Türkiye’de 31 Mart’ta yerel seçimler yapıldı ve yerel siyasetçiler önümüzdeki beş yıl için göreve seçildi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) oy oranlarında önemli bir düşüş yaşanırken, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerin çoğunda güçlenerek oy tabanını artırdı. Ankara, İzmir ve Antalya.
Siyasi analistler, geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52’den fazla oy alarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a önemli bir zafer kazandırmasına rağmen, Türk seçmenin artık hükümete karşı hoşnutsuzluğunu hükümete karşı oy kullanarak ifade ettiğini belirtiyor. 2028 yılına kadar stratejik olarak ülkenin liderliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a emanet eden seçmenin, devam eden hayat pahalılığı krizi ve zorluklar karşısında endişelerini dile getirmeyi tercih ettiği düşünülüyor. Merkezi hükümette değişiklik riskinin bulunmadığı bu yerel seçimde, stratejik oy verme davranışının önüne reaktif oy verme davranışı geçti.
Yerel seçimler dört yıl sonra yapılacak genel seçimlerin ilk sinyallerini verme potansiyeline sahip olduğundan AK Parti’nin bu seçim sonuçlarını doğru değerlendirip gerekli adımları atması büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonuçlara ilişkin verdiği ilk mesaj bunun bilincinde olduğu görülüyordu: “Milletin iradesi sandıkta tecelli eder. Millet sözünü sandıkla söyler. Millet mesajını sandık aracılığıyla siyasetçiye iletir. Millet uyarısını ve takdirini sandık yoluyla iletiyor. 31 Mart bizim için bir dönüm noktasıdır. Bu düşüşün nedenlerini yerel bazda tartışacağız. Nerede kaybedersek, bunun nedenlerini tespit edip gerekli müdahaleleri yapacağız” dedi.
Erdoğan aslında “alınan mesaj”ı kastederek partisinin sonucu kapsamlı bir şekilde inceleyeceğinin sinyalini verdi. Aynı şekilde önemli bir not olarak Erdoğan, makroekonomik istikrarı hedefleyen mevcut ortodoks enflasyonla mücadele eden ekonomi politikalarına da sert destek verdiğini ve sıkı maliye ve para politikalarıyla Orta Vadeli Programa sadık kalacağını açıkladı.
Seçim sonrası siyasi iklim, hem muhalefetin bundan sonraki adımları hem de hükümetin politikaları açısından büyük önem taşıyor. Dolayısıyla 31 Mart seçimlerinin sonuçları Türkiye açısından salt bir yerel siyasi çekişmenin çok ötesine uzanıyor. Bu sonucu etkileyen temel faktörleri anlamak ve sonuçları daha geniş bir bağlamda yorumlamak, yabancı analistler için temel görevlerdir ve en önemli noktaları aşağıda özetledim.
‘Gen’in etkisi. Türk siyasetinde P’
Bu seçimde 1,1 milyon genç ilk kez seçmen olurken, 2,2 milyon yeni emekli seçmen de seçmen arasına eklendi. 2023 yılında Türkiye’nin yaşlı oranı ilk kez nüfusun %10’unu aştı. Ülkenin ortalama yaşı 2023’te tarihi bir zirve olarak 35’e ulaştı. Türkiye, gelişmiş ülkelerin mücadele ettiği yaşlanma krizine hızla yaklaşıyor.
Bu bağlamda bu seçimde en önemli seçmen kitlesi emekliler oldu. Ekonomik krizden rahatsız olan emekli seçmen, maaş zammı için son dakikaya kadar bekledi. Sene başında emeklilere verilen yüzde 39’luk zam sonrasında gelen tepkiler üzerine maaşlarına yüzde 45 oranında zam yapılmış olsa da, bu artış yıllık yüzde 70’e yaklaşan enflasyon karşısında oldukça yetersiz kaldı. Asgari maaşın 10.000 TL (yaklaşık 310$) olması emeklilerin satın alma gücünün büyük oranda düşmesine neden oldu. Öyle görünüyor ki, hükümet seçimden hemen önce emeklilere ek zam yapılacağını açıklasaydı seçim sonuçları çok farklı olabilirdi. Anketler, son dakikaya kadar kararsız kalan emekli seçmenlerin sandık başına gitmemeyi ya da tepki olarak küçük partilere oy vermeyi tercih ettiğini gösteriyor.
Türkiye’de bundan sonraki tüm seçimlerde de emekliler eleştirel olacaktır ve tüm siyasi politikaların buna göre belirlenmesi şarttır. Türkiye’nin siyasetini artık Z kuşağı değil, “P kuşağı” (emekliler için P) belirliyor. Sayıları 16,5 milyona yaklaşan ve 61 milyonluk seçmen tabanının yüzde 27’sini oluşturan emekliler, Türk siyasetinin belirleyicileri olmaya devam edecek.
Yaşam maliyeti krizine yanıt
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) yayımladığı son verilere göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 55 bin TL’ye yaklaşırken, asgari ücret yalnızca 17 bin TL, asgari maaş ise yalnızca 10 bin TL.
Seçimler, bir yandan yüksek enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı krizine, diğer yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın sıkı para politikalarına vatandaşların tepkisini gösterdi. Kuşkusuz bu seçimde yerel siyasetten ziyade ülkenin ekonomik durumu belirleyici oldu. Son iki yılda yaşanan döviz krizi ve ardından yaşanan hayat pahalılığı krizinin seçmenleri önemli ölçüde etkilediği görülüyor.
2023 genel seçimleri siyaset bilimindeki “Boş saksılar hükümetleri devirebilir” şeklindeki geleneksel inanışa meydan okudu, ancak son yerel seçimler “Boş saksıların önemli siyasi mesajlar iletebileceğini” kanıtladı.
“Boş çömlekler”, Türk siyasi söyleminde sıklıkla kullanılan ve Türkiye’nin başbakanı ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan önde gelen Türk siyasetçi Süleyman Demirel’e atfedilen bir ifadedir. Bu ifade, seçmenler arasındaki hoşnutsuzluğu veya memnuniyetsizliği simgeleyen boş bir kabın önemli siyasi sonuçlara yol açabileceği fikrine gönderme yapıyor.
Ancak bu mesajın yalnızca sıkı para politikasının toplumsal maliyeti ağır olacak şekilde sürdürüleceği yönünde bir mesaj olarak yorumlanmaması gerekir. Daha fazla siyasi yansımayı önlemek için krizin tüm maliyetinin yalnızca düşük gelirli kesime fatura edilmemesi gerekiyor. Enflasyonun düşürülmesine yönelik sıkı para politikaları ile sosyal politika araçlarıyla düşük gelirli kesimlerin korunması arasında çok hassas bir politika uygulanarak seçmenin yeniden konsolidasyonu isteniyor.
Reaktif oylama tercihi
Geçtiğimiz yıl yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti 18,5 milyon oy alırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan 27,8 milyon oy almıştı. AK Parti bu seçimde 16,3 milyon oy aldı. Bu, cumhurbaşkanının aldığı oylara kıyasla partiye verilen oyların 2,2 milyon, 11,5 milyonluk bir düşüş anlamına geliyor.
Göreceli olarak küçük ama köklü bir muhafazakar parti olan Yeni Refah Partisi’nin (YRP) 2,8 milyon oy aldığı görülüyor. Bu partiye oy verenlerin çoğunluğunun reaktif AK Parti seçmeni ve başta emekliler olduğu değerlendiriliyor. Partinin büyükşehirlerde değil, çoğunlukla Anadolu’nun muhafazakar ve düşük gelirli bölgelerinde yüksek oy artışı sağladığı görülüyor.
Ayrıca Erdoğan’ın katıldığı ve kazandığı son 18 seçimde seçime katılım oranı en düşük seviyesine ulaştı. AK Parti’nin geleneksel seçmeninin önemli bir bölümünün seçime katılmadığı görülüyor. 2023 genel seçimlerinde katılım oranı yüzde 87 iken bu seçimde yüzde 78’e düştü. 61,4 milyon seçmenin yalnızca 48,1 milyonu oy kullandı, bunların 2,2 milyonu geçersiz oy kullandı. Geçersiz oy sayısının geçen seçime göre ikiye katlanması, geçersiz oyların da bir tepki olduğunu gösteriyor. Veriler, başta emekliler ve dar gelirli seçmenler olmak üzere AK Parti seçmenlerinin önemli bir bölümünün sandığa gitmediğini, gitmiş olsa bile geçersiz oy kullandığını ya da alternatif küçük partilere oy vererek tepki gösterdiğini gösteriyor.
Sonuçlar, muhalefetin geçen yılki seçim yenilgisinden sonra seçmen kitlesini sağlamlaştırmayı başardığını gösterdi. İstanbul, Ankara, İzmir gibi belediye başkanlarının kamuoyu tarafından büyük ölçüde başarısız sayıldığı yerlerde seçimin genel seçim ortamına dönüştürülmesi AK Parti’nin aleyhine olmuş gibi görünüyor. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) halefi olan ve gayri resmi olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen PKK yanlısı Yeşil Sol Parti (YSP) seçmenleri gibi küçük parti seçmenlerinin, İyi Parti (İP) ve Zafer Partisi (ZP) CHP’ye geçti ve parti, ülke genelinde son seçimde aldığı 13,4 milyon oya 4 milyon oy daha ekleyerek 17,4 milyona ulaştı.
Tartışmalı olarak, seçim “yerel seçim” atmosferinde yapılsaydı ve adayların politikalarının sahadaki başarısızlığı vurgulansaydı, muhalefet seçmenleri küçük muhalefet partilerine oy verebilirdi ve bu da olurdu. federal hükümeti hedef alan bir yenilgiye daha az benziyordu. Görünen o ki, genel seçim atmosferi, siyasi kutuplaşma ve seçmen kitlesinin konsolidasyonu bu seçimde muhalefete yardımcı olmuş. Seçmenlerin çoğunluğu oy kullanırken belediye başkanının performansını değerlendirmek yerine tepkisel davrandı.
Son seçim sonuçlarında yerel siyasetin de etkisi oldu. Anketlerde ve saha anketlerinde birinci çıkan isimler yerine bazı seçim bölgelerinde iktidar partisi tarafından başka adaylar gösterildi. Yerel siyasetçiler yerine şehir dışından siyasetçilerin aday gösterildiği yerlerde kamuoyunda tepki oluştuğu görülüyor. Yani yerel siyasetin ihmal edildiği her yer. Nevşehir, Şanlıurfa gibi illerde daha önce AK Parti kökenli isimlerin başka partilerden belediye başkanı seçilmiş olması da aday seçiminde yapılan hataları gösteriyor.
Aynı şekilde 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen büyük depremin etkisi bu seçimlerde de görüldü. Deprem bölgesine katılım oranının ülkede en düşük seviyeye ulaşması da bunu kanıtlıyor. Bu sonuca, depremin üzerinden geçen süreye rağmen yerel hizmetlerin güçlendirilmesinde yaşanan sorunlar neden olmuş gibi görünüyor. Aynı şekilde bazı seçim bölgelerinde özünde aynı çizgide veya ittifak halinde olan partiler birbirleriyle yarışmış, muhalefet de bundan faydalanmayı başarmıştır.
Türk siyasetinde yeni dönem
Yerel seçimler her Türk siyasetçinin önemli dersler almasını gerektiren sonuçlar verdi. Önceki seçimlerde gördüğümüz stratejik oy verme davranışının bu sefer reaktif oy verme davranışına dönüşmesi belirleyici oldu. Aynı şekilde satın alma krizinin etkilerini derinden hisseden asgari ücretlilerin ve emeklilerin de hükümete bir uyarıda bulunmak istedikleri değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk açıklamaları mesajın olumlu karşılandığını gösteriyor. Aslında Erdoğan, seçmenin davranış ve uyarılarını çok iyi okuyan, Türk toplumunu okuma konusunda güçlü bir siyasi zekaya sahip bir siyaset mühendisi olduğu için son yirmi yılda yapılan tüm seçimleri kazandı. Erdoğan’ın geniş çaplı bir yenilenmeye hazırlanırken ve ekibine “taze kan” aşılarken, vatandaşların taleplerini anlamak için kapsamlı araştırmalar ve saha çalışmaları yapacağından emin olabilirsiniz. Üstelik enflasyon krizini önlemeye yönelik sıkı politikaların devam edeceği de neredeyse kesin.
Bununla birlikte, başta emekliler olmak üzere düşük gelirli kesimlerin gelir ve yaşam standartlarının yükseltilmesine yönelik adımların atılması ve enflasyonla mücadele politikalarının sürdürülmesi kritik önem taşıyor. Aynı şekilde devletin özellikle metropollerde en yoksul kesimlerin sorunlarını dinleyerek yaşam standartlarını yükseltecek kapsamlı politikalar üretmesi gerekiyor. AK Parti’nin önümüzdeki günlerde önemli bir iç muhasebe yapması bekleniyor. Özetle, önümüzdeki günler ne getirirse getirsin, Türk yakın tarihinin sosyal politikaların, refahın ve ekonomik istikrarın kritik öneme sahip olacağı önemli bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Türkiye’de 31 Mart’ta yerel seçimler yapıldı ve yerel siyasetçiler önümüzdeki beş yıl için göreve seçildi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) oy oranlarında önemli bir düşüş yaşanırken, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerin çoğunda güçlenerek oy tabanını artırdı. Ankara, İzmir ve Antalya.
Siyasi analistler, geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52’den fazla oy alarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a önemli bir zafer kazandırmasına rağmen, Türk seçmenin artık hükümete karşı hoşnutsuzluğunu hükümete karşı oy kullanarak ifade ettiğini belirtiyor. 2028 yılına kadar stratejik olarak ülkenin liderliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a emanet eden seçmenin, devam eden hayat pahalılığı krizi ve zorluklar karşısında endişelerini dile getirmeyi tercih ettiği düşünülüyor. Merkezi hükümette değişiklik riskinin bulunmadığı bu yerel seçimde, stratejik oy verme davranışının önüne reaktif oy verme davranışı geçti.
Yerel seçimler dört yıl sonra yapılacak genel seçimlerin ilk sinyallerini verme potansiyeline sahip olduğundan AK Parti’nin bu seçim sonuçlarını doğru değerlendirip gerekli adımları atması büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonuçlara ilişkin verdiği ilk mesaj bunun bilincinde olduğu görülüyordu: “Milletin iradesi sandıkta tecelli eder. Millet sözünü sandıkla söyler. Millet mesajını sandık aracılığıyla siyasetçiye iletir. Millet uyarısını ve takdirini sandık yoluyla iletiyor. 31 Mart bizim için bir dönüm noktasıdır. Bu düşüşün nedenlerini yerel bazda tartışacağız. Nerede kaybedersek, bunun nedenlerini tespit edip gerekli müdahaleleri yapacağız” dedi.
Erdoğan aslında “alınan mesaj”ı kastederek partisinin sonucu kapsamlı bir şekilde inceleyeceğinin sinyalini verdi. Aynı şekilde önemli bir not olarak Erdoğan, makroekonomik istikrarı hedefleyen mevcut ortodoks enflasyonla mücadele eden ekonomi politikalarına da sert destek verdiğini ve sıkı maliye ve para politikalarıyla Orta Vadeli Programa sadık kalacağını açıkladı.
Seçim sonrası siyasi iklim, hem muhalefetin bundan sonraki adımları hem de hükümetin politikaları açısından büyük önem taşıyor. Dolayısıyla 31 Mart seçimlerinin sonuçları Türkiye açısından salt bir yerel siyasi çekişmenin çok ötesine uzanıyor. Bu sonucu etkileyen temel faktörleri anlamak ve sonuçları daha geniş bir bağlamda yorumlamak, yabancı analistler için temel görevlerdir ve en önemli noktaları aşağıda özetledim.
‘Gen’in etkisi. Türk siyasetinde P’
Bu seçimde 1,1 milyon genç ilk kez seçmen olurken, 2,2 milyon yeni emekli seçmen de seçmen arasına eklendi. 2023 yılında Türkiye’nin yaşlı oranı ilk kez nüfusun %10’unu aştı. Ülkenin ortalama yaşı 2023’te tarihi bir zirve olarak 35’e ulaştı. Türkiye, gelişmiş ülkelerin mücadele ettiği yaşlanma krizine hızla yaklaşıyor.
Bu bağlamda bu seçimde en önemli seçmen kitlesi emekliler oldu. Ekonomik krizden rahatsız olan emekli seçmen, maaş zammı için son dakikaya kadar bekledi. Sene başında emeklilere verilen yüzde 39’luk zam sonrasında gelen tepkiler üzerine maaşlarına yüzde 45 oranında zam yapılmış olsa da, bu artış yıllık yüzde 70’e yaklaşan enflasyon karşısında oldukça yetersiz kaldı. Asgari maaşın 10.000 TL (yaklaşık 310$) olması emeklilerin satın alma gücünün büyük oranda düşmesine neden oldu. Öyle görünüyor ki, hükümet seçimden hemen önce emeklilere ek zam yapılacağını açıklasaydı seçim sonuçları çok farklı olabilirdi. Anketler, son dakikaya kadar kararsız kalan emekli seçmenlerin sandık başına gitmemeyi ya da tepki olarak küçük partilere oy vermeyi tercih ettiğini gösteriyor.
Türkiye’de bundan sonraki tüm seçimlerde de emekliler eleştirel olacaktır ve tüm siyasi politikaların buna göre belirlenmesi şarttır. Türkiye’nin siyasetini artık Z kuşağı değil, “P kuşağı” (emekliler için P) belirliyor. Sayıları 16,5 milyona yaklaşan ve 61 milyonluk seçmen tabanının yüzde 27’sini oluşturan emekliler, Türk siyasetinin belirleyicileri olmaya devam edecek.
Yaşam maliyeti krizine yanıt
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) yayımladığı son verilere göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 55 bin TL’ye yaklaşırken, asgari ücret yalnızca 17 bin TL, asgari maaş ise yalnızca 10 bin TL.
Seçimler, bir yandan yüksek enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı krizine, diğer yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın sıkı para politikalarına vatandaşların tepkisini gösterdi. Kuşkusuz bu seçimde yerel siyasetten ziyade ülkenin ekonomik durumu belirleyici oldu. Son iki yılda yaşanan döviz krizi ve ardından yaşanan hayat pahalılığı krizinin seçmenleri önemli ölçüde etkilediği görülüyor.
2023 genel seçimleri siyaset bilimindeki “Boş saksılar hükümetleri devirebilir” şeklindeki geleneksel inanışa meydan okudu, ancak son yerel seçimler “Boş saksıların önemli siyasi mesajlar iletebileceğini” kanıtladı.
“Boş çömlekler”, Türk siyasi söyleminde sıklıkla kullanılan ve Türkiye’nin başbakanı ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan önde gelen Türk siyasetçi Süleyman Demirel’e atfedilen bir ifadedir. Bu ifade, seçmenler arasındaki hoşnutsuzluğu veya memnuniyetsizliği simgeleyen boş bir kabın önemli siyasi sonuçlara yol açabileceği fikrine gönderme yapıyor.
Ancak bu mesajın yalnızca sıkı para politikasının toplumsal maliyeti ağır olacak şekilde sürdürüleceği yönünde bir mesaj olarak yorumlanmaması gerekir. Daha fazla siyasi yansımayı önlemek için krizin tüm maliyetinin yalnızca düşük gelirli kesime fatura edilmemesi gerekiyor. Enflasyonun düşürülmesine yönelik sıkı para politikaları ile sosyal politika araçlarıyla düşük gelirli kesimlerin korunması arasında çok hassas bir politika uygulanarak seçmenin yeniden konsolidasyonu isteniyor.
Reaktif oylama tercihi
Geçtiğimiz yıl yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti 18,5 milyon oy alırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan 27,8 milyon oy almıştı. AK Parti bu seçimde 16,3 milyon oy aldı. Bu, cumhurbaşkanının aldığı oylara kıyasla partiye verilen oyların 2,2 milyon, 11,5 milyonluk bir düşüş anlamına geliyor.
Göreceli olarak küçük ama köklü bir muhafazakar parti olan Yeni Refah Partisi’nin (YRP) 2,8 milyon oy aldığı görülüyor. Bu partiye oy verenlerin çoğunluğunun reaktif AK Parti seçmeni ve başta emekliler olduğu değerlendiriliyor. Partinin büyükşehirlerde değil, çoğunlukla Anadolu’nun muhafazakar ve düşük gelirli bölgelerinde yüksek oy artışı sağladığı görülüyor.
Ayrıca Erdoğan’ın katıldığı ve kazandığı son 18 seçimde seçime katılım oranı en düşük seviyesine ulaştı. AK Parti’nin geleneksel seçmeninin önemli bir bölümünün seçime katılmadığı görülüyor. 2023 genel seçimlerinde katılım oranı yüzde 87 iken bu seçimde yüzde 78’e düştü. 61,4 milyon seçmenin yalnızca 48,1 milyonu oy kullandı, bunların 2,2 milyonu geçersiz oy kullandı. Geçersiz oy sayısının geçen seçime göre ikiye katlanması, geçersiz oyların da bir tepki olduğunu gösteriyor. Veriler, başta emekliler ve dar gelirli seçmenler olmak üzere AK Parti seçmenlerinin önemli bir bölümünün sandığa gitmediğini, gitmiş olsa bile geçersiz oy kullandığını ya da alternatif küçük partilere oy vererek tepki gösterdiğini gösteriyor.
Sonuçlar, muhalefetin geçen yılki seçim yenilgisinden sonra seçmen kitlesini sağlamlaştırmayı başardığını gösterdi. İstanbul, Ankara, İzmir gibi belediye başkanlarının kamuoyu tarafından büyük ölçüde başarısız sayıldığı yerlerde seçimin genel seçim ortamına dönüştürülmesi AK Parti’nin aleyhine olmuş gibi görünüyor. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) halefi olan ve gayri resmi olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen PKK yanlısı Yeşil Sol Parti (YSP) seçmenleri gibi küçük parti seçmenlerinin, İyi Parti (İP) ve Zafer Partisi (ZP) CHP’ye geçti ve parti, ülke genelinde son seçimde aldığı 13,4 milyon oya 4 milyon oy daha ekleyerek 17,4 milyona ulaştı.
Tartışmalı olarak, seçim “yerel seçim” atmosferinde yapılsaydı ve adayların politikalarının sahadaki başarısızlığı vurgulansaydı, muhalefet seçmenleri küçük muhalefet partilerine oy verebilirdi ve bu da olurdu. federal hükümeti hedef alan bir yenilgiye daha az benziyordu. Görünen o ki, genel seçim atmosferi, siyasi kutuplaşma ve seçmen kitlesinin konsolidasyonu bu seçimde muhalefete yardımcı olmuş. Seçmenlerin çoğunluğu oy kullanırken belediye başkanının performansını değerlendirmek yerine tepkisel davrandı.
Son seçim sonuçlarında yerel siyasetin de etkisi oldu. Anketlerde ve saha anketlerinde birinci çıkan isimler yerine bazı seçim bölgelerinde iktidar partisi tarafından başka adaylar gösterildi. Yerel siyasetçiler yerine şehir dışından siyasetçilerin aday gösterildiği yerlerde kamuoyunda tepki oluştuğu görülüyor. Yani yerel siyasetin ihmal edildiği her yer. Nevşehir, Şanlıurfa gibi illerde daha önce AK Parti kökenli isimlerin başka partilerden belediye başkanı seçilmiş olması da aday seçiminde yapılan hataları gösteriyor.
Aynı şekilde 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen büyük depremin etkisi bu seçimlerde de görüldü. Deprem bölgesine katılım oranının ülkede en düşük seviyeye ulaşması da bunu kanıtlıyor. Bu sonuca, depremin üzerinden geçen süreye rağmen yerel hizmetlerin güçlendirilmesinde yaşanan sorunlar neden olmuş gibi görünüyor. Aynı şekilde bazı seçim bölgelerinde özünde aynı çizgide veya ittifak halinde olan partiler birbirleriyle yarışmış, muhalefet de bundan faydalanmayı başarmıştır.
Türk siyasetinde yeni dönem
Yerel seçimler her Türk siyasetçinin önemli dersler almasını gerektiren sonuçlar verdi. Önceki seçimlerde gördüğümüz stratejik oy verme davranışının bu sefer reaktif oy verme davranışına dönüşmesi belirleyici oldu. Aynı şekilde satın alma krizinin etkilerini derinden hisseden asgari ücretlilerin ve emeklilerin de hükümete bir uyarıda bulunmak istedikleri değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk açıklamaları mesajın olumlu karşılandığını gösteriyor. Aslında Erdoğan, seçmenin davranış ve uyarılarını çok iyi okuyan, Türk toplumunu okuma konusunda güçlü bir siyasi zekaya sahip bir siyaset mühendisi olduğu için son yirmi yılda yapılan tüm seçimleri kazandı. Erdoğan’ın geniş çaplı bir yenilenmeye hazırlanırken ve ekibine “taze kan” aşılarken, vatandaşların taleplerini anlamak için kapsamlı araştırmalar ve saha çalışmaları yapacağından emin olabilirsiniz. Üstelik enflasyon krizini önlemeye yönelik sıkı politikaların devam edeceği de neredeyse kesin.
Bununla birlikte, başta emekliler olmak üzere düşük gelirli kesimlerin gelir ve yaşam standartlarının yükseltilmesine yönelik adımların atılması ve enflasyonla mücadele politikalarının sürdürülmesi kritik önem taşıyor. Aynı şekilde devletin özellikle metropollerde en yoksul kesimlerin sorunlarını dinleyerek yaşam standartlarını yükseltecek kapsamlı politikalar üretmesi gerekiyor. AK Parti’nin önümüzdeki günlerde önemli bir iç muhasebe yapması bekleniyor. Özetle, önümüzdeki günler ne getirirse getirsin, Türk yakın tarihinin sosyal politikaların, refahın ve ekonomik istikrarın kritik öneme sahip olacağı önemli bir döneme girmiş bulunuyoruz.