Türkiye’de dalgalı döviz kuru rejimi uygulanmaktadır. Yani yabancı paraların Türk Lirası karşısındaki değeri piyasadaki alıcı ve satıcılar arasındaki dengeye göre belirlenmektedir. Ancak Türkiye 1990’lı yılların başına kadar sıkı bir şekilde kontrol edilen sabit döviz kuru rejimine tabiydi. O dönemde döviz fiyatları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından belirleniyordu ama piyasada “Tahtakale Kuru” olarak bilinen reel bir döviz kuru da vardı. İşlem yaparken kimse resmi kura değil, gerçek piyasa kuruna bakıyordu.
Ancak dış ticareti hızla büyüyen Türkiye’nin küresel entegrasyon ihtiyacını karşılayamadığı için bu döviz kuru rejimi kaldırılarak AB Gümrük Birliği’ne girmiştir. Böylece dış ticaret ve sanayinin önündeki önemli bir engel ortadan kalktı, hatta o tarihten sonra Türkiye’nin sanayi üretimi, dış ticareti ve ihracatı hızla arttı. Başlangıçta dalgalı kur rejimine geçmenin iflasa yol açacağından korkanlar, daha sonra yanıldıklarını anladılar. Ekonominin liberalleşmesi Türkiye’ye zarar vermedi; tam tersine büyümesini kolaylaştırdı.
Bu dalgalı kur rejimi günümüzde hala uygulanıyor olsa da devletin hala sabit kur rejimi uyguladığı bir alan var: İthalatı dövizle yapılan ilaçların fiyatlarının belirlenmesi. Özellikle kamu sektörünün monopson/tek alıcı konumunda olması nedeniyle kamu kararları ilaç fiyatlarının belirlenmesinde büyük etkiye sahiptir. Türkiye’de toplam ilaç harcamalarının yüzde 76’sı Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yapılıyor.
Bu sistemde döviz kurları yıl içinde ne kadar dalgalanırsa dalgalansın, yılın başında şubat ayında Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve SGK’nın istişaresiyle belirlenen sabit referans euro kuru kullanılıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yıl boyunca uygulanır.
Bu yıllık sabit ilaç euro kuru düzenlemesi 2024 yılı için de devam ediyor. 23 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına İlişkin Karar’a eklenen Geçici 11’inci madde ile beşeri tıbbi ürünler ve ilaçların fiyatlandırılmasında Türk Lirası cinsinden euro değerinin 23 Şubat 2015 tarihinde belirlenmesine karar verildi. 2023 yılı uygulaması 2024 yılı için de uygulanmaya devam edecektir.
Türkiye’de ilaç fiyatlarının belirlenmesinde sabit kur rejiminin yanı sıra euro kuru kadar önemli bir unsur daha bulunmaktadır: 2004 yılından bu yana uygulanan Referans Fiyat Sistemi. Buna göre ilaç fiyatları en ucuz fiyat kabul edilerek belirlenmektedir. Referans fiyat olarak Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’daki depolara satılan ürünün yüzde 10’u. Aynı şekilde bu sistem kapsamında, euro bölgesindeki beş ülke ve euro kullanmayan dokuz ülkenin yanı sıra, “dolaylı olarak dikkate alınan” 15 ülke arasından en düşük fiyatlı olanlar seçilerek o ilacın fiyatı belirleniyor. para birimi olarak. İlgili ürünün üretildiği veya ithal edildiği ülkeler referans ülkeler dışında ise ve bu ülkelerdeki depoya referans ülke fiyatlarının altında satış fiyatı varsa bu düşük satış fiyatı referans olarak kabul edilir.
Türk ilaç ve ilaç geri ödeme politikalarında bir katman daha var: Depo ve eczaneler için belirlenen kar oranları. Hem sabit euro kuru hem de referans fiyat sistemi sonucunda belirlenen miktara ecza deposu ve eczacının karı eklenerek kutu barkod fiyatları kesinleşir. Bu üçüncü katmanda depo ve eczanelerin kar marjlarını kamu belirliyor ve kısıtlıyor. Şu anda, fiyatı 100 TL’ye (3,09 dolar) kadar olan en ucuz ilacın belirlenen kâr oranı, ecza depoları için yüzde 8’dir. Fiyatı 100-200 TL arasında olan ilaçlarda depo kâr oranı %6’ya, fiyatı 200 TL’yi aşan ilaçlarda ise daha da %3’e düşüyor. Öte yandan eczacıların sabit kâr oranı ise %28’dir. Fiyatı 327 TL’ye kadar olan ilaçlarda yüzde 18, fiyatı 326-657 TL arasında olan ilaçlarda yüzde 18, fiyatı 657 TL’nin üzerinde olan ilaçlarda ise yüzde 13’e düşüyor.
Bu üç katman; Sabit kur oranı, referans fiyat sistemi ve belirlenen kâr oranları, Türk ilaç geri ödeme sisteminde sac sacı gibi el ele çalışmaktadır. Türkiye’de ilaç geri ödeme sistemindeki sorunların anlaşılması için bu üç katmanın hesaplama yöntemi ve mantığının anlaşılması kritik önem taşımaktadır.
Döviz açığı genişliyor
Sac sacı, Türkiye pazarında aşırı miktardaki tıbbi ilacın kendi ligindeki ülkelere göre daha pahalıya satılmasını önlemek amacıyla uygulamaya konan korumacı bir mekanizmadır. Spesifik olarak, sabit akım oranı ana belirleyicidir.
Bu sabit kur sisteminde ilaç fiyatları için ilaç ve ilaç fiyatları ile 2009 yılı döviz kuru referans alınmakta ve ortalama döviz kuru artışına göre yıllık güncelleme yapılmaktadır. İlaç euro kuruna ilişkin son güncelleme Aralık 2023’te yapıldı. 16 Aralık tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararla euronun değeri yüzde 25 artırılarak 17,54 TL olarak belirlendi. Ancak bu yazının tarihi itibarıyla reel euro kuru 35 TL’yi aşmış durumda. Dolayısıyla şu anda referans faiz ile reel faiz arasında yüzde 100 fark var. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi referans kur ile reel kur arasındaki fark yıllar geçtikçe aşırı derecede açılmış ve %100’e ulaşmıştır:
Yıl | Reel Euro Döviz Kuru | Referans euro Döviz Kuru | Açıklık |
2023-2024 | 35,00 TL* | 17,54 TL | 100% |
2022** |
19,90 TL |
10,75 TL | %85 |
2021 | 8,40 TL | 4,58 TL | %83 |
2020 | 6,55 TL | 3,81 TL | %71 |
2019 | 6,00 TL | 3,40 TL | %76 |
2018 | 4,70 TL | 2,69 TL | %74 |
2017 |
3,95 TL | 2,34 TL |
%68 |
2016 | 3,20 TL | 2,11 TL | %51 |
(*Bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla.)
(** 2022 yılında 3 kez güncellenerek Şubat ayında belirlenen 6,2925 TL tutar, Aralık ayında 10,75 TL olarak yeniden belirlenmiştir.)
Hesaplama yöntemi yakın zamanda değiştirildi
İlaç euro kurunun reel kurdan bu kadar farklı olmasının nedeni ilaç fiyatlarına esas olan hesaplama yönteminin üç yıl önce yani 2021 yılında değiştirilmiş olmasıdır. İlaç fiyatlamasında kullanılan tutar bir önceki yıl euro kurunun %20’si oranında artırılan tutarla sınırlıdır.
Uygulamanın önceki versiyonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin günlük euro satış kuru gerçekleşmeleri üzerinden hesaplanacak yıllık ortalama euro değeri çarpılarak beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak Türk lirası cinsinden euro değeri belirleniyordu. Merkez Bankası tarafından belirlenen düzeltme katsayısı %60 olarak belirlendi. Ondan önce 2019’dan beri yüzde 70 uygulanıyordu. Yani reel kur ile ilaç kuru arasındaki fark bilinçli olarak artırıldı.
Tabii bu fiyatlara %10 KDV eklendiğini de belirtmeliyiz. Belirtildiği üzere Türkiye’deki KDV oranının emsal ülkelere göre yüksek olması da eleştiriliyor.
Son olarak, sabit kur ve “en ucuz ülke fiyatı” kriterlerine ek olarak, Genel Sağlık Sigortası Sistemi kapsamında SGK tarafından finanse edilen ilaçlara “kamu indirimi” şeklinde ek indirim sağlanarak SGK’nın sağlık harcamalarının azaltılması amaçlanıyor.
Fiyatlandırma politikasının istisnaları
Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, depoya satış fiyatı 60,5 TL’ye kadar olan fiyat korumalı ürünler, depolara satış fiyatı 31,6 TL’ye kadar olan tüm ilaçlar, reçetesiz ilaçlar, kan ürünleri, tıbbi formüller, radyofarmasötik ürünler, biyobenzer ürünler, hastane ürünleri, serumlar, kamunun ödemesi gereken ilaçlar listesinde yer almayan ilaçlar, Fiyat Değerlendirme Komisyonu tarafından belirlenen aşılar ve halk sağlığı açısından kritik öneme sahip ürünler, ödeme durumuna bakılmaksızın ayrı ayrı fiyatlandırılabilecek. Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına İlişkin Karar hükümleri.
Sonuçta Türkiye’nin ilaç ve tıbbi fiyatlandırma politikasının bir başka boyutu daha var. Fiyatlandırmada söz konusu ilacın Türkiye’de muadili olup olmadığı da önemlidir. Eşdeğer olmayan referans ilaçlar referans fiyatı + depo/eczacı kâr oranı + %10 KDV formülüyle fiyatlandırılır. Son olarak, eşdeğer referans ilaçlar ve jenerik ilaçlar, 31,6 TL’nin üzerinde referans fiyatın %60’ı oranında kar ve KDV ilave edilerek, fiyat korumalı ilaçlar ise 60,5 TL’nin üzerinde referans fiyatın %80’i oranında kar ve KDV ilave edilerek fiyatlandırılmaktadır.
Özetle, Türkiye’de ilaç fiyatlama sistemi, kamu kurumlarının sıkı kontrol altındaki çok katmanlı ve karmaşık politikaları tarafından belirlenmekte ve birçok sınırlama mekanizmasıyla piyasaya müdahale edilmektedir.
Türk sisteminin nesi yanlış?
Yukarıda Türk ilaç geri ödeme sisteminin aşırı basitleştirilmiş bir özeti bulunmaktadır. Açıkçası sistem, gelişmiş ilaç pazarlarıyla, özellikle de Kuzey Amerika ile karşılaştırıldığında oldukça liberal değil. Hükümet bütçe kontrolü amacıyla üstünlüğe ve katı bir politika tutumuna sahiptir. Bunun üzerine, ilaç satışının ruhsatlı eczanelere özel olduğunu, diğer ülkelerde de gördüğümüz gibi eczane, alışveriş merkezi, internet gibi diğer ortamlarda satışın Türkiye’de kesinlikle yasak olduğunu ve hapis cezasıyla cezalandırıldığını düşünün.
Dolayısıyla Türk sistemi, gelişmiş ABD ve AB pazarlarıyla karşılaştırıldığında çok farklı, deyim yerindeyse eski tarz bir sistem. Türk ilaç sisteminin adeta Sovyet tarzı bir kontrol piyasasına benzediği söylenebilir. Bazı araştırmacılar Türk sistemini popülizm ile neoliberalizm arasında denge kurmanın bir yolu olarak nitelendiriyor. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetlerinin son yirmi yılda aşırı genişleyen sağlık hizmetleri kapsamıyla başa çıkmak için bir piyasa kontrolü arayışı olarak nitelendiriyorum.
Bu sistem mevcut yüksek enflasyonlu ekonomik ortamda kritik derecede sorunlu hale geldi. Türk lirasındaki değer kaybı bir yandan kamu sağlık harcamalarını ve bireylerin sağlık için ayırması gereken kaynakları etkilerken, diğer yandan ilaçların piyasa değerleri ile ilacın karlılığını ve işleyişini yakından ilgilendiriyor. endüstri.
Türkiye’nin bu ilaç geri ödeme stratejisi, vatandaşların aşırı pahalı ilaçları almasını engellemeyi, dünyanın en avantajlı fiyatlarını ödemeyi ve sektörün kâr oranlarını sınırlamayı amaçlıyor. Araştırmalar bu sistemin bugüne kadar büyük ölçüde kamu sektörünün lehine çalıştığını gösteriyor. Tahminler, Türk hükümetinin bu sistem sayesinde son on yılda on milyarlarca avro tasarruf sağladığı yönünde.
Ancak Türkiye ilaç pazarında şu anda bir kriz var. Kriz sadece ilaç sektörünü boğan fiyatlandırma stratejisiyle ilgili değil, aynı zamanda kamu refah bütçesinin sürdürülebilirliği ve hastaların uygun fiyatlı ilaca erişilebilirliğiyle de ilgili. Yerimiz kısıtlı olduğu için tartışmayı burada bırakmak zorundayım. Türk sistemindeki mevcut krizi tartışmak ve Türkiye’de ilaç sektörüne yatırımın nasıl serbestleştirileceğini ve yatırımın nasıl aşılanacağını analiz etmek için bir sonraki yorumumda daha ayrıntılı analizlere değineceğim.
Türkiye’de dalgalı döviz kuru rejimi uygulanmaktadır. Yani yabancı paraların Türk Lirası karşısındaki değeri piyasadaki alıcı ve satıcılar arasındaki dengeye göre belirlenmektedir. Ancak Türkiye 1990’lı yılların başına kadar sıkı bir şekilde kontrol edilen sabit döviz kuru rejimine tabiydi. O dönemde döviz fiyatları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından belirleniyordu ama piyasada “Tahtakale Kuru” olarak bilinen reel bir döviz kuru da vardı. İşlem yaparken kimse resmi kura değil, gerçek piyasa kuruna bakıyordu.
Ancak dış ticareti hızla büyüyen Türkiye’nin küresel entegrasyon ihtiyacını karşılayamadığı için bu döviz kuru rejimi kaldırılarak AB Gümrük Birliği’ne girmiştir. Böylece dış ticaret ve sanayinin önündeki önemli bir engel ortadan kalktı, hatta o tarihten sonra Türkiye’nin sanayi üretimi, dış ticareti ve ihracatı hızla arttı. Başlangıçta dalgalı kur rejimine geçmenin iflasa yol açacağından korkanlar, daha sonra yanıldıklarını anladılar. Ekonominin liberalleşmesi Türkiye’ye zarar vermedi; tam tersine büyümesini kolaylaştırdı.
Bu dalgalı kur rejimi günümüzde hala uygulanıyor olsa da devletin hala sabit kur rejimi uyguladığı bir alan var: İthalatı dövizle yapılan ilaçların fiyatlarının belirlenmesi. Özellikle kamu sektörünün monopson/tek alıcı konumunda olması nedeniyle kamu kararları ilaç fiyatlarının belirlenmesinde büyük etkiye sahiptir. Türkiye’de toplam ilaç harcamalarının yüzde 76’sı Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yapılıyor.
Bu sistemde döviz kurları yıl içinde ne kadar dalgalanırsa dalgalansın, yılın başında şubat ayında Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve SGK’nın istişaresiyle belirlenen sabit referans euro kuru kullanılıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yıl boyunca uygulanır.
Bu yıllık sabit ilaç euro kuru düzenlemesi 2024 yılı için de devam ediyor. 23 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına İlişkin Karar’a eklenen Geçici 11’inci madde ile beşeri tıbbi ürünler ve ilaçların fiyatlandırılmasında Türk Lirası cinsinden euro değerinin 23 Şubat 2015 tarihinde belirlenmesine karar verildi. 2023 yılı uygulaması 2024 yılı için de uygulanmaya devam edecektir.
Türkiye’de ilaç fiyatlarının belirlenmesinde sabit kur rejiminin yanı sıra euro kuru kadar önemli bir unsur daha bulunmaktadır: 2004 yılından bu yana uygulanan Referans Fiyat Sistemi. Buna göre ilaç fiyatları en ucuz fiyat kabul edilerek belirlenmektedir. Referans fiyat olarak Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’daki depolara satılan ürünün yüzde 10’u. Aynı şekilde bu sistem kapsamında, euro bölgesindeki beş ülke ve euro kullanmayan dokuz ülkenin yanı sıra, “dolaylı olarak dikkate alınan” 15 ülke arasından en düşük fiyatlı olanlar seçilerek o ilacın fiyatı belirleniyor. para birimi olarak. İlgili ürünün üretildiği veya ithal edildiği ülkeler referans ülkeler dışında ise ve bu ülkelerdeki depoya referans ülke fiyatlarının altında satış fiyatı varsa bu düşük satış fiyatı referans olarak kabul edilir.
Türk ilaç ve ilaç geri ödeme politikalarında bir katman daha var: Depo ve eczaneler için belirlenen kar oranları. Hem sabit euro kuru hem de referans fiyat sistemi sonucunda belirlenen miktara ecza deposu ve eczacının karı eklenerek kutu barkod fiyatları kesinleşir. Bu üçüncü katmanda depo ve eczanelerin kar marjlarını kamu belirliyor ve kısıtlıyor. Şu anda, fiyatı 100 TL’ye (3,09 dolar) kadar olan en ucuz ilacın belirlenen kâr oranı, ecza depoları için yüzde 8’dir. Fiyatı 100-200 TL arasında olan ilaçlarda depo kâr oranı %6’ya, fiyatı 200 TL’yi aşan ilaçlarda ise daha da %3’e düşüyor. Öte yandan eczacıların sabit kâr oranı ise %28’dir. Fiyatı 327 TL’ye kadar olan ilaçlarda yüzde 18, fiyatı 326-657 TL arasında olan ilaçlarda yüzde 18, fiyatı 657 TL’nin üzerinde olan ilaçlarda ise yüzde 13’e düşüyor.
Bu üç katman; Sabit kur oranı, referans fiyat sistemi ve belirlenen kâr oranları, Türk ilaç geri ödeme sisteminde sac sacı gibi el ele çalışmaktadır. Türkiye’de ilaç geri ödeme sistemindeki sorunların anlaşılması için bu üç katmanın hesaplama yöntemi ve mantığının anlaşılması kritik önem taşımaktadır.
Döviz açığı genişliyor
Sac sacı, Türkiye pazarında aşırı miktardaki tıbbi ilacın kendi ligindeki ülkelere göre daha pahalıya satılmasını önlemek amacıyla uygulamaya konan korumacı bir mekanizmadır. Spesifik olarak, sabit akım oranı ana belirleyicidir.
Bu sabit kur sisteminde ilaç fiyatları için ilaç ve ilaç fiyatları ile 2009 yılı döviz kuru referans alınmakta ve ortalama döviz kuru artışına göre yıllık güncelleme yapılmaktadır. İlaç euro kuruna ilişkin son güncelleme Aralık 2023’te yapıldı. 16 Aralık tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararla euronun değeri yüzde 25 artırılarak 17,54 TL olarak belirlendi. Ancak bu yazının tarihi itibarıyla reel euro kuru 35 TL’yi aşmış durumda. Dolayısıyla şu anda referans faiz ile reel faiz arasında yüzde 100 fark var. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi referans kur ile reel kur arasındaki fark yıllar geçtikçe aşırı derecede açılmış ve %100’e ulaşmıştır:
Yıl | Reel Euro Döviz Kuru | Referans euro Döviz Kuru | Açıklık |
2023-2024 | 35,00 TL* | 17,54 TL | 100% |
2022** |
19,90 TL |
10,75 TL | %85 |
2021 | 8,40 TL | 4,58 TL | %83 |
2020 | 6,55 TL | 3,81 TL | %71 |
2019 | 6,00 TL | 3,40 TL | %76 |
2018 | 4,70 TL | 2,69 TL | %74 |
2017 |
3,95 TL | 2,34 TL |
%68 |
2016 | 3,20 TL | 2,11 TL | %51 |
(*Bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla.)
(** 2022 yılında 3 kez güncellenerek Şubat ayında belirlenen 6,2925 TL tutar, Aralık ayında 10,75 TL olarak yeniden belirlenmiştir.)
Hesaplama yöntemi yakın zamanda değiştirildi
İlaç euro kurunun reel kurdan bu kadar farklı olmasının nedeni ilaç fiyatlarına esas olan hesaplama yönteminin üç yıl önce yani 2021 yılında değiştirilmiş olmasıdır. İlaç fiyatlamasında kullanılan tutar bir önceki yıl euro kurunun %20’si oranında artırılan tutarla sınırlıdır.
Uygulamanın önceki versiyonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin günlük euro satış kuru gerçekleşmeleri üzerinden hesaplanacak yıllık ortalama euro değeri çarpılarak beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak Türk lirası cinsinden euro değeri belirleniyordu. Merkez Bankası tarafından belirlenen düzeltme katsayısı %60 olarak belirlendi. Ondan önce 2019’dan beri yüzde 70 uygulanıyordu. Yani reel kur ile ilaç kuru arasındaki fark bilinçli olarak artırıldı.
Tabii bu fiyatlara %10 KDV eklendiğini de belirtmeliyiz. Belirtildiği üzere Türkiye’deki KDV oranının emsal ülkelere göre yüksek olması da eleştiriliyor.
Son olarak, sabit kur ve “en ucuz ülke fiyatı” kriterlerine ek olarak, Genel Sağlık Sigortası Sistemi kapsamında SGK tarafından finanse edilen ilaçlara “kamu indirimi” şeklinde ek indirim sağlanarak SGK’nın sağlık harcamalarının azaltılması amaçlanıyor.
Fiyatlandırma politikasının istisnaları
Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, depoya satış fiyatı 60,5 TL’ye kadar olan fiyat korumalı ürünler, depolara satış fiyatı 31,6 TL’ye kadar olan tüm ilaçlar, reçetesiz ilaçlar, kan ürünleri, tıbbi formüller, radyofarmasötik ürünler, biyobenzer ürünler, hastane ürünleri, serumlar, kamunun ödemesi gereken ilaçlar listesinde yer almayan ilaçlar, Fiyat Değerlendirme Komisyonu tarafından belirlenen aşılar ve halk sağlığı açısından kritik öneme sahip ürünler, ödeme durumuna bakılmaksızın ayrı ayrı fiyatlandırılabilecek. Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına İlişkin Karar hükümleri.
Sonuçta Türkiye’nin ilaç ve tıbbi fiyatlandırma politikasının bir başka boyutu daha var. Fiyatlandırmada söz konusu ilacın Türkiye’de muadili olup olmadığı da önemlidir. Eşdeğer olmayan referans ilaçlar referans fiyatı + depo/eczacı kâr oranı + %10 KDV formülüyle fiyatlandırılır. Son olarak, eşdeğer referans ilaçlar ve jenerik ilaçlar, 31,6 TL’nin üzerinde referans fiyatın %60’ı oranında kar ve KDV ilave edilerek, fiyat korumalı ilaçlar ise 60,5 TL’nin üzerinde referans fiyatın %80’i oranında kar ve KDV ilave edilerek fiyatlandırılmaktadır.
Özetle, Türkiye’de ilaç fiyatlama sistemi, kamu kurumlarının sıkı kontrol altındaki çok katmanlı ve karmaşık politikaları tarafından belirlenmekte ve birçok sınırlama mekanizmasıyla piyasaya müdahale edilmektedir.
Türk sisteminin nesi yanlış?
Yukarıda Türk ilaç geri ödeme sisteminin aşırı basitleştirilmiş bir özeti bulunmaktadır. Açıkçası sistem, gelişmiş ilaç pazarlarıyla, özellikle de Kuzey Amerika ile karşılaştırıldığında oldukça liberal değil. Hükümet bütçe kontrolü amacıyla üstünlüğe ve katı bir politika tutumuna sahiptir. Bunun üzerine, ilaç satışının ruhsatlı eczanelere özel olduğunu, diğer ülkelerde de gördüğümüz gibi eczane, alışveriş merkezi, internet gibi diğer ortamlarda satışın Türkiye’de kesinlikle yasak olduğunu ve hapis cezasıyla cezalandırıldığını düşünün.
Dolayısıyla Türk sistemi, gelişmiş ABD ve AB pazarlarıyla karşılaştırıldığında çok farklı, deyim yerindeyse eski tarz bir sistem. Türk ilaç sisteminin adeta Sovyet tarzı bir kontrol piyasasına benzediği söylenebilir. Bazı araştırmacılar Türk sistemini popülizm ile neoliberalizm arasında denge kurmanın bir yolu olarak nitelendiriyor. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetlerinin son yirmi yılda aşırı genişleyen sağlık hizmetleri kapsamıyla başa çıkmak için bir piyasa kontrolü arayışı olarak nitelendiriyorum.
Bu sistem mevcut yüksek enflasyonlu ekonomik ortamda kritik derecede sorunlu hale geldi. Türk lirasındaki değer kaybı bir yandan kamu sağlık harcamalarını ve bireylerin sağlık için ayırması gereken kaynakları etkilerken, diğer yandan ilaçların piyasa değerleri ile ilacın karlılığını ve işleyişini yakından ilgilendiriyor. endüstri.
Türkiye’nin bu ilaç geri ödeme stratejisi, vatandaşların aşırı pahalı ilaçları almasını engellemeyi, dünyanın en avantajlı fiyatlarını ödemeyi ve sektörün kâr oranlarını sınırlamayı amaçlıyor. Araştırmalar bu sistemin bugüne kadar büyük ölçüde kamu sektörünün lehine çalıştığını gösteriyor. Tahminler, Türk hükümetinin bu sistem sayesinde son on yılda on milyarlarca avro tasarruf sağladığı yönünde.
Ancak Türkiye ilaç pazarında şu anda bir kriz var. Kriz sadece ilaç sektörünü boğan fiyatlandırma stratejisiyle ilgili değil, aynı zamanda kamu refah bütçesinin sürdürülebilirliği ve hastaların uygun fiyatlı ilaca erişilebilirliğiyle de ilgili. Yerimiz kısıtlı olduğu için tartışmayı burada bırakmak zorundayım. Türk sistemindeki mevcut krizi tartışmak ve Türkiye’de ilaç sektörüne yatırımın nasıl serbestleştirileceğini ve yatırımın nasıl aşılanacağını analiz etmek için bir sonraki yorumumda daha ayrıntılı analizlere değineceğim.