Son yıllarda yeni medya teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte bilgiye hızlı erişim ve paylaşım olanağı önemli bir avantaj haline geldi. Ancak bunun yarattığı en büyük sorunlardan biri dezenformasyondur. Yani yanlış bilginin kasıtlı olarak yayılması. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin uçağının Pazar günü düşmesi, dezenformasyonun ne kadar tehlikeli olabileceğinin çarpıcı bir örneği.
Olayın ardından geçen 12 saat içinde sosyal medya platformlarındaki haberler sürekli değişti. Önce Raisi’nin kazadan sağ kurtulduğu yönünde çelişkili bilgiler paylaşıldı, ardından resmi bir açıklama yapılmadan kesinlikle öldüğüne dair haberler geldi. Üst düzey bir hükümet heyeti için bu tür bir bilgi kirliliği, sadece mağdurlar ve yakınları açısından değil, kamuoyu, yabancı ülkeler ve yetkililer açısından da büyük bir kaosa neden oldu.
Dezenformasyon sadece çıkar sağlamak isteyen ülkeler tarafından değil aynı zamanda İran’ın resmi kurumları tarafından da yayıldı. Ülkenin içişleri bakanı Ahmed Vahidi, helikopterin kötü hava koşulları nedeniyle sert iniş yaptığını söyledi. İran medyası, uçağın sert iniş yapmasının ardından İran cumhurbaşkanının kara yoluyla Tebriz’e gittiğini bildirdi. Devlet televizyonu enkaza ulaşıldığını duyurdu ancak İran Kızılayı bu bilgiyi yalanladı. Arama kurtarma ekiplerinin kaza mahalline çok yakın olduğu da açıklandı. Ancak daha sonra bu bilginin yanlış olduğu ortaya çıktı.
Medyadaki dezenformasyonun hızla yayılması
Dezenformasyonun medyada bu kadar kolay yayılmasının birkaç önemli nedeni var. Öncelikle sosyal medyanın hızlı akışı ve kullanıcıların haberi doğrulamadan paylaşma eğilimi, yanlış bilginin hızla yayılmasına zemin hazırlıyor. Özellikle kriz zamanlarında insanlar bilgiye aç olmakta ve bu bilgi açlığı, yanlış bilgilerin bile hızla kabul edilmesine yol açabilmektedir. İkinci olarak, dezenformasyon, bazı grupların ve bireylerin belirli gündemleri teşvik etme veya kasıtlı olarak yanlış bilgi yayarak kaos yaratma arzusuyla daha da körüklenmektedir.
Bu bağlamda dezenformasyonla mücadele konusunda atılacak adımlar oldukça önemlidir. Öncelikle sosyal medya platformlarının yanlış bilgilerin yayılmasını önlemek için daha sıkı denetleme ve doğrulama mekanizmaları geliştirmesi gerekiyor. Platformlar, doğrulanmamış bilgileri paylaşmadan önce kullanıcılarını uyararak ve eğiterek bu süreci yönetebilir.
İkinci olarak medya okuryazarlığının arttırılması önemlidir. İnsanların okudukları ve paylaştıkları bilgilerin doğruluğunu nasıl kontrol edeceklerini bilmeleri ve farkında olmaları gerekmektedir. Eğitim kurumları medya okuryazarlığı kursları düzenleyerek genç nesillerin bu konuda daha bilinçli olmasını sağlayabilir.
Son olarak yetkililer ve yetkililer kriz zamanlarında hızlı ve doğru bilgi akışını sağlamalıdır. Kamuoyunun güvenilir kaynaklardan doğru bilgiye erişmesini sağlamak, dezenformasyonun yayılmasını önlemede önemli bir adımdır. Bu aynı zamanda halkın resmi kaynaklara olan güvenini de artıracak ve yanlış bilgiye karşı daha dayanıklı bir toplum oluşturulmasına yardımcı olacaktır.
Raisi’nin uçağının düşmesi, dezenformasyonun ne kadar hızlı yayılabileceğinin ve bunun yol açabileceği zararlı etkilerin çarpıcı bir örneği olarak duruyor. Bu tür olaylara ilişkin artan hazırlık ve bilinç, toplumun genel refahı ve bilgi güvenliği için zorunludur. Dezenformasyonla mücadelede her birimiz bir sorumluluk taşıyoruz ve bu sorumluluğu yerine getirmek, daha sağlıklı ve daha güvenilir bir bilgi ekosisteminin geliştirilmesi açısından kritik öneme sahiptir.