İsrail’in Filistin’e yönelik eylemlerini adım adım not edelim ve ardından ABD ile Batılı devletlerin bu gelişen duruma tepkisine geçelim.
Gazze çatışmasının başlangıcında İsrail savunma bakanı, binalarda yaşama hakkı olmayan ancak çadırlarda yaşaması gereken hayvanlarla savaştıklarını açıkça söylemeye cesaret etti.
İsrail-Filistin çatışması ön plana çıktığında, küresel beklenti, çatışmanın belirli bir düzeyde ortaya çıkacağı ve ardından sona ereceği yönündeydi. Belki de hiç kimse İsrail’in bunu bir soykırıma dönüştüreceğini ve Adolf Hitler’in Yahudi halkına yaptıklarını adım adım takip edeceğini düşünmezdi.
İsrail öyle bir hukuksuzluk sürecini başlattı ki sokakta insanları öldürebilir, yerleşimci işgalciler Filistinlilerin evlerini ele geçirebilir. İsrail, Gazze’de asker-sivil ayrımı yapmadan herkesi öldürüyor.
Durum yakından incelendiğinde, sivillerin katledilmesinin yanı sıra, dünyanın en gelişmiş silah ve bombalarını kullanarak bir milletin tüm evlerini yok etmeye çalışan bir gücün meşruluğu soru işaretleri yaratıyor. Bu durum insanı Batılı bir yetkilinin ya da devlet adamının konuyu ele almaya ve yanıt vermeye istekli olup olmadığını araştırmaya sevk ediyor.
Finansman siyaseti
Türkiye’de siyasetin finansmanı konusu zaman zaman gündeme geldiğinde ABD’deki model örnek olarak gösteriliyor. Ancak bilinmeyen şey, ABD’de uygulanan siyasetin finansman modelinin Amerikalı siyasetçileri doğrudan Yahudi halkının kölesi haline getirdiğidir.
ABD’de iyi eğitimli bir Harvard veya Yale mezunu siyasetle uğraştığında, bu kişinin öncelikli kaygısı seçim kampanyası için fon toplamaktır. Bu aşamada o kişi, siyaseti doğrudan finansmanla veya fon desteği ayarlayarak yürütmeye alışkın olan, başta Yahudiler olmak üzere şehrin seçkinlerinin kapısını çalar. Her ne kadar politikacılar başka kurum ve kişilerden fon alsa da bu fonların yüzde 60-70’i Yahudiler tarafından veriliyor.
Bir defasında bir arkadaşım bir bağış toplama toplantısına katılmış ve orada çok çarpıcı bir manzara anlatmıştı. Kongre adayı, etrafında 4-5 Yahudi’nin oturduğu bir masanın kenarında oturuyor ve en yüksek rakamı vermesi gereken kişi, ayakları masanın üzerinde, kongre adayının tam karşısında oturuyor. Toplantı sırasında arkadaşım, kongre üyesi adayının oradaki Yahudilere nasıl yalvardığını, yüzüklerini tek tek öptüğünü ve bunun ezoterik bir ritüele dönüştüğünü uzun uzun anlattı. Bilindiği gibi Kongre üyelerine yüklü miktarlarda fon sağlayanlar, onlarla randevusuz görüşerek onları kontrol altında tutabiliyor.
Batılı yöneticiler Siyonistler tarafından eziliyor
Filistin’de Gazze Şeridi’nde sürekli olarak savaş suçları ve soykırım işleniyor. Masum siviller hapsediliyor, hastaneler, kiliseler, camiler ve okullar sürekli bombalanıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres adeta bir aktivist gibi her gün olup biteni haykırıyor ve insanlığa yardım çağrısında bulunuyor.
ABD Başkanı Joe Biden zaman zaman “savaşı durdurun” ya da “sivilleri öldürmeyin” gibi yorumlarla İsrail’i eleştiriyor. Bu sözleri duyan İsrailliler, Biden’ın dünyaya, Filistinlilere ve ABD başkanına bir mesaj olarak istediğinin tam tersine, 10 kat daha sert bir şekilde soykırım yapmaya devam ediyor.
Bir grup İsraillinin Batı medeniyetinin mevcut tüm değerlerini yok etmesi artık Batı’nın sorunudur. Bütün bunlar yaşanırken ABD Temsilciler Meclisi, “Siyonist karşıtlığının Yahudi karşıtlığıyla eşanlamlı olacağını” belirten bir kararı onayladı. İsrail’de böyle bir tartışma yaşansaydı muhtemelen İsrail parlamentosundan böyle bir kararın geçmesi mümkün olmazdı. ABD yönetimi, Siyonizm’in hakimiyetine girme ve mafya gibi boyunduruk altına alma konusunda İsrail’den daha kötü durumda.
ABD’de protesto yapan gruplar arasında Siyonist olmayan Yahudiler de var. Kongre Binası’nı işgal ediyorlar, demiryollarını kapatıyorlar ve Yahudi halkının Washington’da veya başka bir eyalette Siyonizm’e karşı gösteri yapmadığı bir gün geçmiyor. Demek ki, bırakın Hristiyanları, Müslümanları, artık Tevrat Yahudileri bile Siyonistlere karşı gösteri yapamayacak.
Engizisyon ve Papa’nın tekelinden kurtulan Hıristiyanlar, bir medeniyet ve değerler sistemi kurmuşlardı. Siyonistler Engizisyon’un bıraktığı boşluğu doldurdular ve bir anlamda sapkın din terörü uygulayarak ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine zulmettiler.
İrlanda, İspanya, Fransa ve ABD’de Siyonistlere karşı direnen geniş halk kitleleri, bir anlamda sadece Filistin’deki zulmü protesto etmiyor, özünde Siyonistlerin kuşatılmasını ve kuşatılmasını da protesto ediyor. Batılılar ve Batı dünyası.
Dünya çapında sosyal medya kullanan, hızlı düşünen, doğru bir eğitim almamış geniş bir genç kitlesi var. Ve hâlâ temiz vicdanla hareket eden samimi solcular da var. Özellikle Gazze’de devam eden trajedinin ardından Siyonizmin devletleri bir terör örgütü gibi kuşattığı ve mücadelenin artık köleleştirilmiş yöneticiler yerine o devletlerin bireyleri tarafından yürütüldüğü açıkça görülüyor.
İsrail artık savaş suçları, soykırım ve sivil öldürme çağrıları yapıyor ve küresel anlamda hiçbir devleti ve hiçbir ahlaki değeri umursamadığını tekrar tekrar gösteriyor. ABD’de sömürgecilerin ve Siyonistlerin kurduğu sistem, gece gündüz çalışıp vergi ödeyen, zar zor geçimini sağlayan milyonlarca sıradan Amerikalının, çiftçinin ve işçinin sefaletinden beslenen tam bir köle düzenidir.