Her haftanın başında köşe yazım için aklıma birçok konu geliyor ve bunları makalem için ayrıntılı olarak hazırlıyorum. Ancak haberleri tarayıp İsrailli vampir ve iblislerin yaptığı zulümleri ve soykırımı görünce, bu soykırıma karşı sessizliğimi bir kez daha bozmak için aynı konuya dönüyorum.
İnsan onuru, onuru, karakteri ve kişiliği, tartışmasız varoluşun en önemli yönleri arasındadır ve en üst seviyede evrensel korumayı hak etmektedir. İnsanlık tarihi boyunca, bir bakıma insan onurunu korumak için çok çeşitli değerler, kültürler, inançlar ve hukuk sistemleri geliştirilmiştir.
Yine tarih boyunca bireylerin ve ideolojilerin insanlıktan saptığı, katillerin, soykırımcıların, zalimlerin, vampirlerin, diktatörlerin ortaya çıktığı örnekler olmuştur. Engizisyon, Batılı diktatörler, Cengiz Han ya da sayısız diğer zorbalar olsun, onların eylemleri insanlığa acı çektirdi.
Kim uygar, kim barbar?
Ancak İsa Mesih’in doğumundan 2000 yıl sonra, milenyuma geldiğimizde medeniyet değerlerinde bir miktar ilerleme kaydettiğimize dair bir inanç vardı. Bu değerleri savunanlar genellikle kendilerini barbarlığa karşı medeniyetin savunucuları olarak tasvir ediyorlardı; özellikle Batı toplumu kendisini medeni olarak görürken, onun dışındakileri barbar olarak görüyordu.
Ancak Filistin-İsrail çatışması başladığında Batılı devletlerin çoğunun acımasız, vahşi olduğunu ve vampirler tarafından yönetildiğini fark ettik. Öte yandan ister Doğu’da ister Batı’da olsun, sivil nüfus tek başına halkı temsil ediyor.
Sivillerin bombalanması, binaların birer birer yıkılması, hastanelerin, kiliselerin, camilerin ve okulların bombalanması ve eğitimli insanların, doktorların, mühendislerin, tüm aydınların seçici bir şekilde öldürülmesi, her insan grubu için değerli olan Bir toplumu ayakta tutmak için – hiçbir savaş gerekçesi olmaksızın çocukların ve kadınların katledilmesi ve soykırımı – tüm bunlar göz önüne alındığında, Filistin-İsrail çatışmasını iki insan grubu arasındaki bir savaş olarak algılamak zordur.
Yetimler vampirlere karşı
Bir yanda Hitler’den beter bir grup vampir, diğer yanda ise yetimler var.
Bugün Filistin’de topraklarını savunan ve İsrailli vampirlere karşı direnen halk, onlarca yıldır İsrailliler tarafından hukuka aykırı olarak katledilen babaların yetim çocuklarıdır.
Bu yetimler ordusu, bugün Avrupa ve Batı sokaklarında sergilenen, önce Filistin’in, sonra tüm Müslümanların, sonra da tüm insanlığın onurunu kurtarmak için savaşıyor.
Diktatörler ve vampirler ya kendi kanlarında boğulacaklar ya da iç çatışmalarda yok olacaklar.
Dini radikalizm Batılılar tarafından ağırlıklı olarak İslam’a atfedildi. Ancak sadece İsrail’de dinsel radikalizm olmadığı gibi, Siyonistlerin de tahrif edilmiş İncil ve Tevrat’a dayanarak sapkın bir radikal dinci köktencilik ortaya çıkardığı bir durumla karşı karşıyayız. Filistinli yetimleri bırakın insan olmayı, yarı insan, yarı hayvan olarak görüyorlar. Onlar aslında kana susamış vampir katilleridir.
Bu vampirizm karşısında Batılı devletler tüm değerlerini yok ederken, Batılı halklar da insanlık onurunu kurtarmak için sokaklarda gösteri yapıyor.
Bu vahşet korkunç boyutlara ulaşıyor. Görünen o ki bu bela sadece İsrail ve Filistin ile sınırlı kalmayacak. Artık bir devlet başka bir devleti işgal ettiğinde, başka bir devletin halkına toplu katliam yaptığında Filistin örnek gösterilecek. Vampirlerin dünyasına hoş geldiniz.