Cuma, Ramazan ayının beşinci günüydü. Maalesef Gazze’de hâlâ ateşkes sağlanamadı ve İsrail, yiyecek bekleyen Filistinlileri öldürmeye devam ediyor. Bu haftanın başlarında İsrail askerleri, bir torba un almak için sırada bekleyen altı Filistinliyi öldürdü, 83 kişiyi de yaraladı. Bu ilk değildi, son da olmayacak.
Aynı yere düzenlenen son saldırıdan iki gün önce 7 Filistinlinin öldürüldüğünü, 20 Filistinlinin de yaralandığını hatırlayalım. 29 Şubat’ta İsrail askerleri yardım bekleyen 118 Filistinliyi vurarak öldürdü.
Öldürülen Filistinlilerin, çocukların açlıktan öldüğü Gazze’de yardım arayan sıradan insanlar olduğunu, Hamas ya da İzzeddin El Kassam Tugayları üyeleri olmadığını vurgulamak önemli. Gazze’deki hastanelerin, okulların ve Birleşmiş Milletler binalarının bombalanmasını önleyemeyen dünya, yardım bekleyen insanların ölümünü canlı televizyonda boş boş izliyor.
Sistemik politika
Filistin halkının sistematik olarak aç bırakılması ve ortadan kaldırılması karşısında ABD ve Avrupa henüz ateşkes konusunda aracılık yapmadı veya insani yardım sağlamadı. Washington’un geçici limanlar inşa etme kararı ve malzemeleri hava yoluyla ulaştırma çabaları, insani yardımın ulaştırılmasını sağlamakta yetersiz kalıyor. Bu arada Birleşik Krallık, yardımın sivil halka zarar verdiğini iddia ederek Gazze’ye malzeme gönderme konusundaki fikrini değiştirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail’in Gazze’ye malzeme yağdırmasını bekliyor. Zaten ABD Başkanı Joe Biden’ın blöfünü gören İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Refah’a askeri operasyon başlatırsa durum daha da kötüleşecek.
Yardım beklerken Filistinlileri öldürmeye devam eden İsrail’e dünyanın artık yeter diyemediğini görmek üzücü. Batılı hükümetler, insan haklarına dair söyledikleri her şeye aykırı olan, değerlerini baltalayan, süregelen katliamı durdurmaya çalışmıyor. Müslüman dünyası ise ablukayı sona erdirecek insani bir girişimi kolaylaştırmak için Batı’yı etkileyemiyor gibi görünüyor.
Mevcut kriz, çağımızın popüler kavramlarını tamamen boşa çıkaracak kadar derin olmaya devam ediyor. Dünya halklarının insan haklarının evrensel olduğuna inandırıldığını hatırlayalım. İsrail kurşunlarının neden malzeme kuyruğunda bekleyen Filistinlileri öldürdüğünü kim açıklayabilir? Uluslararası toplumun Filistin halkına yönelik uygun gördüğü soykırım, bölge ve dünya açısından ciddi sonuçlar doğuracaktır. İsrail’e ayrıcalıklı muamele sunan bu ikiyüzlülük, nefret söylemini, ırkçılığı, radikalleşmeyi ve şiddeti körükleyecektir. Bu gidişatı kim tersine çevirebilecek?
İslamofobi
15 Mart Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günüydü. Perşembe günü Türkiye yayın otoritesinin ev sahipliğinde İslamofobiyi ve Gazze’deki durumu tartışmak üzere 4. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu’na katıldım. Müslüman birey ve topluluklara yönelik ayrımcılık ve saldırıları ifade eden İslamofobi, yetersiz bir kavram olarak kalmaktadır. Doğru terim “İslam karşıtlığı ve Müslüman karşıtlığı” olacaktır. Aşırı sağın artan popülaritesine paralel olarak İslamofobi Batı’da ivme kazanmaya devam ediyor. Bilinmesi gerekirse, tehdit Batılı olmayan dünyada (başta Hindistan olmak üzere) ve hatta Müslüman ülkelerde bile daha da ciddileşmeye devam ediyor.
Gazze’deki durum ile İslamofobi arasındaki bağlantıyı sorgulamak mümkün. Açıkçası, Gazze’de yaşananlar nedeniyle dünyanın her yerindeki insanlar bugün Filistinlilere sempati duyuyor. Ancak Müslümanlara, özellikle de Filistinlilere yönelik nefret ve düşmanlıkta da artış var. Filistin direnişinin terörizmle ilişkilendirilmesi ve İsrail’in katliamları karşısında sağır edici bir sessizlik, özünde İslamofobik bir olgudur. Aynı şekilde Batı medyasının Gazze krizine ilişkin sansür ve dezenformasyonla dolu haberlerinde de bir tür İslamofobi bulunmaktadır.
Fransız dergisi Liberation’da yer alan, açlıkla boğuşan Gazzeli sivillerle alay eden tartışmalı bir karikatür, bu durumun en çarpıcı ve somut örneğini temsil ediyordu.
İddiaların ötesinde olaylar yaşıyoruz. Bu Ramazan acı ve ıstıraplarla dolu geçti.