Ekim sonrası ilk günlerinden beri. Türkiye, 7.dönemden bu yana ısrarla Filistin’deki gerilimi düşürmeye ve kalıcı bir ateşkesin yolunu bulmaya çalışıyor. Mescid-i Aksa Tufanı ve İsrail’den gelen ilk tepkiler üzerine Türkiye, her iki tarafa da gerilimi tırmandırmamaya çağrıda bulundu. Ancak küresel Batılı güçlerin tam desteğiyle İsrail tarafı, çoğunluğu çocuk ve kadın olan masum Filistinli sivillere yönelik acımasız askeri saldırısını tüm hızıyla yoğunlaştırdı. Türkiye Gazze krizine yönelik istisnai bir politika izliyor. 7 Ekim’den bu yana birçok önemli girişimde bulundu.
Bu yazıda Türk girişimlerini üç kategoride sınıflandıracağım. Birincisi, Türkiye’nin Filistin ve İsrail’e yönelik tek taraflı ulusal eylem ve politikalarıdır. Öncelikle Gazze Şeridi’ne en büyük katkıyı sağlayan Türkiye’dir. En fazla insani yardımı çoğunlukla Mısır üzerinden Filistin’e gönderdi. İkincisi, Türkiye İsrail’le tüm ekonomik işlemlerini kesti. Bu tedbirin, zaten kırılgan olan Türk ekonomisi üzerinde doğal olarak olumsuz etkileri olacaktır. Üçüncüsü, Türkiye Filistin liderliğiyle (hem El Fetih hem de Hamas) yakın ilişkiler kurdu. Hamas, Türkiye’nin garantör devletlerden biri olmasını istediğini açıkladı. Mesela Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi Hamas’ın ateşkes teklifini kabul etmesinde Türkiye’nin önemli bir rolü var. Dördüncüsü, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan krizin çözümü için garantörlük modeli önerdi. Bu öneri, sahada dolaylı güç kullanımını zorunlu kılıyor ve böylece İsrail’i artık Filistinlilere saldırmaktan caydırıyor.
İkili müzakereler
İkinci tür girişim ise ikili müzakerelerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu Türk siyasi liderleri, aralarında Katar, Mısır, Ürdün, Cezayir, Suudi Arabistan, Rusya, Yunanistan, Filistin ve İsrail’in de bulunduğu birçok ülkenin liderleriyle çok sayıda görüşme gerçekleştirdi. Benzer şekilde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da İsrail’in soykırım eylemlerine son vermek amacıyla onlarca mevkidaşıyla görüşmelerde bulundu ve çok sayıda ülkeyi ziyaret etti.
Türkiye, başta Arap ülkeleri olmak üzere bazı bölge ülkelerinden İsrail’in soykırıma yönelik askeri operasyonlarının sona erdirilmesi konusunda daha fazla sorumluluk almalarını istedi. Türk yetkililer, mevkidaşlarını İsrail hükümetine karşı, en azından İsrail’i ve Siyonizm’i dünyada izole etmek için gerekli önlemleri almaya teşvik ediyor.
Üçüncü tür Türk girişimi ise Türkiye’nin çok taraflı uluslararası platformlardaki faaliyetleridir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi küresel barış ve güvenlikten sorumlu uluslararası kuruluşlar, İsrail’in bu vahşeti karşısında felce uğradı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (ECO) da bulunduğu farklı uluslararası zirve toplantılarında Gazze krizini gündeme getirdi. Türk yetkililer BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile farklı zamanlarda birçok görüşme gerçekleştirdi.
Türkiye, Gazze’de istikrarlı bir barış süreci ve ateşkes sağlanması amacıyla Gazze krizinin çözümüne yönelik somut adımlar atmak amacıyla üst düzey yetkililerle temasa geçerek ve ilgili bölgesel ve küresel uluslararası kuruluşları harekete geçirmeye çalışarak girişimlerde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze trajedisinin çözümünde İslam dünyasının birliğinin önemine dikkat çekti. Bir yandan Filistin halkına insani yardım sağlanmasının ve İsrail saldırılarının durdurulmasının önemini vurguladı. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, diplomatik angajmanlarla Gazze krizine uluslararası ilgi ve eylem gösterilmesini savunuyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ayrıca, Türkiye’nin Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına katılması için Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) resmi talepte bulunduğunu belirtti. Türkiye, BM’ye bağlı UAD’ye davayla ilgili belgeleri de sundu. Böylece Türkiye, Kolombiya’nın ardından davaya katılan ikinci ülke oldu.
Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği için ortak diplomatik girişime öncülük ediyor
Türkiye, 11 Kasım’da iki örgütün ortak zirve toplantısında İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’ni temsilen ortak bir diplomatik girişimin kurulmasına öncülük etti. Türkiye, Suudi Arabistan, Filistin, Mısır, Ürdün, Katar, Endonezya ve Nijerya dışişleri bakanları bir araya geldi. Bu diplomatik girişimin üyeleri olarak seçildiler. Komite üyeleri birçok küresel ve bölgesel gücün başkentini ziyaret ederek, bu ülkeleri İsrail’e operasyonlarını durdurması ve kalıcı bir barış tesis etmesi yönünde baskı yapmaya ikna etmeye çalıştı.
Genel olarak Türkiye, Gazze krizine karşı tutumunda oldukça iddialı ve kararlı davrandı. Gazze krizinin çözümüne yönelik diplomatik çabalara aktif olarak katılmış ve diğer ülkelerle ve çeşitli uluslararası kuruluşlarla ilişkiler kurmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik insanlık dışı askeri operasyonlarının durdurulması yönünde diplomatik çalışmalara öncülük ediyor. Türkiye, Filistin topraklarında barışı güçlendirmek ve masum insanların toplu katliamlarını en aza indirmek için diplomasiden yararlanıyor. Türkiye, bölgeye barışın getirilmesi için kolektif çabaya büyük önem veriyor. Kudüs’ün İslami mirastaki merkezi rolünü ve Filistin topraklarını desteklemenin aciliyetini vurgulayarak, Gazze’deki krizle mücadelede Müslüman ulusların birliği ve işbirliğine yönelik ikna edici bir örnek sundu.