Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), son birkaç aydır, İyi Parti’yi (İP) gelecek yıl yapılacak belediye seçimleri öncesinde güçlerini birleştirmeye ikna etmeye çalışıyor. İstanbul ve Ankara’da belediye ekosisteminin parçası olan yerel liderler bir tür işbirliğini destekliyor.
Sırasıyla İstanbul ve Ankara belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın, Saadet Partisi (SP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) de dahil olmak üzere Millet İttifakı’nın tüm üyelerini ayakta tutacak bir kampanya stratejisi benimsediği hiçbir zaman bir sır olmadı. ), katlamada.
IP’den son istifaların gösterdiği gerçeklik, CHP’nin işbirliği teklifini reddeden Genel Başkan Meral Akşener’i bir kez daha metaforik masaya getirme gücünün olmadığını gösteriyor.
Bir diğer önemli nokta ise havuç ve sopayla karşı karşıya kalan Akşener’in bu liderlik sınavını eninde sonunda geçemeyeceğidir. Başka bir deyişle, eğer insanlar sürekli olarak fikirlerinin değiştiğine inanıyorlarsa, söylenenlerin pek bir etkisi olmayacaktır.
Pek çok kişi Akşener’in herhangi bir ittifaka katılmama vaadinin sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığıyla ilgili olup olmadığını merak ediyor. Halefi Özgür Özel’in bugün vermeye istekli göründüğü tavizlerin aynısını Kılıçdaroğlu’nun Mayıs 2023 seçimleri öncesinde de yapabileceğini ortaya koyduğunu hatırlayalım.
Yeni seçilen ana muhalefet lideri, selefinin stratejisinden geri kalmayacak şekilde muhalefet partileriyle güçlerini birleştirme veya ittifak kurma girişiminde bulunuyor. Aslında İstanbul belediye başkanının siyasi geleceği de bu plana bağlı. Parti siyaseti bağlamında Özel, Kılıçdaroğlu’nun izinden giderek HDP ve İP’ye diğerlerinden önce ulaşıyor çünkü bu iki parti en önemli muhatap olmaya devam ediyor. Bağımsız kayyumların belediye başkanı olarak atanmasını referans alarak Kürt kimlik siyasetini desteklemesine şaşmamak gerek.
Bakalım altılı masanın geri kalan üyeleri (SP, Demokrasi ve Terakki Partisi (DEVA), Demokrat Parti (DP) ve Gelecek Partisi (GP)) bu yenilenen ortaklık girişimine nerede dahil olacak? Kuşkusuz, CHP liderliğinin solu kucaklama vaadi bu hareketler açısından pek etkileyici olmayacaktır. Özgür Özel’in onları kazanabilmesi için selefinin “tavizci” ve “müzakereci” politikasına geri dönmesi gerekecekti. Bu adımın atılmaması, muhafazakar partilerin daha dar bir işbirliği çerçevesi oluşturmasının dışlanması anlamına gelecektir.
Aynı zamanda CHP’nin yeni seçilen genel başkanı, geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen CHP seçmenini ötekileştirmemek için Alevi kimlik siyaseti yapıyor. Son açıklamalarının, Ekrem İmamoğlu’nun talepleri doğrultusunda İstanbul’daki bazı ilçelerin Alevi belediye başkanlarını değiştirmeye yönelik daha büyük bir planla ilgili olma ihtimali var.
Özel’in muğlak Kemalizm vizyonu
Özel, CHP çevrelerini hizaya getirmek amacıyla yine cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü selefine göre daha fazla anlatıyor. Hatta vizyonunu Atatürk’ün partisinin bir daha seçim kaybetmemesini sağlamak olarak tanımlıyor. Türkiye’nin kurucusuna sık sık gönderme yapan siyaset tarzının bazı avantajları olduğunu söylemeye gerek yok. Ancak Özel’in aynı anda Kılıçdaroğlu ve diğer eski başkanları “Atatürk’ün partisi”ni başarısızlığa uğratmakla, diğer partileri de Atatürk’ün partisine karşı rekabet etmekle suçladığını belirtmekte fayda var.
Dahası, CHP genel başkanı Kemalizm hakkındaki vizyonunu belirsiz tutuyor ve bu da eleştirmenleri onu kurucunun ilkelerinden sapmakla suçlamaya teşvik ediyor. Başka bir deyişle, bazıları ona Atatürk’ün partisinin bazı tartışmalı adımlar atıp atmayacağını (ve atması gerektiğini) sorma eğiliminde olacaktır.
“Sol politikalarla sağa açılan”, Kürt ve Alevi kimlik siyaseti yapan CHP’nin Kemalizm’i nasıl yorumladığı ise belirsizliğini koruyor. Tutarlı bir söylemi de yok. Açıkçası hareketin ne solun ne de Kemalizmin çağdaş anlamını açıklama kaygısı yok.
Aslında Kemalizm’i sembolik alana hapsetmek ve içeriğini muğlak tutmak taktiksel bir hamle olabilir. Sonuçta CHP genel başkanının söylemleri ideolojiyi ve kimliği ön plana çıkarıyor. Bu seçim CHP ve HDP’nin yararına olabilir ama eskiden “altı kişilik masa” olarak bilinen bu tablonun IP’nin ve diğer üyelerinin çıkarlarına zarar veriyor.