Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD), ABD’deki Türkiye karşıtı lobilerin önde gelen kuruluşlarından biri olarak öne çıkıyor.
FDD Türkiye Masası’nda “araştırmacı” ve lobici olarak görev yapan Sinan Ciddi, örgütün dikkat çeken isimlerinden biri.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada Türkiye ile ilgili asılsız bir paylaşımı nedeniyle tekrar düzelttiğim Ciddi, iddialarıma cevap veremeyince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik “eşkıya” gibi alçak hakaretlere başvurdu. Üstelik beni ABD’nin yaptırım listesine dahil etmekle tehdit etti.
Açıklamaları şöyle oldu: “Elbette Erdoğan’ın ve Hamas’ın yanında olacaksınız. İçiniz rahat olsun, FDD’deki meslektaşlarım ve ben sizin gibi kişileri tespit etmek ve sorumlu tutmak için elimizden geleni yapacağız. Erdoğan’ın medeni ulusların hukuki çerçevesine ve uluslararası hukuka aykırı her faaliyetini tek tek incelemeye odaklanmış durumdayız. Manevraya yer kalmayacak. Halkbank sadece başlangıçtı.
“Sizi ve yönetici seçkinlerinizi bekleyen sefalet için sabırsızlanıyoruz.”
Kendisine cevabım şöyle oldu: “Sizin gibi soykırım savunucularının hedefi olmak benim için bir onurdur. Hiçbir çabayı boşa harcamayın. Türkiye’nin egemenliğini ve Filistin’in özgürlüğünü ne pahasına olursa olsun savunmaya devam edeceğiz.”
Ancak odak noktası benimle ilgili değil. FDD üyesinin tehdit etmeye cesaret ettiği “kaynaklar” etrafında dönüyor. ABD yasalarına göre lobicilik ve araştırma yaptığını iddia eden FDD’nin, El Cezire’nin sansürlenen “The Lobby – USA” adlı belgeselinde nasıl nitelendirildiğine dikkat çekmek istiyorum.
İsrail Stratejik İşler Bakanlığı genel müdürü Sima Vaknin-Gil, FDD’yi İsrail hükümetinin bir ajanı olarak sınıflandırıyor. Bunu, kapalı kapılar ardında yapılan toplantıya başarıyla sızan bir gazetecinin elde ettiği kayıtlardan öğrendik.
FDD, Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası kapsamında kayıtlı değildir; ABD’nin başkenti Washington’daki başka bir düşünce kuruluşu olarak işlev görüyor. Vakıf, ABD Hazine Bakanlığı’nın eski bir çalışanı olan Jonathan Schanzer tarafından yönetiliyor. FDD, ürettikleri belgeler aracılığıyla ABD Kongresi’ni, İsrail çıkarlarına aykırı hareket ettiğini düşündükleri ülkelere karşı kararlar alması için etkilemeye çalışıyor. Şimdi bu konuyla ilgili birkaç sorum var:
Atlantik’in öbür ucundan gelen bir gazeteciyi evinde rahatça otururken sırf kendi tweet’indeki yanlış bilgiyi düzelttiği için Amerikan hükümeti adına tehdit eden Ciddi, FDD’yi mi temsil ediyor?
Diyelim ki FDD, iddia ettiği gibi gerçekten de lobi faaliyetleri yürütmekle sınırlı bir düşünce kuruluşu. Araştırmacılarından biri nasıl bu kadar rahat davranıyor ve ABD hükümeti içindeki karar vericilere benzer bir nüfuza sahip gibi görünüyor?
Bu “cesaret”in altında yatan neden, FDD’nin Amerikan yasaları çerçevesinde faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşunun tipik sınırlarını aşması olabilir mi?
ABD Hazine Bakanlığı ile FDD ve bakanlık adına karar almada otorite sahibi görünen Ciddi arasındaki kesin bağlantılar nelerdir?
Alternatif olarak, FDD’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Likud Partisi ile bağlantılı kuruluşlar tarafından finanse edilmesi, ABD’li Cumhuriyetçilerle bağlantılı kuruluşlar tarafından finanse edildiği yönündeki yaygın inanışla çelişiyor olması makul müdür?
Yoksa FDD aslında iddia edildiği gibi ABD Cumhuriyetçi Partisi’nden ziyade İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Likud Partisi’ne bağlı kurumlar tarafından mı finanse ediliyor?
FDD, ABD hükümetinin yaptırım yetkisinin şekillenmesinde gerçekten etkili midir? Eğer öyleyse, geçmişte kaç masum kişi örgüt içindeki çıkar çatışmaları nedeniyle ABD yaptırımlarının kurbanı olmuş olabilir? Bu, Ciddi’nin kişisel anlaşmazlıklardan dolayı beni yaptırımlarla tehdit ettiği zamana benzer.
Çok sayıda cevaplanmamış soru var ve kendini sivil toplum savunucusu olarak ilan eden, aslında bir “uygulayıcı” olan bu kişinin kendinden emin tavrı, yalnızca bu soruların geçerliliğinin altını çiziyor.