Son dönemde İsrail ve destekçileri arasında büyük rahatsızlık yaratan ifadeler arasında “toplama kampı”, “Auschwitz” ve “soykırım” da yer alıyor.
Ocak ayında Dünya Yahudi Kongresi tarafından yayınlanan “Hayır, Gazze Auschwitz değil” başlıklı bildiride, yalnızca karşılaştırmadan değil aynı zamanda trajik yerinden edilmeyi tanımlamak için “Nakba” (felaket) teriminin kullanılmasından da belirgin bir rahatsızlık duyulmaktadır. ve 1948’deki göç sırasında Filistinlilerin katlandığı can kaybı. Ancak hem tarihi gerçekler hem de İsrail yetkililerinin yıllar geçtikçe artan saldırgan söylemleri, İsrail’in 80 yılı aşkın bir süredir Batı’ya bedelini “ödettirdiği” Holokost’un günümüzdeki eşdeğerini yaşadığımızı açıkça gösteriyor.
Gazze’de yasaklı kimyasal silahların kullanımından, açlığın kasıtlı olarak silah haline getirilmesine kadar, çatışmayı savaştan soykırıma dönüştürecek her yöntem uygulandı. Nazilerin en önemli taktiklerinden biri Yahudileri, Romanları ve Slavları açlıktan ölümle karşı karşıya kalacakları Varşova gettolarına hapsetmekti. Bugün, “güvenli bölge” kisvesi altında 2 milyondan fazla Filistinli, 3 kilometrekarelik (1,16 mil kare) bir alana sıkıştırılmış durumda; bir yanda sürekli bombardıman, diğer yanda ise açlık ve susuzlukla karşı karşıya bulunuyor.
Küresel sempatiyi kazanmayı amaçlayan sayısız sinema tasvirinde, genellikle soykırımın lanetli alanı olarak gösterilen Auschwitz, yalnızca 5,5 kilometrekarelik bir alana 1,3 milyon kişinin yığılmasına tanık oldu. Bugün Gazzeli 2 milyondan fazla sivil, metrekare başına iki kişinin ancak yettiği, sadece 3 kilometrekarelik bir kampta hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kum tepelerinin acımasız arazisinde susuzluğa ve elektrik kesintisine katlanıyorlar.
‘Müze olsun’
Tıpkı İsrail’in kuzeyindeki Metula şehrinin belediye meclisi üyesi David Azoulai’nin de belirttiği gibi: “Gazze’deki herkese plajlara gitmelerini söyleyin. Donanma gemileri teröristleri Lübnan kıyılarına yüklemeli. Gazze Şeridi’nin tamamı temizlenmeli.” Tıpkı Auschwitz’deki gibi boşaltılıp düzleştirilsin, İsrail Devleti’nin yeteneklerini sergileyen ve herkesi Gazze Şeridi’nde yaşamaktan caydıran bir müze olsun, onlara görsel bir temsil kazandırmak için yapılması gereken şey bu.” Ve gerçekten de oluyor.
Gazze katliamının üzerinden 200 gün geçtikten sonra Filistinliler arasında ölü sayısı 35.000’e yaklaştı. Gazze Şeridi’ndeki hastanelerin altında toplu mezarlar keşfediliyor. Filistin Sivil Savunma teşkilatından bir yetkilinin yaptığı açıklamaya göre, Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi’nin altındaki toplu mezarlarda bulunan 20 kişinin diri diri gömüldüğü anlaşılıyor.
Gazze bir açık hava “hapishanesinden” açık hava “imha kampına” dönüştü. Bir zamanlar mağdurlarla eşanlamlı olan ‘soykırım’ kavramı, bugün ne yazık ki dünyanın gözünde faillerle eşanlamlı hale geldi.