Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) belediye seçimine ilişkin “cesur özeleştirisinin” çerçevesi belli oldu. 31 Mart’ı bir dönüm noktası olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Salı günü partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında konuşma yaptığı bildirildi. O toplantıda, Mayıs 2023’te AK Parti’ye oy veren seçmenin önemli bir kısmının Pazar günkü seçimlere katılmadığını vurguladı.
AK Parti’nin kötü performansının temel nedenleri olarak artan hayat pahalılığı, enflasyon, emeklilerin yaşam standartlarının düşmesi ve aday seçiminin rol oynadığını belirten Erdoğan, genel merkezin, parti teşkilatının ve adayların sorumluluğunun altını çizdi.
Türk Cumhurbaşkanının “sadece oylar değil, kan ve ruh kaybı” ve yorumları hakkındaki uyarıları – “Ben de dahil olmak üzere bu masanın etrafındaki hiç kimse 31 Mart seçiminin sonucunun sorumluluğundan kaçamaz” ve “Hatalarımızı fark edeceğiz iyileş ya da güneşe bakan buz gibi erimeye devam et” sözleri AK Parti’nin durumu değerlendirip analiz ettiğini gösteriyor.
AK Parti’nin ileriye giden yolu
Açıkçası, “kendisiyle millet arasında duvar oluşmasını” önlemenin ilk adımı kişinin kendisi, parti teşkilatı ve eylemleri üzerinde düşünmesidir. Seçmenin mesajını doğru yorumlayıp gereğini yapmaktır. Birinin ekibini değiştirmek gerekli olabilir ancak yeterli görülmemelidir. Başka bir deyişle, durumu değerlendirmek seçmenleri ikna edebilecek, tüm partinin takip etmeye istekli olması gereken bir yol haritasına yol açmalıdır. AK Parti’nin de ekonomik toparlanmaya ve dar gelirli kesimin yaşam standartlarının iyileştirilmesine uygun yeni bir siyaset tarzına ihtiyacı var.
AK Parti’nin seçmenle bağının zayıfladığı ve uzun yıllar iktidarda kalması tepkilere neden olduğu ortada. Bu, kapsamlı bir seferberliği ve partinin işlerini yürütme şeklinin elden geçirilmesini kesinlikle gerekli kılıyor.
Çünkü yeni bir dönüm noktası olan 31 Mart seçimleri, AK Parti’nin halk desteğinin azaldığı 2009 ve 2019 belediye seçimlerinden farklı bir sonuç doğurdu. AK Parti, 22 yıl 17 seçimin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) arkasında tamamladı. Ayrıca CHP’li belediye başkanları AK Parti’nin Ege, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerindeki bazı kalelerini yönetecek. Bu da hareketin yüzleşmesi gereken bazı zorlukların ortaya çıkmasına neden oldu.
CHP’nin sosyal belediyecilik stratejisi meyvesini veriyor
“Sosyal belediyecilik” ve algı yönetimine güvenen CHP’li belediye başkanlarının açık farkla yeniden seçilmesi, partinin “iktidara gelmeden önce belediyelerin başında kalma” hedefini güçlendirdi. Muhalefet seçmenlerinin desteğini alan CHP, yeni kazandığı Anadolu’nun göbeğindeki bazı belediyeler aracılığıyla muhafazakarlara ulaşmayı başardı. Sadece İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının değil, yeni seçilen bazı belediye başkanlarının da sabah namazında görülmesi buna bir örnektir.
CHP henüz “yeni CHP” olmayabilir ama AK Parti’nin geçmişteki yöntem ve söylemlerini bir ölçüde de olsa taklit edebildiğini gösterdi. Yani Cumhuriyetçilerin bir öğrenme sürecinden geçtiklerini söylemek mümkün. AK Parti’nin rakibini küçümsemesi ya da gereksiz yere abartması hata olur.
Bir siyaset ustasının önderliğinde AK Parti, soğukkanlılığını koruyarak durumu değerlendirebilir ve buna göre ekiplerini ve politikalarını güncelleyebilir. Koordinasyonu geliştirmek, işlerin nasıl yürüdüğünü gözden geçirmek, hoşnutsuz seçmenlerle iletişim kurma konusunda olumlu adımlar atmak da elbette sinerji yaratacaktır.
Önümüzdeki dört yıl içinde AK Parti, parti siyasetinde ve uluslararası ilişkilerde pek çok fırsat bulacak. Bu fırsatları değerlendirmek için sadece yakın gelecek için değil, orta ve uzun vadeli bir yol haritası oluşturmak gerekiyor.