En temel insan haklarından biri devredilemez kendi kaderini tayin hakkıdır; kişinin kendi kaderini seçme ve halkın isteklerine göre yaşama hakkı. Diğer tüm temel özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunması için elverişli bir ortam sağlar. Reddedilemez önemi nedeniyle, Birleşmiş Milletler Şartı ve çeşitli uluslararası sözleşme ve bildirilerde yer alan, dolayısıyla tüm devletleri bağlayan, evrensel ve evrensel bir uluslararası hukuk normu olarak kabul edilmiştir. Ancak bu güçlü normatif temele rağmen ne yazık ki dünyanın farklı yerlerinde self-determinasyon hakkının bariz bir şekilde ihlal edildiğine tanık oluyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) gündeminin en eski maddelerinden biri olan Jammu ve Keşmir anlaşmazlığı da bu örneklerden biri.
İnsan hakları her insanın doğasında vardır ve uluslararası toplum tarafından ortak bir konu olarak saygı duyulmalı ve korunmalıdır. Ne yazık ki, bunun aksine, işgal altındaki topraklarda insan hakları sonradan akla gelen bir düşünce olarak kalıyor. Keşmir Dayanışma Günü olarak kutlanan 5 Şubat, Hindistan’ın Yasadışı İşgal Altındaki Jammu ve Keşmir (IIOJK) halkının yabancı işgali altında çürümeye devam ettiğini ve temel insan haklarının her gün ihlal edildiğinin açık bir hatırlatıcısıdır. İşgalci güç, 5 Ağustos 2019’dan bu yana insan hakları standartlarını tamamen hiçe sayarak bir terör saltanatı başlattı. BM’den, uluslararası medyadan ve güvenilir insan hakları kuruluşlarından, toplu cezalar, tecavüz, yargısız infazlar, keyfi gözaltılar, işkence ve insanlık dışı muamele, zihinsel ve psikolojik acılar, zorla kaybetmeler ve internet engellemeleri de dahil olmak üzere ağır insan hakları ihlallerini detaylandıran çok sayıda rapor var. .
Filistin işgali kitabından alınan son hile, seçim bölgelerinin seçici olarak sınırlandırılması, Keşmirli olmayan milyonlarca kişiye sahte ikametgah verilmesi ve yüzbinlerce kişinin eklenmesi de dahil olmak üzere, işgalci güç tarafından IIOJK’da zorunlu demografik değişiklikler yapılmasıdır. Yerel demografiyi değiştirmek için geçici sakinler. Tüm bu adımlar, Keşmirlilerin kendi kaderini tayin hakkını baltalamayı ve Jammu ve Keşmir’in yerel Müslüman çoğunluğunun haklarından mahrum bırakılmasını amaçlıyor.
Jammu ve Keşmir anlaşmazlığının kökleri, Keşmirlilerin 1947’den bu yana kendi kaderini tayin etme hakkının (BMGK kararlarında vaat edilen bir hak) reddedilmesinde yatmaktadır. Bu kararlarda, kendi kaderini tayin hakkı ilkesinin, ister yasama, ister yürütme, ister yargı olsun, işgalci gücün hiçbir eyleminin emri altında bir kenara bırakılamayacağı açıkça ifade edilmektedir. Jammu ve Keşmir anlaşmazlığıyla ilgili BM’nin hukuki tutumu, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in birçok açıklamasında çok iyi ifade ettiği bir nokta olan ilgili BMGK kararları tarafından yönlendirilmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki vicdanlı insanlar, mazlum Keşmirlilerin barışçıl ve adil mücadelesine destek verdi. Jammu ve Keşmir halkı, Türkiye’nin kendi kaderini tayin hakkını destekleyen ilkeli ve aktif sesini unutmuyor.
İşgalci güç tarafından IIOJK’deki normalliğe ilişkin sis perdesi, Keşmir diasporası, sosyal medya videoları ve resimlerinin yanı sıra İslami Kuruluş Örgütü Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu (OIC) gibi bağımsız gözlemcilerin raporları tarafından tamamen açığa çıkarıldı. Hindistan da diğer işgalci güçler gibi Keşmirlilere boyun eğdirmek için en vahşi baskıyı kullanmaktan çekinmiyor. IIOJK içinde, Keşmir liderliği düzmece davalarla parmaklıkların arkasına atılırken, IIOJK dışında, dünya çapında muhalif sesleri ortadan kaldırmak için güvenlik aygıtı tarafından kullanılan bir Hint suikast ağının ortaya çıkarılması, Keşmirlilerin hayatlarını riske attı.
Hindistan’ın Keşmir halkına ve uluslararası topluma karşı taahhütlerini yerine getirmedeki başarısızlığı, onun uluslar nezdinde sorumlu bir devlet olarak duruşunun sorgulanmasına neden oluyor. Jammu ve Keşmir anlaşmazlığına BM himayesinde Jammu ve Keşmir’de özgür ve adil bir halk oylaması çağrısında bulunan ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda adil bir çözüm olmadan Güney Asya ve ötesinde barış olamaz.
Uluslararası toplum, temel insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası çerçevenin daha fazla erozyona uğramasına izin vermemelidir. İşgal altındaki halkla dayanışma içinde olmalıdır. Keşmir Dayanışma Günü her yıl bu ruhla anılmaktadır. Hep birlikte mazlumların sesi olabiliriz. Hep birlikte uluslararası sisteme, her şeyden önce insanlığın zafer kazandığı bir sisteme olan güveni yeniden inşa edin.