İnsanoğlunun hem maddi hem de manevi tarafı vardır. Ağırlıklı olarak kapitalist dünya tarafından şekillendirilen maddi yön, bedensel zevklere ve artan tüketim yoluyla mutluluk arayışına odaklanan dersler veriyor. İnsanlığın bu dünyevi yüzü, Afrika’da açlığın artmasına, silah endüstrisinin çoğalmasına, ölüm oranlarının artmasına ve çatışmaların artmasına neden oluyor. Çağdaş çağda hakim anlayışımız, insan doğasının daha materyalist ve içgüdüsel yönlerini vurgulayan kapitalist paradigma etrafında dönüyor.
Tarih boyunca insanlar hayvani yönlerini sergilemede ön planda olmuşlardır. Aynı zamanda Allah, insanlar için dinler ve peygamberler göndermiştir. Peygamberler insanların adalet ve erdem içinde yaşaması için paradigmalar ortaya koymuşlardır. Düşünürler ve filozoflar aynı zamanda entelektüel formasyona ve ahlaki ilerlemeye katkıda bulunarak aktif olarak insanlığın iyileştirilmesini aradılar.
Kendimizi, insanlığı tanımlayan erdemlerin gölgede kaldığı, bireylerin ilahi olana manevi bir odaklanma yerine giderek daha fazla eğlence, zenginlik birikimi, tüketim ve maddi mallara tapınma arayışlarına kapıldığı bir çağda buluyoruz. Kapitalist sistemin yaygın etkisi, bireylerin kayda değer bir şekilde tarafsızlaşmasına yol açtı, böylece hiç kimsenin savunacak veya karşı çıkacak herhangi bir değeri kalmadı.
İnsanlığın bu kadar tarafsızlaştığı bir dönemde Filistin’de küçük bir grup, 75 yıllık sömürgeciliğe, işgale, hırsızlığa, gasp ve baskıya direnmeye başladı. Direniş grubu, El Kassam Tugayları adı verilen güvenlik birimine sahip bir siyasi partidir. Dışarıdan devlet olarak tanınmamasına rağmen devlet gibi davranıyor, İsrail ise terör örgütü gibi davranıyor.
Ve bu küçük grup tüm Batı medeniyetine direniyor. Savaş kanunlarına göre hareket ediyorlar ve sivilleri katletmiyorlar. Mahkumlarını korumaya ve hastaları tedavi etmeye devam ediyorlar.
Öte yandan Batı medeniyetinin temsilcisi gibi görünen İsrail, ABD, İngiltere ve onların küçük uşakları, dinden habersiz, hukuktan, ahlaktan, erdemden uzak, adeta uzaydan gelmiş gibi çocukları öldürmeye devam ediyor. .
İsrail’in her bombası Batı’nın değerlerini zayıflatıyor
İşin özüne baktığınızda İsrail savaşmıyor, sadece çocukları, kadınları, sivilleri bombalıyor, öldürüyor. İsrail her bomba attığında, ister savaş alanında ister esaret altında olsun, insan hayatı, Filistin’de yaşam hakkı, temiz suya erişim, hastaların tedavisi ve tüm insani değerler yok ediliyor.
Ve İsrail her bomba attığında Batılı değerler baltalanıyor.
Bir avuç kararlı, vatansever genç Filistinli dünyaya doğruyu savunmayı ve adaletsizliğe nasıl direnileceğini öğretiyor.
ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve İslam dünyasının liderleri ne kadar zulme yanaşsa da sokaktaki halkın, vatandaşın vicdan sahibi olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Bu bağlamda, bir grup vatansever Filistinli gencin trajik ölümleriyle dünyaya ahlak, vicdan ve insanlık ilkelerini hatırlattığı görülüyor.
Filistin’de çocuklar acımasızca katledilerek ölüyor. Soykırıma maruz kalıyorlar. Ancak bu ölümler aynı zamanda tüm dünyada insan vicdanının yeniden dirilişine de ilham veriyor. Milyonlarca ruhun yeniden canlanması için verimli bir zemin yaratır. Acaba Filistin halkı evreni tekrar ahlaka ve yeniden dirilişe çağırmak için hayatlarını mı feda ediyor? Öte yandan İsrail’in bu dünyada bir domuzdan daha fazla onuru kalmamıştır.