ABD son on yıldır Türkiye’yi ötekileştirmek, ötekileştirmek için neredeyse her şeyi yapıyor. Son üç ABD hükümetinin, yani Barack Obama, Donald Trump ve mevcut Joe Biden yönetimlerinin attığı zarar verici adımlar, Türkiye karşıtlığının devlet politikası haline geldiğini gösteriyor.
Birçok dış politika alanında farklı düşünen Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimler, bölgesinde daha bağımsız bir dış politika izleyerek ulusal çıkarlarını korumaya çalışan Türkiye’ye karşı olumsuz politikalar izliyor. Örneğin Türkiye karşıtlığıyla bilinen Brent McGurk, son üç yönetim döneminde ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye politikasını belirliyordu.
ABD’nin teröre desteği
Son on yıl boyunca arka arkaya üç ABD hükümeti Türkiye karşıtı pek çok adım attı. Öncelikle ABD hükümeti, sadece Türkiye tarafından değil, ABD dahil Batılı ülkeler tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın Suriye kolu YPG’ye destek veriyor. Sahadaki gerçekler göz önüne alındığında ABD hükümeti YPG’yi terör örgütü olarak tanımıyor. Tam tersine Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye her türlü askeri, ekonomik ve siyasi desteği sağlıyor. ABD, DEAŞ’la mücadelede YPG ile taktiksel ilişkisi olduğunu iddia ediyor. Ancak ABD hükümeti, DEAŞ tehdidinin Suriye topraklarından temizlenmesinden sonra bile her türlü desteği vermeye kararlı.
İkincisi, ABD, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimine doğrudan müdahil olan üst düzey Gülenist Terör Grubu (FETÖ) üyelerine sığınak sağlıyor. FETÖ’ye sadece ABD’de değil, farklı türde destekleri de seferber ediyor. ama diğer ülkelerde de. ABD hükümeti, FETÖ’ye mali kaynak ayırarak, onların Amerika’nın farklı eyaletlerinde sözleşmeli okullar açmasına olanak tanıyor. Diğer Amerikan kurumları tarafından işe alınan FETÖ’nün önde gelen üyeleri, Türkiye-ABD ilişkilerinde zararlı bir rol oynadı.
‘Ermeni soykırımı’ iddiaları
Üçüncüsü, ABD hükümeti sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanıdı. Sadece Beyaz Saray değil Kongre de Ermenilerin soykırıma maruz kaldığını kabul etti. ABD hükümeti Güney Kafkasya’da Ermeni tarafını tutarak zarar verici bir rol oynadı. Nitekim Ermeni yanlısı Amerikan politikası, Ermeni hükümeti dahil bölgedeki tüm devletlere zarar vermektedir. Örneğin, Ermeni hükümeti Türkiye ile yakınlaşma sürecini başlatmaya çalıştığında, en etkin Ermeni diasporasına ev sahipliği yapan ABD hükümeti, Ermeni hükümetine bunu yapmaması için baskı yapıyor.
Öte yandan Türkiye, Ermenistan’a yönelik ısrarla yapıcı adımlar atıyor. Öncelikle Ermeni tarafını, konunun incelenmesi ve sonuçta sorunun çözülmesi için akademisyen ve tarihçilerden oluşan bir komite oluşturmaya çağırıyor. İkincisi, Türkiye ve Azerbaycan, Ermenistan’ı sorunlu ilişkileri bulunan iki komşusuyla ilişkilerini normalleştirmeye teşvik ediyor.
Dördüncüsü, ABD, Doğu Akdeniz’de nispeten dengeli politikasından vazgeçerek Rum tarafını desteklemeye, Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini ötekileştirmeye başladı. ABD, öncelikle Güney Kıbrıs yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırdı ve Rumların silahlanma çabalarına katkıda bulunma kararı aldı. Ayrıca ABD, Yunanistan’da ve Doğu Akdeniz’deki adalarında dokuz farklı askeri üs inşa ediyor; bunlardan biri Türkiye sınırına sadece 40 kilometre (24,86 mil) uzaklıkta. Hatta ABD, Yunanistan’ı bölgedeki gerilimi artırmaya teşvik ediyor. ABD’li yetkililer Yunan yetkililere Ege Denizi’ndeki Yunan adalarını askerileştirme çağrısında bulunuyor.
ABD, Ermeni örneğinde olduğu gibi Türk ve Rum tarafları arasında bir yakınlaşma süreci istemiyor. İki taraf ikili ilişkilerini yumuşatmaya karar verdiğinde, ABD’li yetkililer Rum tarafını Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili ilişkilerin olumsuz yönlerini öne çıkarmaya teşvik ediyor.
Beşincisi, ABD hükümeti, Türkiye’nin Amerikan hava savunma sistemi satın alma talebini reddettikten sonra, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alan Türkiye’yi cezalandırmaya çalışıyor. ABD hükümeti, Amerikan yapımı Türk F-16’larının modernize edilmesini dahi kabul etmiyor. Türkiye’de ABD hükümetinin genel bir izolasyonu var.
Son olarak ABD ile Türkiye Gazze Şeridi’ndeki son gelişmeler konusunda çatışıyor. Türkiye, İsrail’in Gazze’deki zulmüne karşı kararlı önlemler almak için farklı ülkeleri harekete geçirmeye çalışırken, ABD hükümeti de İsrail’e koşulsuz destek sağlıyor. 2011 ve 2012’deki Arap isyanları ve devrimlerine yönelik çatışan bakış açıları gibi, Gazze krizine yönelik bakış açıları da çelişiyor. Sonuç olarak ABD, çelişkili ikili meseleler ve zıt bölgesel bakış açıları nedeniyle Türkiye’ye yönelik çelişkili bakış açısını sürdürmeye devam ediyor gibi görünüyor.