Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti, Türkiye’nin normalleşme politikasında bir aşamanın daha tamamlandığının göstergesi oldu. Böylece iki ülke, güçlerini yeniden birleştirmek amacıyla 12 yıllık anlaşmazlıklarını bir kenara bırakma konusunda anlaştı. Tavizler ve U dönüşleri hakkında konuşmak için geçmiş açıklamaları gündeme getirmenin pek bir anlamı yok.
Türkiye açısından bu, normalleşme politikasının tamamlanması ve stratejik ortaklıkların geliştirilmesi politikasına bir halkanın daha eklenmesiyle ilgili. Aynı zamanda Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşma, Gazze krizi nedeniyle yeni bir aşamaya giren Ortadoğu’da bölgesel güç dengesi açısından da potansiyel sonuçları olan önemli bir gelişmeyi temsil ediyor.
Yani Arap isyanı sonrası dönem çoktan sona ermiş, gerginliklerin ve çatışmaların sınırlarına tanık olan bölgesel güçler yeni bir yaklaşım benimsemiştir. Bir zamanlar eski ABD Başkanı Donald Trump’ın “küre”si etrafında toplanan bu ülkeler, İran’ı, hatta Türkiye’yi kuşatma hedeflerinin ulaşılabilir olmadığını anladılar.
Biden’ın Ortadoğu gündemi
Joe Biden yönetimi, İran’a yönelik “azami baskı” politikasına son vermek için Ocak 2021’de iktidara geldi ve Katar ile Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) geri kalan üyeleri arasında Ortadoğu’da dört kollu bir normalleşme sürecini başlattı; İran ve Suudi Arabistan; Türkiye ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail ve Mısır; İsrail ve Arap devletleri.
Bölgesel ve küresel kaosa en iyi uyum sağlayan ülkelerden biri olan Türkiye’nin normalleşme politikası tartışmasız diğerlerine göre daha başarılı oldu. Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri arasındaki ilişkilerin abluka öncesi seviyeye döndüğünü söylemek zor. Bu arada İran ile Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmada Çin’in arabuluculuk çabaları büyük rol oynadı. Yine de Gazze krizinin ardından Kızıldeniz’de tırmanan gerilimle birlikte “İran’ın vekilleri” Körfez ülkeleri için önemli bir olgu olmaya devam ediyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları bir kez daha Tel Aviv ile Arap hükümetleri arasındaki normalleşmeyi baltaladı. Son olarak Riyad, 1967 sınırlarına uygun bir Filistin devletinin kurulmasını İsrail ile normalleşmenin önkoşulu olarak tanımladı.
Türkiye de pek çok farklı ülkeyle ilişkilerini geliştirme yönünde önemli ilerlemeler kaydetti. Yunanistan’la ilişkileri o kadar gelişti ki, iki ülke üst düzey bir işbirliği toplantısı düzenledi. Ülke ayrıca İsveç’in NATO üyelik başvurusunu ve F-16 anlaşmasını onaylayarak ABD ile yeni bir sayfa açtı. Bu arada Türk hükümeti, stratejik ortaklık görüşmelerini mümkün kılmak için BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini onardı.
Türkiye-Mısır bağlarını güçlendiriyor
Erdoğan, Kahire’yi ziyaret ederek bölgesel satranç tahtasında bir taşı daha hareket ettirerek Türkiye-Mısır ilişkilerini enerji, ticaret, yatırım ve savunma alanlarında üst düzey stratejik ortaklık seviyesine yükseltti. Türkiye aynı zamanda bölge ülkelerinin Filistin davasına odaklanmasına yardımcı olmak amacıyla Gazze krizi karşısında Mısır’a destek veriyor.
Şam’ın Türk birliklerinin kuzey Suriye’den çekilmesini ön koşul olarak belirlemesi nedeniyle Suriye, Ankara’nın normalleşme politikasının eksik halkası olmaya devam ediyor. Bu arada İsrail ile normalleşmenin gerilemesinin sorumluluğunu İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti taşıyor. Nitekim Orta Doğu’da normalleşme eğilimine karşı çıkan tek ülke İsrail olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak Ankara, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in yakın tarihli bir konuşmasında uyardığı “kaos çağına” hazırlanmak için normalleşmeyi stratejik ortaklıklara dönüştürüyor.