Düzenli okuyucularım bilir ki, yazılarımda zaman zaman Türkiye’nin demografisi hakkında da yazılar yazıyorum. Türk toplumu şu anda derin bir sosyoekonomik dönüşüm yaşıyor ve bu dönüşümün önemli bir ayağını da demografik değişim oluşturuyor. Mücadelenin ön saflarında yer alan yaşlanma, Türk refah devleti için gün geçtikçe yaklaşan bir tehdit haline geliyor. Bir yandan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez 2023 yılında ortanca yaş 34’e ulaşırken, diğer yandan yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2023’te yüzde 10,2’ye yükselerek iki katına çıktı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez rakamlara ulaşıldı.
Türk toplumunun geçirmekte olduğu bu dönüşümün ikinci ayağını aile yapısındaki hızlı değişimde görmek mümkündür. Esasen demografik dönüşüm ve aile yapısındaki değişim aynı madalyonun iki yüzüdür. Türkiye’nin aile kavramı, kültürel evliliğe bakışı ve evli nüfus yapısı hızla değişiyor. Kırk yıl önce Türkiye nüfusunun yüzde 75’i kırsal kesimde yaşarken, şimdi nüfusun yüzde 75’i kentlerde yaşıyor. Şehirleşme, eğitimin yaygınlaşması, işgücüne katılım gibi faktörler bireylerin geç evlenmesine, daha az çocuk sahibi olmasına, çocuk sahibi olmanın ertelenmesine ve boşanma oranlarında ciddi artışa neden olmuştur. Türk toplumu, gelişmekte olan tüm ekonomilerde görülen kritik bir eşiği geçti.
Bu bulguları doğrulayan önemli verilere sahibiz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2008 ile 2023 yıllarını karşılaştıran en son aile istatistikleri, Türk toplumsal yapısının ve siyasetinin geleceğine dair kritik bilgiler sunuyor.
Geleneksel aile parçalanıyor
TÜİK’in aile yapısına ilişkin ön verilerine göre ortalama hane halkı büyüklüğü istikrarlı ve hızlı bir düşüş eğiliminde. Verilere göre, Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 2008 yılında 4 kişi iken, son yıllarda istikrarlı bir şekilde azalarak 2023 yılında 3,14’e geriledi. Ortalama hane sayısı, nüfusun yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 4,86’ya yükseliyor. kırsal nüfus nispeten daha yüksek ve nispeten daha az gelişmiş olup, sosyoekonomik yapısı daha gelişmiş olan batı illerinde 2,60’a düşmektedir.
TÜİK verilerinde dikkat çeken bir husus da tek kişilik hanelerdeki artıştır. 2015 yılında Türk toplumunun %14,4’ü yalnız yaşıyordu; Geçen yıl bu rakam cumhuriyet tarihindeki en yüksek oran olan %19,7’ye yükseldi. Yani artık her beş Türk’ten biri yalnız yaşamayı tercih ediyor.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, olumlu veri olarak ülke genelinde akraba evliliği oranlarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Akraba evliliği oranının 2010 yılında yüzde 5,9 iken 2023 yılında yüzde 3,2’ye düştüğü görülüyor. İl bazında bakıldığında akraba evliliği ve çocuk evlilikleri gibi sorunların az gelişmiş doğu illerinde hala yaygın sorunlar olduğunu gösteriyor. sosyoekonomik yapılar henüz iyileşme göstermektedir.
Tek ebeveyn oranı artıyor
Önemli bir veri olarak Türkler arasında tek ebeveynli ailelerin sayısının arttığını, boşanma oranlarında ise düzenli bir artış olduğunu görüyoruz. 2015 yılında nüfusun yüzde 7,8’i tek ebeveynli aileler iken bu oran 2023 yılında yüzde 10,6’ya yükselerek neredeyse 10 milyon kişiye ulaştı. Eş ve çocuklardan oluşan çekirdek ailenin oranı ise yüzde 44,8’den yüzde 39,2’ye düştü.
Bu verilerde bir yandan boşanma oranlarının artması, diğer yandan da gençlerin bir önceki nesle göre çok daha geç evlenmeleri etkili oluyor. Aynı şekilde veriler, geleneksel aile yapısının da hızla parçalandığını gösteriyor. Veriler, Türk toplumunun geleneksel aile yapısından uzaklaştığını, kentleşme ve modernleşmeyle birlikte Batı toplumlarında görüldüğü gibi atipik aile modellerinin yaygınlaştığını ortaya koyuyor.
Atipik ailelerin yani birbiriyle ilişkisi veya ebeveyn-çocuk ilişkisi olmayan bireylerin yer aldığı hanelerde, çekirdek aile olmayan birden fazla kişiden oluşan hanelerin oranında da artış gözleniyor. Bu hanelerin oranı 2015’te yüzde 2,2 iken 2023’te yüzde 3,3’e yükseldi. Bu durum, Türk toplumunda geleneksel aile yapısı içinde olmayan ve çözülemiyorsa alternatif sosyal politika mekanizmalarıyla ulaşılması gereken önemli bir kesimin bulunduğunu gösteriyor. ailesel sosyal hizmet ve sosyal yardımla ulaşılır.
Aileler küçülüyor
TÜİK’in nüfus değişimine ilişkin daha fazla verisi, Türkiye nüfusunun yaşlanma eğilimini analiz ediyor. Verilere göre geniş aile olarak tanımlanan ve en az bir çekirdek aile ile diğer kişilerden oluşan hanelerin oranı 2015 yılında yüzde 16,5 iken 2023 yılında yüzde 13,2’ye düştü. Geniş aileler artık yalnızlaşıyor, geleneksel aile modelleri çözülüyor, Türk toplumunun kurumsal tıbbi ve sosyal bakım ihtiyaçları artıyor. Geniş aile sayısının Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerinde daha fazla iken, batı illeri ve büyükşehirlerde kronik olarak azaldığını belirtmek gerekir. Bu da metropollerin ve şehirlerin daha uzun vadede bakıma ihtiyaç duyacak yerler olduğunu gösteriyor. Veriler, Türkiye’nin acilen bakım sigortası sistemine geçmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Yaşlı bakımına duyulan ihtiyaç giderek kronikleşirken, Türkiye’de çocukların bakım ihtiyaçları alanında henüz benzer bir tablo ortaya çıkmıyor. Verilere göre 2023 yılında Türkiye’de 22 milyon 206.034 çocuktan 351.000’inin en az bir ebeveyni var. Bu sayının sadece 5.000’i anne ve babası vefat etmiş çocuklar olduğundan, Türkiye’de çocuk bakımının devlet tarafından sağlanmasına duyulan ihtiyacın çok yüksek olmadığı görülüyor. Türkiye’de yetim ve kimsesiz çocukların geniş aile üyeleri tarafından bakıldığı, ebeveynleri çalışan çocuklara enformel kreş hizmetlerinin büyükanneler tarafından verildiği geleneksel bir enformel refah sistemidir.
Aile mutluluğun temel kaynağıdır
Verilere göre Türk toplumunun temel mutluluk kaynağı aileleri. TÜİK 2023 Hayat Memnuniyeti Araştırması sonuçlarına göre bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı %69,9 olurken, onu %15 ile çocukları ve kendileri takip ediyor. %5,4 ile. Bunu yüzde 2,9 ile eşi, yüzde 2,9 ile anne ve babası ve yüzde 1,8 ile torunları takip ediyor. Bu veriler, Türk toplumunda yaşanan önemli dönüşümlere rağmen aile yapısının toplumsal birleştirici görevi görmeye devam ettiğini gösteriyor.
Öte yandan veriler, son bir yılda 171 bin 213 çocuğun boşanma olaylarından etkilendiğini ortaya koyuyor. Boşanma davaları sonucunda çocukların velayetinin en çok %75 ile anneye verildiği görülmektedir.
Sosyoekonomik yoksunluğun artması
Son olarak TÜİK verileri, özellikle son iki yılda yaşanan döviz krizi ve enflasyonun Türk toplumunda hane halkını ciddi şekilde etkilediğini gösteriyor. Bu kapsamda son veriler Türkiye’de yaşam koşullarının kötüleştiğine ilişkin verileri içeriyor.
Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı harcanabilir bireysel ortalama gelirinin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen sınıra göre 2023 yılında yoksulluk oranı yüzde 21,7 olacak. Hane türüne göre yoksulluk oranı incelendiğinde tek kişilik hanelerin yüzde 13,7’sinin, tek çekirdek aileden oluşan hanelerin yüzde 21,6’sının ve geniş ailelerden oluşan hanelerin yüzde 25,7’sinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı görülüyor.
Ayrıca gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre 2023 yılında evin mülkiyet durumu incelendiğinde bireylerin %56,2’sinin yaşadığı evin sahibi olduğu, %27,8’inin ise kiracı olduğu görüldü. Yine aynı araştırmaya göre 2023 yılında bireylerin yüzde 32,6’sı evinde yalıtımdan dolayı ısınma sorunu yaşarken, yüzde 32’si sızdıran çatı, rutubetli duvarlar, çürük pencere çerçeveleri vb. sorunlar yaşadı. Ayrıca yüzde 19,8’i de evlerinde izolasyon nedeniyle ısınma sorunu yaşadı. hava kirliliği, çevre kirliliği veya trafik veya endüstriden kaynaklanan diğer sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
Bu veriler, son iki yılda yaşanan hayat pahalılığı krizi nedeniyle satın alma gücündeki düşüşün etkilerini ortaya koyuyor. Bu bozulmanın temel nedeni, maaşlı ve emekli kesimlerin milli gelir içindeki payının yüzde 15’e yakın azalmasıdır. Bu veriler aynı zamanda Türk orta sınıfının hızla eridiğini, bunun önemli sosyolojik ve politik sonuçları olabileceğini ve politikacılar tarafından ciddiye alınabileceğini ortaya koyuyor.
31 Mart yerel seçimlerinde de görüldüğü gibi, ekonomik krizin etkileriyle başta emekliler olmak üzere orta ve düşük gelirli kesimler belirleyici oldu. Türk hükümetinin, geniş kesimlerin desteğini sürdürmek istiyorsa yukarıda özetlediğimiz verilerden acil olarak çıkarması gereken dersler var. Yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarına ve Z kuşağının beklentilerine cevap verirken ekonomik ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi de önem taşıyor. Ücretlilerin ve emeklilerin 2022 yılından bu yana yaşadığı ciddi satın alma gücü erimesinin durdurulması, Türkiye’nin önündeki en önemli yüzleşme olarak karşımıza çıkıyor. Son veriler, yıllık bazda neredeyse yüzde 70’lere ulaşan enflasyon oranlarının düşürülmesinin, zenginleri destekleyen mali politikaların yanı sıra toplumun geniş kesimlerini koruyan bir toplumsal kalkınma yaklaşımını da gerektirdiğini ortaya koyuyor.
Düzenli okuyucularım bilir ki, yazılarımda zaman zaman Türkiye’nin demografisi hakkında da yazılar yazıyorum. Türk toplumu şu anda derin bir sosyoekonomik dönüşüm yaşıyor ve bu dönüşümün önemli bir ayağını da demografik değişim oluşturuyor. Mücadelenin ön saflarında yer alan yaşlanma, Türk refah devleti için gün geçtikçe yaklaşan bir tehdit haline geliyor. Bir yandan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez 2023 yılında ortanca yaş 34’e ulaşırken, diğer yandan yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2023’te yüzde 10,2’ye yükselerek iki katına çıktı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez rakamlara ulaşıldı.
Türk toplumunun geçirmekte olduğu bu dönüşümün ikinci ayağını aile yapısındaki hızlı değişimde görmek mümkündür. Esasen demografik dönüşüm ve aile yapısındaki değişim aynı madalyonun iki yüzüdür. Türkiye’nin aile kavramı, kültürel evliliğe bakışı ve evli nüfus yapısı hızla değişiyor. Kırk yıl önce Türkiye nüfusunun yüzde 75’i kırsal kesimde yaşarken, şimdi nüfusun yüzde 75’i kentlerde yaşıyor. Şehirleşme, eğitimin yaygınlaşması, işgücüne katılım gibi faktörler bireylerin geç evlenmesine, daha az çocuk sahibi olmasına, çocuk sahibi olmanın ertelenmesine ve boşanma oranlarında ciddi artışa neden olmuştur. Türk toplumu, gelişmekte olan tüm ekonomilerde görülen kritik bir eşiği geçti.
Bu bulguları doğrulayan önemli verilere sahibiz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2008 ile 2023 yıllarını karşılaştıran en son aile istatistikleri, Türk toplumsal yapısının ve siyasetinin geleceğine dair kritik bilgiler sunuyor.
Geleneksel aile parçalanıyor
TÜİK’in aile yapısına ilişkin ön verilerine göre ortalama hane halkı büyüklüğü istikrarlı ve hızlı bir düşüş eğiliminde. Verilere göre, Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 2008 yılında 4 kişi iken, son yıllarda istikrarlı bir şekilde azalarak 2023 yılında 3,14’e geriledi. Ortalama hane sayısı, nüfusun yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 4,86’ya yükseliyor. kırsal nüfus nispeten daha yüksek ve nispeten daha az gelişmiş olup, sosyoekonomik yapısı daha gelişmiş olan batı illerinde 2,60’a düşmektedir.
TÜİK verilerinde dikkat çeken bir husus da tek kişilik hanelerdeki artıştır. 2015 yılında Türk toplumunun %14,4’ü yalnız yaşıyordu; Geçen yıl bu rakam cumhuriyet tarihindeki en yüksek oran olan %19,7’ye yükseldi. Yani artık her beş Türk’ten biri yalnız yaşamayı tercih ediyor.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, olumlu veri olarak ülke genelinde akraba evliliği oranlarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Akraba evliliği oranının 2010 yılında yüzde 5,9 iken 2023 yılında yüzde 3,2’ye düştüğü görülüyor. İl bazında bakıldığında akraba evliliği ve çocuk evlilikleri gibi sorunların az gelişmiş doğu illerinde hala yaygın sorunlar olduğunu gösteriyor. sosyoekonomik yapılar henüz iyileşme göstermektedir.
Tek ebeveyn oranı artıyor
Önemli bir veri olarak Türkler arasında tek ebeveynli ailelerin sayısının arttığını, boşanma oranlarında ise düzenli bir artış olduğunu görüyoruz. 2015 yılında nüfusun yüzde 7,8’i tek ebeveynli aileler iken bu oran 2023 yılında yüzde 10,6’ya yükselerek neredeyse 10 milyon kişiye ulaştı. Eş ve çocuklardan oluşan çekirdek ailenin oranı ise yüzde 44,8’den yüzde 39,2’ye düştü.
Bu verilerde bir yandan boşanma oranlarının artması, diğer yandan da gençlerin bir önceki nesle göre çok daha geç evlenmeleri etkili oluyor. Aynı şekilde veriler, geleneksel aile yapısının da hızla parçalandığını gösteriyor. Veriler, Türk toplumunun geleneksel aile yapısından uzaklaştığını, kentleşme ve modernleşmeyle birlikte Batı toplumlarında görüldüğü gibi atipik aile modellerinin yaygınlaştığını ortaya koyuyor.
Atipik ailelerin yani birbiriyle ilişkisi veya ebeveyn-çocuk ilişkisi olmayan bireylerin yer aldığı hanelerde, çekirdek aile olmayan birden fazla kişiden oluşan hanelerin oranında da artış gözleniyor. Bu hanelerin oranı 2015’te yüzde 2,2 iken 2023’te yüzde 3,3’e yükseldi. Bu durum, Türk toplumunda geleneksel aile yapısı içinde olmayan ve çözülemiyorsa alternatif sosyal politika mekanizmalarıyla ulaşılması gereken önemli bir kesimin bulunduğunu gösteriyor. ailesel sosyal hizmet ve sosyal yardımla ulaşılır.
Aileler küçülüyor
TÜİK’in nüfus değişimine ilişkin daha fazla verisi, Türkiye nüfusunun yaşlanma eğilimini analiz ediyor. Verilere göre geniş aile olarak tanımlanan ve en az bir çekirdek aile ile diğer kişilerden oluşan hanelerin oranı 2015 yılında yüzde 16,5 iken 2023 yılında yüzde 13,2’ye düştü. Geniş aileler artık yalnızlaşıyor, geleneksel aile modelleri çözülüyor, Türk toplumunun kurumsal tıbbi ve sosyal bakım ihtiyaçları artıyor. Geniş aile sayısının Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerinde daha fazla iken, batı illeri ve büyükşehirlerde kronik olarak azaldığını belirtmek gerekir. Bu da metropollerin ve şehirlerin daha uzun vadede bakıma ihtiyaç duyacak yerler olduğunu gösteriyor. Veriler, Türkiye’nin acilen bakım sigortası sistemine geçmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Yaşlı bakımına duyulan ihtiyaç giderek kronikleşirken, Türkiye’de çocukların bakım ihtiyaçları alanında henüz benzer bir tablo ortaya çıkmıyor. Verilere göre 2023 yılında Türkiye’de 22 milyon 206.034 çocuktan 351.000’inin en az bir ebeveyni var. Bu sayının sadece 5.000’i anne ve babası vefat etmiş çocuklar olduğundan, Türkiye’de çocuk bakımının devlet tarafından sağlanmasına duyulan ihtiyacın çok yüksek olmadığı görülüyor. Türkiye’de yetim ve kimsesiz çocukların geniş aile üyeleri tarafından bakıldığı, ebeveynleri çalışan çocuklara enformel kreş hizmetlerinin büyükanneler tarafından verildiği geleneksel bir enformel refah sistemidir.
Aile mutluluğun temel kaynağıdır
Verilere göre Türk toplumunun temel mutluluk kaynağı aileleri. TÜİK 2023 Hayat Memnuniyeti Araştırması sonuçlarına göre bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı %69,9 olurken, onu %15 ile çocukları ve kendileri takip ediyor. %5,4 ile. Bunu yüzde 2,9 ile eşi, yüzde 2,9 ile anne ve babası ve yüzde 1,8 ile torunları takip ediyor. Bu veriler, Türk toplumunda yaşanan önemli dönüşümlere rağmen aile yapısının toplumsal birleştirici görevi görmeye devam ettiğini gösteriyor.
Öte yandan veriler, son bir yılda 171 bin 213 çocuğun boşanma olaylarından etkilendiğini ortaya koyuyor. Boşanma davaları sonucunda çocukların velayetinin en çok %75 ile anneye verildiği görülmektedir.
Sosyoekonomik yoksunluğun artması
Son olarak TÜİK verileri, özellikle son iki yılda yaşanan döviz krizi ve enflasyonun Türk toplumunda hane halkını ciddi şekilde etkilediğini gösteriyor. Bu kapsamda son veriler Türkiye’de yaşam koşullarının kötüleştiğine ilişkin verileri içeriyor.
Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı harcanabilir bireysel ortalama gelirinin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen sınıra göre 2023 yılında yoksulluk oranı yüzde 21,7 olacak. Hane türüne göre yoksulluk oranı incelendiğinde tek kişilik hanelerin yüzde 13,7’sinin, tek çekirdek aileden oluşan hanelerin yüzde 21,6’sının ve geniş ailelerden oluşan hanelerin yüzde 25,7’sinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı görülüyor.
Ayrıca gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre 2023 yılında evin mülkiyet durumu incelendiğinde bireylerin %56,2’sinin yaşadığı evin sahibi olduğu, %27,8’inin ise kiracı olduğu görüldü. Yine aynı araştırmaya göre 2023 yılında bireylerin yüzde 32,6’sı evinde yalıtımdan dolayı ısınma sorunu yaşarken, yüzde 32’si sızdıran çatı, rutubetli duvarlar, çürük pencere çerçeveleri vb. sorunlar yaşadı. Ayrıca yüzde 19,8’i de evlerinde izolasyon nedeniyle ısınma sorunu yaşadı. hava kirliliği, çevre kirliliği veya trafik veya endüstriden kaynaklanan diğer sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
Bu veriler, son iki yılda yaşanan hayat pahalılığı krizi nedeniyle satın alma gücündeki düşüşün etkilerini ortaya koyuyor. Bu bozulmanın temel nedeni, maaşlı ve emekli kesimlerin milli gelir içindeki payının yüzde 15’e yakın azalmasıdır. Bu veriler aynı zamanda Türk orta sınıfının hızla eridiğini, bunun önemli sosyolojik ve politik sonuçları olabileceğini ve politikacılar tarafından ciddiye alınabileceğini ortaya koyuyor.
31 Mart yerel seçimlerinde de görüldüğü gibi, ekonomik krizin etkileriyle başta emekliler olmak üzere orta ve düşük gelirli kesimler belirleyici oldu. Türk hükümetinin, geniş kesimlerin desteğini sürdürmek istiyorsa yukarıda özetlediğimiz verilerden acil olarak çıkarması gereken dersler var. Yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarına ve Z kuşağının beklentilerine cevap verirken ekonomik ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi de önem taşıyor. Ücretlilerin ve emeklilerin 2022 yılından bu yana yaşadığı ciddi satın alma gücü erimesinin durdurulması, Türkiye’nin önündeki en önemli yüzleşme olarak karşımıza çıkıyor. Son veriler, yıllık bazda neredeyse yüzde 70’lere ulaşan enflasyon oranlarının düşürülmesinin, zenginleri destekleyen mali politikaların yanı sıra toplumun geniş kesimlerini koruyan bir toplumsal kalkınma yaklaşımını da gerektirdiğini ortaya koyuyor.