Zaten oldukça kırılgan olan mevcut uluslararası sistem, İsrail’in soykırım politikaları ve İsrail’in devam eden soykırımına Batılı hükümetlerin koşulsuz desteğiyle tamamen çökmüştür. Yoğunlaşan küresel rekabete rağmen, normlara dayalı uluslararası sistemin sağlamlaştırılmasına yönelik hâlâ bir miktar umut vardı. En azından birçok devlet, iklim değişikliği, çevre sorunları, düzensiz ve yasa dışı göç, gıda ve su kıtlığı, kuraklık, başarısız devletler, siber tehditler ve şiddet yanlısı devlet dışı aktörler gibi artan konvansiyonel olmayan küresel tehditlere karşı etkili önlemler alma kararlılığını ilan etti.
Ancak ABD hükümetinin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve uluslararası hukukun temel ilkelerine ve Birleşmiş Milletler Kararlarına aykırı olarak İsrail’in Golan Tepeleri’ni ilhakını tanıması, diğer küresel aktörlerin de benzer yasa dışı eylemlerin önünü açmıştır. adımlar atmakta ve dolayısıyla uluslararası ilkeleri baltalamaktadır. İsrail ve destekçilerinin ardından Batılı hükümetler tüm kırmızı çizgileri aştı, diğer devletler ise daha zayıf aktörlere karşı şiddete başvurdu.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi böyle bir gelişmedir. İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımına sessiz kaldığı sürece hiçbir Batılı hükümetin Rusya Federasyonu’nu ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’i işgalden dolayı eleştirme hakkı yoktur. Bununla birlikte, başka bir devletin işgal ettiği bir devletin lideri olan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, İsrail zulmüne desteğini açıkça beyan ediyor. İsrail’in Filistin’i işgalini ve Gazze’deki Filistinlilerin toplu katliamını desteklemeye devam ederse, dünya kamuoyunun Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı çıkmasını bekleyemez. Bindiği dalı doğrudan keser.
Er ya da geç Hindistan ya da Çin yakın yurtlarında da benzer adımları atabilir. Hindistan zaten iç siyasetinde tek taraflı önemli adımlar atmaya başladı. Pek çok gözlemci, Hindistan demokrasisinin çeşitlilik gösteren doğasını sorgulamaya başladı ve demokrasinin zaten radikal bir ideolojinin tehdidi altında olduğunu iddia etti. Hindistan hükümeti ile İsrail arasındaki yakın ilişkiler dikkate alındığında birbirlerinden ilham aldıkları aşikardır. Benzer şekilde, hiçbir devlet geride kalmak istemediğinden, Rusya’nın Kırım Yarımadası’nı işgal etmesi gibi, Çin ve diğer bazı ülkeler de yakında benzer ilhak girişimlerinde bulunabilir.
Tarihin yankıları
Bugünkü tablo, 19. yüzyılın son çeyreğinde, önce Birinci Dünya Savaşı’na, ardından da İkinci Dünya Savaşı’na yol açan emperyalist rekabet dönemine oldukça benziyor. Eğer mevcut gidişat aynı mantıkla devam ederse benzer bir akıbet bizi de bekleyecektir. Görünen o ki, küresel güçlerin mevcut liderleri kaotik uluslararası atmosferden yararlanmaya devam edecek. Ancak tüm politikaları tam tersi sonuçlar doğuracak ve sonuçta ulusal çıkarlara zarar verecektir.
Bu nedenle büyük devletlerin liderlerinin aklını başına toplaması, sorumlu ve akılcı davranması gerekiyor. Küresel güçlerin oynadığı mevcut oyunun kazananı yok. Sistemli bir savaşın karşılıklı garantili bir yıkım getireceğini herkes biliyor. Hiçbir devlet güç siyaseti oyununun yıkıcı sonuçlarından kaçamaz. Sonuçta Batılı hükümetlerin İsrail’e koşulsuz destek vermesinin ve onun insanlığa karşı işlediği suçları savunmasının gerekçelerini açıklayabilecek hiçbir şey yok.
Bu nedenle Batı’da aklı temsil eden kişi ve gruplar, kendi hükümetlerinin İsrail’e verdiği desteğe karşı seslerini yükseltiyorlar. Günümüzün yoğun şekilde birbirine bağlı ve bağımlı dünyasında, dünya çapındaki insanların temel talebi olan uluslararası normlara ve ilkelere güvenmekten başka çıkış yolu yoktur. Herkes kendi hükümetinin yıkıcı politikalarına karşı çıkmak zorundadır.
Eğer küresel kamuoyu radikal ve mantıksız hükümetlerin suç işlemesini ve uluslararası normları ihlal etmesini engellemezse hepimiz kaybedeceğiz. Bugün Gazze’de yaşananlarla ilgili olarak tüm insanlık zorlu bir sınavdan geçiyor ve biz de bu sınavı geçmek zorundayız.