Milenyumda insanlık benzeri görülmemiş bir belayla karşı karşıya.
Orta Çağ’da, Yahudilere Hıristiyanlar ve Engizisyon tarafından kötü muamele yapıldığına dair hikayeler dolaşıyordu ve bunları hem efsanevi hem de gerçek olarak tasvir ediyordu. Ancak bu dönemde Yahudilere yönelik sürgünler, zulümler ve gettolaşmalar inkar edilemeyecek kadar acımasızdı. Yarı insan, yarı hayvan olarak şeytanlaştırıldılar ve Avrupa şehirlerindeki her türlü toplumsal hastalığın sorumlusu olarak suçlandılar.
İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin Almanya, Polonya ve Ukrayna’ya sürülmesi ve dünyadan dışlanmasının ardından Yahudi egemenliği ortaya çıktı. Yahudiler, Orta Çağ’da maruz kaldıkları zulmün ve 20. yüzyılda Adolf Hitler’in Nazizm’inden dolayı çektikleri zulmün bir daha yaşanmaması için olağanüstü önlemler aldılar. Holokost ve Yahudi karşıtlığı çerçevesi oluşturarak güvende olmak istediler.
1950’den sonra dünya çapında güvenliklerini güvence altına alan Yahudiler, güçlerini gün geçtikçe abartmaya başladılar. Finans, sinema ve medya sektörlerinde yarattıkları tekel ile sadece finansal ortamı değil, dünya siyasetini de kontrol etmeye başladılar.
Yahudiler 50 yıldır, Orta Çağ’da Hıristiyanların, çağımızda Hitler’in zulmüne maruz kaldıklarını, zulme uğradıklarını, aşağılandıklarını söyleyerek, dünyada zulmü satıyorlar.
Bugün Gazze’de öyle bir tablo ortaya çıktı ki, İsrail’deki Yahudiler Orta Çağ’da Hıristiyanlardan ve yakın dönemde Hitler Nazilerinden öğrendiklerini aynen uygulamaya başladılar. İsrailli Yahudiler ve Siyonistler, Nemrut’un, Firavun’un ve dünyadaki tüm meşhur zalimlerin Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz hikayeleri gibi, dünyanın en zalim yöneticilerinin gelenek ve uygulamalarını kolektif olarak uygulamaya başladılar.
Trajedi ortaya çıkıyor
Bir soykırım düşünün: Duvarlarla çevrili bir toprak parçasında 2 milyon insan yaşıyor. Ve her gün bombalar insanların üzerine ölüm yağdırıyor. Hastaneler bombalanıyor. Bir dilim ekmek, bir kaşık su için yardım hatlarında bekleyen insanlar uçaklarla bombalanıyor.
Gazze’de olup bitenlere baktığımızda bir seri katilin kurbanlarını seçerek öldürmesinden hiçbir farkı yok.
Her ne kadar Batılı Evanjelikler ve İsrailli Siyonistler “Allah’ı kıyamete zorlamak” gibi bir hedefe sahip olsalar da, Allah tarihte hiçbir zaman bu sapkın insanların peşine düşmemiştir. Eğer Tanrı “kıyamete zorlanmış olsaydı”, kıyamet, Hitler’in düzinelerce Yahudiyi fırınlarda yaktığı sırada gerçekleşecekti. Artık bir yönüyle saptırılmış bir dini ideolojiyle karşı karşıyayız. Bu öyle bir sapkınlıktır ki, İsrail’de bir grup insanın bir grup Müslümanı öldürmesiyle sınırlı değildir.
30 bin insan katlediliyor, bir milletin doktorları, mühendisleri, yöneticileri, siyasetçileri, sanatçıları teker teker öldürülüyor. 160’a yakın gazeteci kendi isteğiyle öldürüldü. Üstelik ABD’de, Fransa’da, Almanya’da ve birçok Batılı ülkede siyasetin içinde olanlar sesini çıkaramıyor.
Dünyanın her yerindeki büyük şehirlerde gösteriler var. Siyonistler protesto ediliyor ama ne ABD ne de İsrail’deki vampirler bunu duymuyor.
1940’lı yıllardan bu yana Hitler’in zulmüne maruz kaldıklarını insanlara anlatan dünya Yahudileri, acaba bundan sonra insanlara ne anlatacak? “Biz Hitler’den daha acımasız, Firavun’dan daha acımasız, Nemrut’tan daha zalim bir milletiz” diye övünecekler mi?
Türk bilge halk ozanı Yunus Emre şöyle demiştir: “Zulme kapılan, ahirette helak olur.” ABD Başkanı Joe Biden seçimlere yaklaşırken, aksi takdirde siyasi geleceğine zarar vereceği korkusuyla barıştan bahsetmeye başladı.
Bir kez daha kendimizi ABD’nin barışa mı yöneleceğini yoksa ikiyüzlü davranmaya devam mı edeceğini görmek için beklerken buluyoruz.
ABD ordusu mensubu Aaron Bushnell, İsrail Büyükelçiliği önünde kendini ateşe vererek soykırımı protesto etti. İsrail Konsolosluğu’nu koruyan gardiyanlar, su dökmek ya da hortum tutmak yerine silahlarını ona doğrulttu.
Bugün ABD medyasını sarsan haber şöyle: “Ordu subayının, ABD’nin savaşa müdahalesini ve soykırımı desteklediğini öğrendiği için intihar ettiği söyleniyor.”
Muhtemelen buna benzer daha birçok olay göreceğiz. Ama yine de insanlık için, Gazze’deki çocuklar için, mazlumlar ve kadınlar için barış umudunu kaybetmiyoruz.