Geçtiğimiz hafta yapılan bir röportaj ve konuşma, dünya siyasetinin kaderine ilişkin alarm zilleri çaldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 2 saat süren röportaj Amerikalı gazeteci Tucker Carlson tarafından yapılırken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Genel Sekreter Antonio Guterres tarafından yapılan konuşmada dünyanın bir “kaos çağına” girdiği sonucuna varıldı.
Putin’in konuşmasında çok kutuplu dünyada büyük güç rekabeti ve Batı’nın Rusya ile çatışmasının uzun tarihi vurgulanırken, Guterres iklim değişikliğinden İsrail’in Gazze’yi işgaline kadar dünyanın en acil sorunlarına çözüm bulmanın imkansızlığının altını çizdi.
Aslında bu iki yansıma birbirini tamamlıyor: Uluslararası sistem kaosa sürüklendikçe, düzen yaratma becerisine sahip az sayıda güç birbiriyle rekabet ediyor. Daha da kötüsü, bu rekabet yakın gelecekte daha da kötüleşebilir.
Putin röportajıyla başlayalım.
Ukrayna’nın tarihsel referansları olan bir devlet olmadığını ortaya koyan Rusya Devlet Başkanı, esasen Doğu Avrupa’daki mevcut sınırları sorgulamaya başladı:
• İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ukrayna, Rusya, Polonya, Macaristan ve Romanya’dan toprak aldı. Ukrayna, Stalin’in iradesiyle şekillenmiş yapay bir devlettir.
• Batı Rusya’ya NATO’yu doğuya doğru genişletmeme sözü verdi, ancak 1991’den bu yana beş genişleme oldu. Batı Rusya’yı kandırdı.
• Batı ile Rusya arasındaki sorunları çözmek için birçok girişimde bulundum ancak önerilerim reddedildi.
• Rusya’nın NATO’ya kabulünü gündeme getirdim ama Başkan Bill Clinton ve ekibi bunu reddetti.
• Ukrayna’da CIA destekli darbe, ülkede şiddeti körükledi. Ukrayna hükümeti savaşı 2014 yılında başlattı.
• Ukrayna’yla olan anlaşmazlığı 18 ay önce İstanbul’da yapılan görüşmelerde sonlandırabilirdik. İngiltere Başbakanı Boris Johnson buna engel oldu.
• Askerlerimizi Kiev’den çeker çekmez Ukraynalı müzakereciler İstanbul’da vardığımız tüm anlaşmaları derhal çöpe attılar.
• ABD yaptırımları işe yaramıyor. Batı, Rusya’yı yenemeyeceğini anlamalıdır.
Putin röportajından çıkan ana sonuç, Rusya’nın (Çin ile birlikte) agresif bir gündeme sahip olmadığıydı; bunun yerine Batı, NATO’nun genişlemesi ve ABD liderliğinde ABD dolarının silah haline getirilmesi yoluyla uluslararası sistemde sorunlar yarattı.
Ruslar, Batı’nın Sovyetler Birliği’ni baltaladığı gibi Rusya Federasyonu’nu da parçalama niyetinde olduğunu akıllarında tutuyorlar. Kremlin’e göre Ukrayna ve Gürcistan’da yaşananlar (ve hatta Arap isyanları) bu amacı yansıtıyordu.
Guterres’in konuşması
Bu arada Guterres, İsrail’in Gazze’de BM sistemini felce uğratan katliamlarına görgü tanığı olarak tarihe bir dipnot ekledi.
Güvenlik Konseyi’nin “jeopolitik çatlaklar yüzünden çıkmaza girdiğini” ve mevcut bölünmenin önceki olaylara göre “daha derin ve tehlikeli” olduğunu hatırlatan Genel Sekreter, sert bir uyarıda bulundu.
Guterres, Soğuk Savaş döneminde süpergüç ilişkilerini yönetmek için günümüzün çok kutuplu dünyasında eksik olan “köklü mekanizmaların” bulunduğunu bir kez daha vurguladı. Bu, nükleer silahların yayılmasına ve “tehlikeli ve öngörülemeyen, tamamen cezasız kalan, herkesin serbest olduğu bir duruma” yol açıyor.
Bu durumun en çarpıcı örneği, Batı’nın İsrail’in saldırganlığı karşısında sessiz kalması ve katliamlara koşulsuz destek vermesi, değer iddialarını boşa çıkarmasıdır.
‘Kaos çağı’
Açıkçası, Putin ve Guterres’in yakın zamanda vurguladığı çok kutupluluk durumunun dünyayı bir “kaos çağına” götürmesi gerekmiyor. Ancak büyük güç rekabetlerinin vekalet çatışmalarına dönüşmesi, derinleşen güvensizlik duygusu, yıkıcı teknolojik rekabet ve uluslararası norm ve mekanizmaların – özellikle de bunları en saldırgan şekilde propaganda eden aktörler tarafından – açıkça göz ardı edilmesi, kaos çağının yaklaştığının ipuçlarını veriyor.
Amerika Birleşik Devletleri kendi çıkarlarına hizmet eden liberal uluslararası düzeni savunmayı bıraktı ve bunun yerine kendi dar ulusal çıkarlarına odaklandı. Bu arada Çin, düzeni teşvik edecek normlardan, hırstan ve kapasiteden yoksundur ve Avrupa Birliği, yalnızca güvende kalmak için bile ABD’ye bağımlıdır.
Her ne kadar Putin, Rusya’nın değil Batı’nın saldırgan olduğunu vurgulamış olsa da, Rusya’nın Avrupa’nın güvenliğini riske atmadığı yönünde bir iletişim kurmasının imkânı yok. Aynı zamanda Hindistan ve diğer yükselen güçler, kendilerini ortaya çıkan kaostan korumaya çalışmakla meşgul.
Son on yılda derinleşen küresel ve bölgesel kaosun yarattığı zorluklarla mücadele eden bir ülke olarak Türkiye, köşede ne olacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle Ankara sadece “dünya beşten büyüktür” ve “daha adil bir dünya mümkün” demiyor. Ayrıca mahallelerinde istikrar ve düzeni teşvik etmeyi amaçlıyor.