Türkiye’de yerel seçimlerin 31 Mart’ta yapılması planlanıyor.
Yerel seçimler ülkenin yakın geleceğini önemli ölçüde şekillendiremese de pek çok siyasi dinamiği tetikleme potansiyeli taşıyor.
Yerel seçimler birçok ülkede kent yönetimiyle ilgiliyken, Türkiye’de genel seçimlerin bir uzantısı olarak görülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2023’teki seçim zaferinin ardından Türkiye yeni bir döneme girdi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 20 yıllık iktidarını sürdürerek Cumhur İttifakı ile birlikte parlamento çoğunluğunu elde etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından ekonomiyi canlandırmaya yönelik yapısal tedbirleri hayata geçirdi, terörle mücadelede ısrar etti ve bölgesel normalleşme yoluyla dış politika ivmesini güçlendirdi.
Ancak muhalefet ciddi bir yenilgiyle karşılaştı ve seçim sonrasında ittifakın dağılmasına yol açtı. Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), Erdoğan’a karşı 13 seçimi kaybettikten sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğini sona erdirerek seçim yenilgisini aşma çabalarına rağmen, yeni lider parti üzerinde kontrol sahibi olmak ve CHP içinde beklenen değişimi kışkırtmak için mücadele etti. . Üstelik CHP, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi rakiplerini marjinalleştirmeye ve merkezi kontrolü eline almaya çalıştığı bir partiye dönüştü.
Millet İttifakı’nın laik ve milliyetçi bileşenlerini temsil eden İyi Parti (İP), iç anlaşmazlıklar nedeniyle parçalanmaya uğradı. Partinin genel başkanı Meral Akşener partisini ayakta tutmayı başarsa da siyasi nüfuzunun azaldığına tanık oldu. Millet İttifakı içindeki küçük partiler seçim sonrasına damga vuramadı. Kökeni Kürt milliyetçiliğine dayanan Halkların Demokratik Partisi (HDP), genel seçimlerin ardından duruşunu yeniden ayarlamayı hedefledi ve partinin adını değiştirerek PKK çekişmelerinin ortasında önemini korumaya çalıştı. Üyeleri, gayri resmi olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak da bilinen, yeni kurulan Yeşil Sol Parti (YSP) bünyesinde 14 Mayıs seçimlerine katıldı.
Değişen ittifaklar
31 Mart seçimleri yaklaşırken Türk siyasetinin temel dinamikleri değişmiyor. Bununla birlikte ittifakların içinde ve ittifaklar arasında önemli değişimler yaşanıyor. Cumhur İttifakı, seçim zaferinin verdiği güçle, önemli siyasi konulardaki uyumlu duruşundan yararlandı. Cumhur İttifakı’nın temel unsurları olan AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), yerel seçimlerde aday belirlemede önemli bir engelle karşılaşmadı ve büyük illerde ortak aday çıkarmayı başardı. Daha da önemlisi, iç ve dış politikaya ilişkin tutarlı söylemleri sürüyor. Cumhur İttifakı’nın stratejik hedefi, aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu büyük şehirleri yeniden ele geçirerek ittifakı güçlendirmektir.
Bunun tersine, muhalefet partilerinin görünümü ise pek çok temel etkene bağlı olarak daha az umut verici. Öncelikle CHP iç çatışmaya saplanmış durumda. Partinin yeni genel başkanı Özgür Özel, özellikle İmamoğlu’na karşı liderliğini öne sürerken, selefi Kılıçdaroğlu’nun etkisini azaltmayı hedefliyor. Yerel seçimlerde AK Parti’ye yenilmesi, genel başkanlığı sürdürme becerisini zorlaştıracak ve Kılıçdaroğlu’na koltuğu geri kazanması için güçlü bir temel sağlayacak. İkincisi, muhalefet bloğu dağılıyor. Kendini üçüncü alternatif olarak konumlandıran IP, daha önce ittifak yaptığı CHP’yi eleştiriyor ve büyük kentlerde kendi adaylarıyla seçime giriyor. Bu strateji CHP’nin özellikle İstanbul’daki geleceğini zorlaştırıyor.
PKK yanlısı YSP, CHP’nin adayı İmamoğlu’na karşı İstanbul’da yarışmayı planlıyor. YSP’nin aday göstermesi durumunda İmamoğlu’nun İstanbul’u kaybetme şansı artabilir. Tersine, YSP aday göstermemeyi tercih edip İmamoğlu’nu desteklerse, istemeden de olsa Cumhur İttifakı’nın söylemini güçlendirebilir. YSP’nin PKK ile bağları, laik milliyetçi kesimler arasında CHP’nin olumsuz bir duruma düşmesine neden olabilir ve bu durum, milliyetçi muhafazakar seçmenlerin seçmenlerin %55’inden fazlasını oluşturduğu İstanbul’da İmamoğlu’nun çekiciliğini sınırlayabilir.
Sonuç olarak, Cumhur İttifakı adayı ve eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum kazanarak İstanbul’un hükümet kontrolüne geçmesini sağlayabilir. Diğer küçük muhalefet partileri ise CHP’nin YSP ile olan ilişkilerine ve genel politikasına karşı duruşları nedeniyle seçimlere bağımsız olarak katılıyorlar. Bu durum muhalefetin Cumhur İttifakı’na karşı duruşunu daha da zayıflatıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yerel seçim zaferi daha elde etme şansını artırıyor.
Ulusal dinamikler
Yerel seçimler genellikle şehir yönetimine, kentsel gelişime, kamu hizmetlerine ve altyapıya odaklanırken, ulusal politikalar ve politikalar yerel seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Ulusal düzeyde iktidar partisi yerel desteğini pekiştirebilir, ancak yerel seçmenler ulusal hükümetten memnuniyetlerini veya şikayetlerini ifade etmek için farklı oy verme davranışları sergileyebilirler.
AK Parti’nin 2023 genel seçimlerinde lider parti olarak galip gelmesi ve muhalefetteki dağınıklık, önümüzdeki yerel seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük avantajları arasında yer almaya devam ediyor. Ekonomik gelişmeler muhalif seçmenleri bir araya getirse de, ekonomi belirleyici olmayan bir faktör olmaya devam ediyor. Erdoğan’ın karizması geniş seçmen kitlesinde derin bir yankı uyandırıyor ve mevcut bölgesel krizler güçlü liderliğe olan talebin altını çiziyor.
Özellikle İstanbul’daki başlıca kentsel sorunlar arasında, yaklaşmakta olan deprem riski ve kentsel dönüşüm ihtiyacı yer alıyor; ulaşım da kritik bir konu. Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayı Kurum, kampanyasında kentsel dönüşüm ve ulaşıma vurgu yapıyor. 6 Şubat depreminin yarattığı yıkım göz önüne alındığında, özellikle İstanbul’daki kritik şehir seçmenleri, depreme hazırlıklı olmayı en önemli güvenlik kaygısı olarak önceliklendiriyor. Cumhur İttifakı dayanıklı şehirlerin inşasını savunurken, diğer partiler de kampanyalarında depreme hazırlık ve kentsel dönüşüme öncelik veriyor.
31 Mart yerel seçimlerinin sonucu muhtemelen İstanbul’a bağlı olacak. AK Parti’nin özellikle İstanbul ve Ankara’da kazanacağı zafer muhalefeti önemli ölçüde etkileyebilir ve potansiyel olarak CHP içinde daha fazla iç tartışmaya yol açabilir. Tersine, eğer muhalefet İstanbul’u güvence altına alırsa bunun orta vadeli siyasi sonuçları olabilir.