yi ablukaya almasını ve bombalamasını “katliam” olarak nitelendirdi. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Filistin’deki duruma ilişkin “24 saat içinde ateşkes sağlanamadığı takdirde Türkiye derhal müdahale etmelidir” şeklindeki sözleri, çeşitli toplumsal kesimlerin görüşlerine ışık tutuyor.
Gazze’deki katliamlar
Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarının ardından her iki tarafa da itidal çağrısında bulunan Türkiye, İsrail’in Gazze’de uyguladığı toplu cezalandırma nedeniyle daha da eleştirel hale geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, uluslararası toplumu ve bölge ülkelerini Gazze için harekete geçirmek amacıyla diplomatik girişim başlattı. İsrail ordusunun Gazze’deki sivil nüfusu bombalaması “katliam” niteliğini alırken, İsrail’e koşulsuz destek veren ABD’yi daha yüksek sesle eleştirmeye başladı. Aynı zamanda Türk yetkililer, ateşkesi kolaylaştırmak, insani yardım ulaştırmak ve iki devletli çözüm konusunda tartışmaya açık olmak amacıyla İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi ve Kahire Zirvesi’nde bölgesel mevkidaşlarıyla ikili görüşmelerde bulundu.
Türkiye, Filistinlilerin Gazze’den Mısır ya da Ürdün’e yerleştirilmesi girişimine karşı çıktı. Bunun yerine millet, İsrail ve Filistin’e “garantör” olmayı teklif ederek yapıcı bir teklifte bulundu. Bugüne kadar başka hiçbir ülke bu kadar olumlu bir öneride bulunmadı. Batılı hükümet hâlâ İsrail’in meşru müdafaa hakkını tartışırken, Arap devletleri gündemlerini sınırlı tuttu. İsrail ordusu sınırlı kara operasyonunu ve ağır bombardımanını sürdürürken, Türk halkı mevcut dünya düzeni, Batı değer ve politikalarının eleştirisi ve yaklaşmakta olan Filistin yanlısı olay ve İsveç’in NATO’ya katılımı bağlamında İsrail konusunda hararetli bir tartışmayla karşı karşıyadır. protokol.