Gazze’de yaşanan son gelişmeler, İsrail’in soykırım saldırılarına, Gazze halkının acılarına ve Gazze halkının direnişine yönelik politikalarını birçok devleti yeniden gözden geçirmeye zorladı ve bu durum sadece bölgesel değil küresel politikayı da şekillendirmeye devam edecek.
İsrail, İsrail güvenlik güçlerinin çok sayıda kayıp vermesi, Hamas savaşçılarına yönelik etkisiz askeri operasyonlar ve İsrail’in Gazze halkına yönelik ablukasına yönelik artan eleştiriler sonucunda Gazze’nin güney kısmından çekilme kararı aldı.
Batılı hükümetlerin İsrail’in soykırım saldırılarına karşı çekimser kalması, sadece bölge sokaklarında değil, Batılı ülkelerin sokaklarında da baskıyı artırıyor. Batılı hükümetler İsrail’in soykırımını ne kadar desteklerse, baskı da o kadar artacaktır. Bu nedenle aşağıdaki soruları sormamız gerekiyor. Batılı hükümetlerin İsrail’in zulmüne karşı bir kırmızı çizgisi var mı? Kırmızı çizgiler varsa bunlar nelerdir? Batılı hükümetler İsrail’in Filistin’de daha fazla suç işlemesini engellemek için somut adımlar atacak mı? Evet ise ne zaman?
Herkes biliyor ki, ABD ve diğer Batılı hükümetler İsrail’i desteklemediği takdirde saldırılarına iki haftadan fazla devam edemez. Dolayısıyla soykırımdan İsrail hükümeti kadar Batılı hükümetler de kendi halkları da dahil olmak üzere uluslararası toplum tarafından sorumlu tutuluyor.
WCK yardım personelinin öldürülmesi
Geçtiğimiz hafta İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek Batılı hükümetleri daha da zor duruma sokan iki ciddi hata yaptı. İlk büyük hatanın Dünya Merkezi Mutfağı’nı (WCK) hedef alması Batı kamuoyunda büyük eleştirilere yol açtı. 2010 yılında Jose Andres tarafından kurulan WCK, muhtaç insanları beslemeye çalışan uluslararası bir insani yardım kuruluşudur. WCK ekibi, Washington DC’deki ve dünya çapındaki genel merkezinde bulunan personel ile çalışmaktadır. Sloganları şu: “Nerede bir kavga varsa, aç insanlar yemek yesin… biz orada olacağız.”
WCK, kutsal Ramazan ayı boyunca ihtiyaç sahibi Filistinlilere 92.000 gıda kutusu (4,7 milyon öğün) sağlamaya karar verdi. İhtiyaç sahibi insanları doyurmanın temel bir şefkat ve dayanışma eylemi olduğuna inanan WCK, evlerini terk etmek zorunda kalan ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak için ekiplerini Gazze’ye gönderdi. Şu ana kadar Gazze’de 30 milyondan fazla yemeği başarıyla servis ettiler. WCK ekibine İsrailli yetkililerden izin verilmesine rağmen İsrail güvenlik güçleri Gazze’de kendi ekiplerinden birini vurmaktan çekinmedi. İsrail örgütün yedi üyesini öldürdü. Yedi gönüllü ve ortaktan üçü İngiliz, biri Amerikalı, biri Polonyalı, biri Avustralyalı ve biri Filistinliydi. Başka bir deyişle, WCK bir Amerikan kurumuydu/hala da öyle ve öldürülen yedi üyeden altısı Batılı devletlerin vatandaşıydı. Hiçbir Batılı hükümet doğrudan ve açıkça İsrail’i bu savaş suçundan sorumlu tutmadı.
WCK kurucusu ve Baş Sorumlusu Jose Andres, 6 Nisan’da ABC News’e röportaj verdi. Andres, konvoylarının İsrail tarafından kasten saldırıya uğradığını belirtti.
Andres şunu belirtti: “Altı aydır hareket ediyor gibi görünen her şeyi hedef alıyoruz. Bu teröre karşı bir savaş gibi görünmüyor. Bu artık İsrail’i savunma savaşı gibi görünmüyor. Bu, gerçekten de, bu noktada, bizzat insanlığa karşı bir savaş gibi görünüyor.”
İsrail’den sadece WCK ve ölenlerin aileleri hakkında değil, İsrail güvenlik güçlerinin hedef aldığı tüm sivil toplum kuruluşları (STK) hakkında da detaylı bir soruşturma yapmasını talep ettiğini belirtti. Daha da ileri giderek ABD Başkanı Joe Biden’ı, ortağına “savaşı bu şekilde yürütemeyeceğini”, “her binayı, her hastaneyi, her okulu, her üniversiteyi yıkamayacağını”, “sadece dünyayı yok edemeyeceğini” söylemediği için suçladı. 2 milyonu aşkın Filistinlinin onlarca yıl boyunca susuz kalacağı ya da daha da kötüsü, gıdaya erişmeye çalışırken onları sokak ortasında vuracağı ve onlara silah vermekle yetinemeyeceği İnsancıl olan Amerikan vatandaşlarını öldürmek.”
İsrail’in İran Konsolosluğu’na saldırısı
İkinci büyük hata ise Suriye’nin Şam kentindeki İran diplomatik kompleksinin hedef alınmasıydı. İsrail, İran Konsolosluğu ve Büyükelçiliği konutuna saldırarak binaların içindeki 13 kişiyi öldürdü. Ölenler arasında Brig’in de olduğu açıklandı. İran Devrim Muhafızları komutanlarından General Muhammed Rıza Zahedi, ikinci bir general ve beş üye daha. Saldırıda İran’ın Şam Büyükelçisi Hüseyin Ekberi’nin yaralanmadığı ancak birden fazla diplomatın öldürüldüğü açıklandı.
İran saldırıya sert karşılık vereceğini duyurdu. İran’ın resmi haber ajansı IRNA’nın haberine göre Akbari, İsrail’in F-35 savaş uçaklarından fırlatılan 6 füzeyle İran’ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluk binasını hedef aldığını belirtti. Büyükelçi Akbari, Tahran’ın saldırıya “hızlı, doğrudan ve güçlü” yanıt vereceğini söyledi.
İran Dışişleri Bakanı Hossein Amirabdollahian ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Meqdad saldırıyı kınadı. Her ikisi de saldırının diplomatik anlaşmaların ve uluslararası hukuk ilkelerinin açık bir ihlali olduğunu belirtti. Hizbullah da İsrail saldırısının cezasız kalmayacağına dair resmi bir açıklama yaptı. Öte yandan İsrail yetkilileri olası saldırılara karşı önlem almaya başladı. Channel 12 gibi İsrail haber kaynaklarına göre İsrail’in diplomatik misyonları alarma geçmişti. İsrail güvenlik yetkililerinin, İran’ın suikasta, İsrail’in dünya çapındaki diplomatik misyonlarına saldırarak karşılık verebileceğini değerlendirdiği bildirildi.
Diplomatik misyonu hedef almak, İsrail’in savaşı bölgeye yaymaya yönelik son girişimlerinden yalnızca biri. İsrail, saldırılarının başlangıcından bu yana savaşı Lübnan, Suriye ve İran gibi komşu ülkelere yayma girişimlerini ısrarla sürdürüyor. İsrail, Gazze’de Hamas’a yönelik saldırılarına paralel olarak İran ve desteklediği gruplara yönelik saldırılarını da artırdı.
İsrail ve Batı’nın, farklı ülkelerde İsrail ve Batılı hedeflere yönelik şiddet operasyonları yürüten İran devleti ve vekillerinden korktuğu biliniyor. Örneğin İran’ın 1992’de İsrail’in Buenos Aires Büyükelçiliği’ni, 1994’te de İsrail’in başkonsolosluğunu hedef aldığına inanılıyor. İlk saldırıda 29 kişi ölürken, ikinci saldırıda 85 kişi hayatını kaybetti. İki saldırının birleşiminden sonra 500’den fazla kişi yaralandı.
Yani İran, Batı’ya ve İsrail’e çok büyük maliyetler getirecek güce sahip. İran’ın, İsrail ve onun en güçlü destekçisi ABD ile tehlikeli bir çatışma riskiyle karşı karşıya kalarak tek başına mı tepki vereceği, yoksa Lübnan merkezli Hizbullah veya Yemen merkezli Husiler aracılığıyla “misilleme” mi yapacağı henüz belli değil. Görünen o ki hem İsrail hem de Batılı hükümetler, bölgedeki gerilimi azaltmak için yakın gelecekte Gazze’deki durumu hafifletmek zorundalar.