Türkiye’deki siyasi partiler ve liderler belediye seçim sonuçlarını analiz ederken, yeni dönemde Türk siyasetinin nasıl olacağı belirsizliğini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gecesi halkın tercihine gereken saygıyı göstererek muhalefeti sorumlu konuşmaya teşvik eden kapsayıcı bir açıklama yaptı.
Buna göre Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye cumhurbaşkanına dikkatli bir not düşmek için birbirleriyle yarışıyor gibi görünüyor.
Sabah gazetesine verdiği röportajda, Ramazan Bayramı olarak da bilinen Ramazan Bayramı dolayısıyla Erdoğan’ı arayacağını söyleyen Erdoğan, hatta “nezaketten ve hakkaniyetten taviz vermeden muhalefetin en güçlü biçimini temsil edeceğiz” sözünü verdi. ofise saygı duyuyorum.” Özel, Erdoğan’dan randevu talep edeceğini ve “bana nerede randevu teklif ederse” onunla buluşacağını duyurmak için “birlikte çalışma ve istişarede bulunmanın” gerekliliğine de dikkat çekti.
İstanbul belediye başkanlığı yarışını resmen kazanan İmamoğlu, “konuşmaya hazır” olduğunu söyleyerek Türk liderle görüşme talebinde de bulunmuştu.
31 Mart seçimleri sonucunda hem CHP Genel Başkanı hem de İstanbul Belediye Başkanı güçlendiğinden, parti siyasetini şekillendirme konusunda aralarında rekabetin olmaması bilinçli bir tercih olarak değerlendirilebilir. CHP’li belediye başkanlarının sabah namazına katılarak, dua ve dualarla makamlarına girmelerine bakıldığında partinin yeni siyasi duruşu ve söyleminin ortak bir politika ve zihniyeti yansıttığı görülüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın eşi Dilek İmamoğlu, bir röportajında Emine Erdoğan ile ortak projeler hayata geçirmek istediğini belirterek, “Birliğimiz Türkiye’ye hayırlı olur” dedi.
Bir değişiklik?
Erdoğan karşıtlığının sonuç vermediğini anlayan Cumhuriyetçiler, 2028’de “iktidara gelmeye hazır” olduklarının sinyalini kamuoyuna vermeye çalışıyor. Ekonomik temelde şiddetli bir muhalefete girişmeden önce seçmenlere şunu göstermek istiyorlar: “yerel düzeyde hükümetin sorumluluğunu” taşıyorlar. Açıkçası bir diğer neden de Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) tabanının CHP’nin belediyelerin başında olmasını normal algılamasını sağlamak.
Bu stratejiyi şu şekilde yorumlamak mümkün: CHP, Türkiye’nin siyasi mücadelesini ulusal güvenlik, kimlik temelli kutuplaşma ve dış politika zorluklarından uzaklaştırmaya ve ekonomik zorluklara (yüksek hayat pahalılığı ve emeklilerin durumu dahil) odaklanmaya çalışıyor. kısa vadede aşılamayacağı varsayılmaktadır.
Bu bakımdan hareketin iki yönlü bir yaklaşım benimseyeceği görülüyor. Ekonomiyi “ulusal hayatta kalmaya yönelik yeni bir tehdit” olarak gösterecekler ve acil sorunların çözümü için hükümetle “birlikte çalışmayı” teklif edecekler. CHP, dinleyici kabul edilmesi ve hükümetin birlikte çalışmayı kabul etmesi halinde, bürokrasi üzerinde baskı kurarak ve “muhalefetin yönetemeyeceği” görüşüne meydan okuyarak ılımlı bir söylemle hükümetin “toprak”ını daraltmaya çalışacak.
Reddedilmesi durumunda parti, hükümeti ulusun iyiliği için işbirliği yapmayı reddetmekle suçlayabilir ve erken seçim talep etmek için daha sert bir dil kullanabilir.
CHP’nin yeni genel başkanı, selefinin “sağa yönelme” ve “düzeltme” politikalarına sadık kalmayı planlıyor. Partinin üst düzey yetkilileri, AK Parti’nin tabanıyla olan “kimlik” bağını zayıflatmak amacıyla zaten herkesin “inancına, kimliğine ve yaşam tarzına” saygı duyacağının sözünü vermişti.
Şu anda solcu kimliğini küçümseyen Özgür Özel (tıpkı İmamoğlu ve Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş gibi), milliyetçi ve muhafazakarlarla bağ kurmak amacıyla geçmişteki tartışmalı başörtüsü yasağına itiraz etti: “CHP’lilerin, ‘Yaymayın’ emrini çıkaranları yakalaması gerekirdi. Başörtülü kişilerin askeri tesislere boğazlarından girmesine izin verilmesi.”
CHP’nin “geçmişteki hastalıkları terk ederek iktidara gelebileceğini” savunan Özel, siyasi sağ kökenli İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının kendi liderliğini pekiştirmek amacıyla hareketin söylemini şekillendirmesine de izin vermiyor. Aynı zamanda 2028’de Cumhurbaşkanlığına İmamoğlu’nu veya Yavaş’ı aday gösterebilecek “antrenör” olarak kaldığını herkese hatırlatıyor.
Bu arada, “düzeltme” politikasının CHP’yi başarıya ulaştırdığını savunan Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetten çekilmediğini söylemeye devam ediyor. Ayrıca “altı kişilik masa” ittifakı ve “düzeltme” politikasının hareketin 31 Mart’ta başarıya ulaştığına inanıyor.
Gayri resmi adıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) olarak bilinen Yeşil Sol Parti’nin (YSP) yol haritası da CHP’nin gelecekteki siyaset tarzını etkileyecek.
Ancak önümüzdeki dört yılın gidişatını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin analiz sonrası politikaları belirleyecek.