12 Aralık’ta İsrail işgal ordusu basına somut bilgiler verdi. Edinilen verilere göre, Gazze Şeridi’ndeki kara operasyonu sırasında “dost ateşi veya kaza” nedeniyle en az 20 askerin öldürüldüğü bildirildi. İddialarına göre bu istatistik, toplam can kaybının beşte birini temsil ediyor ve ölümlerin %20’sinin kazara meydana geldiğini gösteriyor.
Kayıpların bu kadar önemli bir kısmının konvansiyonel bir askeri güç tarafından titizlikle planlanmış bir operasyonda kazara sebeplerden kaynaklandığı göz önüne alındığında, 7 Ekim’deki Mescid-i Aksa Tufanı sırasında karşılaşılan öngörülemeyen zorluklar hakkında ancak spekülasyon yapılabilir.
O güne ait saha verileri, İsrail işgal ordusunun Apaçi helikopterlerinden açılan ateşin neden olduğu, festival alanının ve çevredeki araçların küle dönüşmesiyle sonuçlanan yıkımı canlı bir şekilde gösteriyor. Özellikle İsrail’in daha önce delil olarak değerlendirilen bu araçları “merhumlara saygı” kisvesi altında gömme yönündeki beyanı, anlatıya aydınlatıcı bir katman katıyor.
Videolar, kibutzdaki evlerin tanklar ve ağır topçu ateşi tarafından yok edildiğini açıkça gösteriyor. Tel Aviv’deki içi boş roketlerin etkisine aşina olan İsrail halkı arasında iyi bilinen gerçek, Hamas’ın konut yapılarına bu kadar büyük hasar verebilecek silahlara sahip olmadığıdır. Böylece, 7 Ekim’deki sivil ölümlerinin büyük çoğunluğunun esas itibarıyla İsrail’in eylemlerinin sonucu olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.
‘İsrail ordusu şüphesiz sivilleri öldürdü’
Hayatta kalan görgü tanığı Yasmin Porat’ın ifadeleri de bu bakış açısını doğruluyor. Hamas’tan sağ kurtulan Porat, İsrail ordusunun birçok sivilin öldürülmesinden “şüphesiz” sorumlu olduğunu söylüyor. İsrail devlet televizyonu Kan Radyosu’nda (her ne kadar sonradan yayından kaldırılsa da) yapılan röportaja bir bakış, resmi duruşa ışık tutuyor:
İsrailli kadın, Kan’dan Haboker’e şunları söyledi: “Çimenlikteki kibbutzdan insanları görüyorum. Bizim (komandoların) ve teröristlerin açtığı ateş karşısında dışarıda mezbahaya giden koyunlar gibi beş veya altı rehine yerde yatıyor.” Hazeh radyo programı.
“Teröristler onları mı vuruyor?” programın sunucusuna sordu.
Borat, “Hayır, çapraz ateşte öldürüldüler. Çok çok ağır bir çapraz ateş olduğunu anlayın” dedi.
Ev sahibi, “Yani bizim güçlerimiz onları vurmuş olabilir mi?” diye baskı yaptı.
“Kuşkusuz” dedi. “Rehineler dahil herkesi ortadan kaldırdılar. Çünkü çok yoğun bir çapraz ateş vardı.”
“Hepsi nasıl öldürüldü?” ev sahibi bir kez daha sordu.
“Çapraz ateş.”
“Çapraz ateş, yani güçlerimizin ateş açması da olabilir?”
“Ben de buna inanıyorum” diye ekledi.
7 Ekim gerçeği
İsrail, 7 Ekim’de ilk olarak Hamas tarafından 1.400 kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Ancak bir ay sonra şaşırtıcı bir açıklama ortaya çıktı: Ölenlerden 200’ünün aslında Hamas üyesi olduğu ortaya çıktı.
Sonuç olarak resmi sayı 1.200’e düşürüldü. Kayıpların önemli bir kısmının İsrail ordusu mensuplarından oluştuğunu vurgulamak yerinde olacaktır.
İsrail’in “Holokost’tan bu yana en büyük Yahudi zulmü” olarak nitelendirdiği gün, yani 7 Ekim, doğrudan İsrail’in eylemlerine atfedilen ciddi sivil kayıplarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Filistin topraklarında devam eden işgal ile 7 Ekim’e benzer tekrarlanan olaylar arasındaki esas bağlantıyı kavrayamadıkları şey. İşgal paradigmasında temel bir değişim olana kadar 7 Ekim gibi olaylar yaşanmaya devam edecek. Er ya da geç anlayacaklar.