7 Şubat’ta yapılan erken cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 7 yıllığına yeniden seçilme hakkını garantiledi. Seçimlerden önce televizyonda Azerbaycan milletine hitaben yaptığı konuşmada, Azerbaycan’ın Karabağ sorununu çözdüğüne göre yeni ulusal hedeflerin belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Aliyev bu hedefleri şekillendirmek için toplumsal diyalog çağrısında bulundu. Yeniden seçilmesinin ardından cumhurbaşkanı, göreve başlama töreninde iç ve dış politika önceliklerini özetledi. Cumhurbaşkanı, iklim değişikliği, İslamofobi ile mücadele ve yeni sömürgecilikle mücadele de dahil olmak üzere Türk Devletleri Örgütü (OTS) ve küresel güvenlikle ilgili konuların ele alınmasının önemini vurguladı. Bu girişimler Azerbaycan’ın bölgesel ve uluslararası ilişkilerdeki rolünü ilerletme konusundaki kararlılığını ifade etmektedir.
Cumhurbaşkanı Aliyev’in sözleri, Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında değişen jeopolitik dinamiklerin altını çiziyor; bölge devletleri Batı ya da Rusya’ya uyum sağlama konusunda artan baskıyla karşı karşıya. AB’nin Gürcistan’a aday statüsü vermesi ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın görev süresi boyunca Ermenistan’ın Batı’ya doğru hızla yönelmesi bu eğilimin bir örneğidir. Rusya, Ermenistan üzerinde nüfuzunu sürdürme çabalarının bir parçası olarak, Azerbaycan’ı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) gibi örgütlere dahil etmeye de çalışıyor.
Ancak Aliyev’in “Güney Kafkasya’daki net ayrım çizgileri” iddiası, Azerbaycan’ın stratejik bağımsızlığına ve her iki blokla da aynı hizaya girmeye zorlanma konusundaki isteksizliğine işaret ediyor. Azerbaycan’ın son zamanlarda OTS ile bağlarını güçlendirme çabaları, ittifakları çeşitlendirme ve bölgesel işbirliğini güçlendirme yönünde daha geniş bir stratejiye işaret ediyor. Geleneksel olarak kültürel, ekonomik ve ulaşım konularına odaklanan Cumhurbaşkanı Aliyev’in OTS işbirliğini askeri savunma ve savunma sanayi konularını da kapsayacak şekilde genişletme önerisi, bölgesel güvenlik sorunlarının çözümüne yönelik proaktif bir yaklaşımı yansıtıyor. 2022 Semerkant Deklarasyonu’nda ana hatlarıyla belirtildiği gibi bu girişim, Azerbaycan’ın Türk dünyasında toplu savunma yeteneklerini artırma konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.
Aliyev’den güçlü savunma işbirliği çağrısı
Aliyev’in savunma işbirliğinin gerekliliği konusundaki yinelenen vurgusu, 2023’teki Astana zirvesinde dile getirildi ve aynı yılın Kasım ayında Bakü’de AİR Merkezi ve ADA Üniversitesi tarafından düzenlenen uluslararası konferansta ayrıntılı olarak ele alındı. “Savunma sanayinde çok yakın bir savunma iş birliğine, ortak üretime, askeri personelin ortak eğitimine, sınırlarımızın korunması konusunda ortak çabaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.”
Aliyev’in Azerbaycan’ın dış politikasında OTS’ye öncelik vermesi, geleneksel jeopolitik faktörlerin ötesindeki stratejik değerlendirmeleri yansıtıyor. İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Azerbaycan, Batı merkezli çeşitli kuruluşların adaletsiz kararlarıyla karşı karşıya kaldı. Uzun yıllar boyunca, hem Batı merkezli örgütler hem de diğer bölgesel örgütler, başta Karabağ meselesine yönelik haksız muamele algısı ve İkinci Karabağ Savaşı sırasında Ermenistan’a verilen önyargılı destek nedeniyle Azerbaycan toplumunda güvenilirliğini yitirdi. Avrupa Konseyi’nin Azerbaycan delegasyonunun görev süresinin dondurulması gibi örnekler bu duyguları daha da güçlendirdi ve konseyden çekilme ihtimaline ilişkin tartışmalara yol açtı. Azerbaycan’da hakim olan duygu, bu örgütlere üyeliğin Karabağ konusunda tarafsızlığa yol açacağı beklentisinden duyulan hayal kırıklığını yansıtıyor. Bunun yerine, algılanan önyargılar, sürekli katılımın faydası ve uygunluğu konusundaki şüpheleri artırdı.
OTS, zorlu zamanlarda sarsılmaz destek sağlayarak ve üye ülkeler arasında daha yakın diplomatik bağları güçlendirerek Azerbaycan için çok önemli bir müttefik olarak ortaya çıktı. Bu kararlı dayanışma Azerbaycan kamuoyunun gözünden kaçmadı ve OTS girişimlerine yönelik artan bir işbirliği duygusuna ve sosyal desteğe yol açtı. Son zamanlardaki jeopolitik değişimler OTS’nin bölgesel ve küresel ilişkilerdeki önemini daha da vurgulamıştır. Devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, özellikle Kızıldeniz bölgesindeki istikrarsızlık ortamında, Türk devletlerinin Doğu ile Batı arasında hayati bir ulaşım koridoru olarak önemini artırdı. Ek olarak, OTS’nin Avrupa’da alternatif enerji kaynakları arayışındaki önemi, onun acil küresel zorluklarla mücadelede giderek artan önemini vurgulamaktadır.
Batı, Rusya ve Çin gibi büyük oyuncular arasında devam eden jeopolitik güç mücadelesi, OTS coğrafyasına odaklanmayı yoğunlaştırdı. Aliyev bu manzaranın, ortaya çıkan küresel düzende odak noktası olmaya hazır olduğunu düşünüyor. Türk devletlerinin kaynaklarını ve yeteneklerini pekiştirip önemli bir güç merkezi olarak ortaya çıkma konusunda geniş bir potansiyel görüyor. Aliyev, geniş coğrafyanın, bereketli toprakların, müthiş askeri gücün, sağlam ekonomilerin, zengin doğal kaynakların, hayati ulaşım yollarının, genç nüfusun ve ortak ata bağlarının bu potansiyeli destekleyen temel faktörler olduğunu vurguluyor. Ancak üye devletlerin çabalarını bu ortak vizyona yönelik olarak birleştirmelerinin zorunlu olduğunu vurguluyor.
İslamofobi ve yeni sömürgecilikle mücadele
Azerbaycan dış politikasında İslamofobi ile mücadeleye öncelik verilmesi, ülkenin Müslüman çoğunluklu demografisinin ötesine uzanan iki önemli faktörden kaynaklanmaktadır. Öncelikle Azerbaycan, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) uzun süreli işgal boyunca, İkinci Karabağ Savaşı sırasında ve savaş sonrası diplomatik müzakerelerde verdiği sarsılmaz desteğe büyük önem veriyor. İkinci olarak, Azerbaycan’a yönelik ağırlıklı olarak İslamofobiyi temel alan siyasi saldırıların artması, bu tür önyargılara karşı önleyici tedbirlerin alınması ihtiyacını ön plana çıkarıyor. Özellikle Batı’daki Ermeni diasporası, İslamofobik anlatılardan yararlanmaya çalıştı ve çatışmayı yanlış bir şekilde Hıristiyan bir azınlığın Kafkasya’daki Müslüman çoğunluğa karşı mücadelesi olarak çerçeveledi. Cumhurbaşkanı Aliyev’e göre, Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden normalleşme çabalarına rağmen, Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtararak daha fazlasını başarması nedeniyle bu saldırılar gelecekte daha sık hale gelecektir.
Güney Kafkasya’daki jeopolitik manzara, bazı devletlerin bölgeye emperyal hırslar peşinde koşmasıyla giderek daha karmaşık hale geldi. Özellikle Fransa, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Batı-Rusya çatışmasının sonuçlarından yararlanmaya çalıştı ve kendisini savaş sonrası dönemde nüfuz sahibi olacak şekilde konumlandırdı. Afrika’daki yeni-sömürgeci arayışlarında aksiliklerle karşı karşıya kalan Emmanuel Macron’un Fransa’sı, Güney Kafkasya’da potansiyel bir dayanak noktası olarak Ermenistan’ı bir fırsat olarak gördü. Fransa, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki diplomatik müzakereleri fırsat bilerek, bu süreçte Azerbaycan’ın nüfuzunu ve yükünü öne sürmeye çalıştı. Bu yeni-sömürgeci gündemin ortaya çıkışı, Azerbaycan’ı, Fransa’nın emperyal emellerine karşı çıkan ülke ve kuruluşlarla aynı safta olmaya yöneltti. Buna yanıt olarak Azerbaycan, 20 Ekim’de Bakü’de “Yeni Sömürgecilik: İnsan Hakları İhlalleri ve Adaletsizlik” başlıklı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı. Konferansta Cumhurbaşkanı Aliyev’in mesajı, yeni sömürgecilikle mücadelenin ve insan haklarını savunmanın önemini vurguladı. Fransa’dan gelecek zorlukların devam edeceğini öngören Azerbaycan, Fransız yeni-sömürgeleriyle işbirliğini desteklemeye ve onların kurtuluşunu savunmaya temel bir dış politika hedefi olarak öncelik verdi. Azerbaycan, benzer düşüncelere sahip ortaklarla ittifaklar kurarak ve yeni sömürgeciliğe karşı sesleri yükselterek, Fransız nüfuzunu dengelemeyi ve daha adil bir küresel düzeni teşvik etmeyi amaçlıyor.
Elde edilen bu önemli dönüm noktasıyla Azerbaycan’ın diplomatik yükü hafiflemiş, Karabağ Savaşı sırasında kurulan ittifak ve ortaklıkların yeniden değerlendirilmesine olanak sağlanmıştır. Çatışma sırasında ve sonrasında Azerbaycan’ın haklı davasının yanında yer alan ülke ve kuruluşlar, Azerbaycan dış politikasında önemli bir yer edindiler. Aliyev, açılış konuşmasında İslam İşbirliği Teşkilatı ve Bağlantısızlar Hareketi gibi müttefiklerin oynadığı önemli rolü vurguladı ve onların kararlı desteklerini kabul etti. Ancak bu kabullerin ortasında Aliyev, yeni dönem için önemli bir önceliğin altını çizdi: OTS ile bağların hızlandırılması ve güçlendirilmesi. OTS’nin stratejik öneminin ve bölgesel işbirliği ve dayanışma için güçlü bir güç olarak hizmet etme potansiyelinin bilincinde olan Azerbaycan, bu çerçevede işbirliğine öncelik vermeye hazır. Azerbaycan, OTS içindeki işbirliğini derinleştirme çabalarını yoğunlaştırarak, ortak çıkarları ilerletmek ve ortak zorlukları ele almak için Türk uluslarının kolektif gücünden ve kaynaklarından yararlanmayı amaçlıyor.
Aliyev, 2018 yılındaki açılış konuşmasında, çeşitli uluslararası örgütlerle işbirliğinin önemini vurgulayarak, BM Genel Kurulu, Bağlantısızlar Hareketi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve çeşitli Avrupa kurumları gibi kuruluşlarla etkileşimin önemini vurguladı. Ancak Aliyev’in Şubat 2024 seçimleri sonrasında yaptığı konuşmada özellikle OTS odaklı mesajları, Türk dünyası içindeki ilişkilere öncelik verme yönünde belirgin bir değişimin sinyalini veriyordu. “Bizim ailemiz Türk dünyasıdır, başka ailemiz yoktur” diyerek, Türk toplumu içindeki dayanışma ve iş birliğini, tüm uluslararası bağlantıların üstünde, tartışmasız bir şekilde ön planda tutuyor.
Azerbaycan dış politikasında OTS’ye öncelik verilmesi elbette diğer küresel aktörlerden izolasyon anlamına gelmiyor. Başkanın Münih Güvenlik Konferansı gibi etkinliklere katılımı, Azerbaycan’ın çok çeşitli uluslararası ortaklarla ilişkiler kurma konusundaki kararlılığının altını çiziyor. Aslında OTS’nin önemli bir küresel aktör haline gelmesi için üye devletlerin diğer küresel aktörlerle güçlü ilişkiler geliştirmesi gerekiyor. OTS’nin küresel sahnedeki etki ve etkinliğinin artırılması için Türk dünyası dışındaki ülke ve kuruluşlarla işbirliği yapılması büyük önem taşıyor.