Kuveyt’te topraklarından edilmiş Filistinli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Dr. Ghassan Abu Sitta, tıp okurken amacının farkındaydı: sürgündeki bir öğrenci olarak işgal altındaki kardeşlerinin yaralarını iyileştirmek. Glasgow Üniversitesi’nde cerrah olarak eğitim gördü ve savaş yaralarının tedavisi için bir müfredat tasarlayan ilk Arap doktor oldu. Filistin, Irak, Lübnan, Yemen ve Suriye’deki yaralılara elini uzattı.
İsrail’in 7 Ekim öncesinde Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı yaptırımlardan önce Gazze Şeridi’ne girebiliyordu. İsrail’in Gazze’deki soykırımının etkisini azaltmak için ameliyatlar yaptı. Burada da durmadan, İsrail’in zulmünü dünyaya duyurmak için mikrofona yöneldi; sakin ve korkusuzca İsrail’in ameliyatlar devam ederken hastaneleri nasıl bombaladığını, hatta ameliyathane çatısının çöktüğünü anlattı.
Bir zamanlar eğitim gördüğü Glasgow Üniversitesi’nin şu anda rektörü olarak görev yapan Abu Sitta, İsrail’in işlediği sayısız suçun en önemli tanıklarından biri. Ancak en büyük önceliği aynı: Gazze.
Dünya çapında demokrasinin, ifade özgürlüğünün, insan haklarının, toplanma ve gösteri yürüyüşü haklarının “en büyük savunucusu” olarak kabul edilen Sitte, Gazze konusunda farkındalık yaratmak için her etkinliğe çağrılmasına rağmen Avrupa’ya giremiyor. Bunun nedeni Almanya’nın onun Avrupa’ya girişini yasaklamasıydı. Sitte, 12 Nisan’da Almanya’ya girmek istediğinde havaalanında saatlerce gözaltına alınıp sınır dışı edildi. Almanya’ya girebilseydi Berlin’deki Filistin Kongresi’nde konuşma yapmayı planlamıştı. Bu arada kongre başladıktan kısa bir süre sonra Alman polisi tarafından aniden sonlandırıldı.
İsrail’e Batı desteği
Sitte Filistin adına konuşmaya devam ediyor. Filistin konusunda sarsılmaz duruşuyla Fransa Senatosu’ndan konuşma daveti alınca yola çıktı. Ancak Fransa, senatosunda PKK’lı teröristlere ev sahipliği yapmasına rağmen İsrail’in soykırımına karşı çıkan doktor Abu Sitta’nın girişini Almanya’nın kararını gerekçe göstererek reddetti. Filistinli doktor, Fransa Senatosu’ndaki siyasilerin davetine rağmen ülkeye giremedi.
İsrail’in Gazze’deki soykırımındaki en büyük suç ortakları başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından yürütülmektedir. İsrail’in dokunulmazlığını ve başta çocuklar olmak üzere masumları öldürmesini Batı değerlerinin savunulması olarak algılayan bu ülkeler, “Batı’nın gerçek yüzünü” ortaya çıkarıyor. Mağdurun Müslüman olduğu, failin ise Müslüman olmadığı senaryolarda en ufak bir pişmanlık belirtisi görmüyoruz. Bugün ABD ve Avrupa’da yükselen protesto dalgaları, bu zulme artık tahammül edemeyenlerin sesinden başka bir şey değildir.
Terör devleti İsrail, “Batılı değerleri” tarihin çöplüğüne atan, hatta Batı’nın kendini korumak için katliam yaptığını iddia eden bir örgüt olarak tarihe geçecektir. Bu soykırımı desteklemek için geri adım atan ülkelerin artık dünyanın geri kalanına söyleyecek tek sözü kalmayacak.
Kendisi de bir zamanlar doktor olan meslektaşı Frantz Fanon gibi Dr. Ghassan Abu Sitta da tarihe Batı’nın patolojik sömürgeci üstünlüğünü teşhis eden ve ortaya çıkaran bir doktor olarak geçecek.