İsrail, son dört aydır aralarında bebek, çocuk, kadın, yaşlı, masum sivil, İsrail saldırılarını haber yapan gazeteciler ve hatta Birleşmiş Milletler çalışanlarının da bulunduğu Filistinlileri öldürmeye devam ediyor. İsrail’in öldürdüğü insan sayısı 30 bine yaklaştı. İsrail güçleri sivillerin apartmanlarını, hastaneleri, okulları, ambulansları, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını ve BM tesislerini bombalıyor. İsrail şu ana kadar 2 milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze Şeridi’nin büyük bir kısmını yok etti.
Bütün bu zulümlere rağmen kimse masum Gazze halkını İsrail vahşetinden kurtarmak için somut bir adım atmadı. Her gün hayatlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Her gün ortalama 130’dan fazla çocuk İsrail tarafından öldürülüyor. Bu rakam, Nazi Almanyası’nın her gün öldürdüğü Yahudi çocuk sayısından daha fazla.
Bir yandan Batılı hükümetler İsrail’e, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım da dahil olmak üzere uluslararası hukukta tanımlanan tüm suçları işlemesi konusunda koşulsuz destek sağlamaya devam ediyor. Öte yandan hiçbir devlet ya da uluslararası kuruluş Gazze halkına herhangi bir yardım sağlayamıyor.
Arap dünyasının Filistin davasına ilişkin tutumu değişiyor
Üç temel siyasi bağlam, uluslararası aktörlerin Filistin’deki etkisine veya etkisizliğine ışık tutuyor. İlk bağlam, ne yazık ki bugün hiçbir Arap hükümetinin Filistinliler için herhangi bir maliyeti üstlenmek konusunda isteksiz olduğu Arap dünyasını içeriyor. Arap hükümetleri konuyu uluslararası gündeme taşıyor, iç ve dış politikalarında araçsallaştırıyorlardı. Ancak günümüzde konuyu uluslararası politikanın gündemine taşımaktan bile kaçınıyorlar. Daha da ilginci, son 80 yılın en vahşi İsrail saldırısı karşısında Arap sokağı (Arap kamuoyu) bile Filistinlileri görmezden gelmiş görünüyor.
Arapların Gazze’deki soykırım eylemlerine sessiz kalmasının temel nedenlerinden biri Arap toplumunun ölümüdür. Sözde “Arap Baharı”nın sert bir “Arap kışına” dönüşmesinin ardından, yeni Arap hükümetleri kendi halklarına yönelik baskılarını en üst düzeye çıkararak örgütlü toplumsal aktörleri ortadan kaldırdı. Ancak İsrail’in saldırıları ve zulmü ne kadar uzun sürerse Arap halkının bölgesel gelişmelere karşı isyan etme ihtimali de o kadar artıyor.
İkinci bağlam ise Müslüman Ümmetidir. Dünya çapında Müslümanların toplam nüfusu 1,7 milyarın üzerindedir. Müslümanlar farklı kıtalarda 57’den fazla devleti yönetiyor. Hemen hemen her gayrimüslim devlette büyük ve etkili Müslüman azınlıklar yaşamaktadır. Bu büyük nüfusa rağmen Müslümanlar Gazze halkına etkili bir destek sağlayamıyor. İsrail’in masum sivillere yönelik zulmünü bile durduramıyorlar.
Müslüman Ümmet bağlamının etkisizliğinin ana nedenlerinden biri, ilk bağlam olan Arap dünyasının etkisizliğidir. Ne yazık ki Müslüman devletler, Filistin’in yakın komşusu olan bazı Arap devletlerinin katkısı olmadan Filistinlilere somut bir destek sağlayamazlar. Bu nedenle Arap olmayan Müslüman devletlerin alternatif politikalar araması gerekmektedir. Müslüman devletler Arap devletlerini ikna etmek yerine İsrail’i destekleyen ekonomik ve siyasi ortaklarına baskı yapmak zorunda kalıyor.
Siyasi ötekileştirmeye karşı çıkmak
Müslüman devletlerin etkisizliğinin bir diğer önemli nedeni de siyasi ötekileştirmeleridir. İsrail yanlısı anlatı, tüm Müslüman devletleri etkili bir şekilde Yahudi karşıtı ve Batı karşıtı olarak sınıflandırıyor. Dolayısıyla Müslüman devletler ve halklar, bu Müslüman ve İslam karşıtı siyasi duruşa karşı mücadele etmek zorundadır. Ayrıca Müslüman devletlerin, evrensel değerler konusunda işbirliği yapacak, insanlığın geleceğini koruyacak, Müslüman olmayan devletleri ve insanları bulmaları gerekmektedir.
Üçüncü bağlam ise çoğunluğu Filistinlileri destekleyen küresel kamuoyudur. Batılı ülkelerin halkları da dahil olmak üzere dünyanın her yerindeki insanlar, büyük ölçüde İsrail’in zulmünü eleştiriyor ve Filistinlilerin haklarını savunuyor. İnsanlığı ve evrensel değerleri temsil eden insanlar, İsrail’in uluslararası normları ve insancıl hukuku ihlallerine karşı çıkıyor. Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki Müslüman ve gayrimüslim devletler, Batılı ülkelerin halklarıyla birlikte, insanlık karşıtı güçlere karşı birleşmelidir. Aksi takdirde onlar, biz ve tüm insanlık kaybedecektir. Gazze’de devam eden soykırıma karşı hem Müslüman hem de gayrimüslim devlet ve halkları harekete geçirmek için Filistinli, Arap ve Müslüman tüm aktörlerin sorumluluk üstlenmesi gerekiyor.