Asya ile Avrupa arasındaki toplam ticaret hacmi 2023 yılında 1,85 trilyon dolara (59,54 trilyon TL) ulaştı. Uluslararası taşımacılık ve lojistik kurumlarının hesaplamalarına göre yalnızca iki kıta arasındaki konteyner taşımacılığının yıllık kapasitesi 16,6 milyon TEU’ya (yirmi feet) ulaştı. eşdeğer birimler). Toplam dünya ticaret hacmi 2018 yılında 784 milyon TEU iken, 2022 yılında bu rakam 866 milyon TEU’ya yükseldi. 25 trilyon dolarlık küresel mal ticareti, 866 milyon TEU’luk bir taşıma kapasitesine işaret ediyor. Esas itibariyle Asya-Avrupa ticaret hacmi küresel ticaretin küçük bir kısmını oluşturmaktadır.
Şu anda küresel gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) %25’ini oluşturan küresel ticaretin 2050 yılına kadar %30 ila %33’e ulaşması bekleniyor. O zamana kadar küresel GSYİH’nın 225 ila 230 trilyon dolar olacağı yönündeki tahminler göz önüne alındığında, bu durum küresel bir ticaret anlamına geliyor. Önümüzdeki 25 yıldaki küresel ticaretin gidişatına bağlı olarak hacmi 65 trilyon ila 75 trilyon dolar arasında olacak. Bu, 1,875 milyar TEU ile 2,165 milyar TEU arasında değişen konteyner taşımacılığı ve lojistiği anlamına geliyor. Resim çok net: Bu kadar büyük bir hacmi mevcut geleneksel kara (karayolu ve demiryolu), deniz ve hava ticaret koridorlarıyla idare etmek mümkün değil.
Yeni ticaret yollarına ihtiyaç var
Küresel ve bölgesel jeopolitik gerilimler ne kadar sakinleşirse azalsın ya da küresel iklim krizinin etkileri ne kadar yavaşlasa da ne Süveyş Kanalı, ne Panama Kanalı, ne de herhangi bir geleneksel ticaret yolu bu kadar artan bir yükü kaldıramaz. Bu nedenle geleneksel ticaret ve ulaşım koridorlarının yanına yeni güzergahların eklenmesi gerekmektedir. Bu noktada “koridor savaşları” tırmanacak gibi görünüyor. Ticaret koridorlarını kontrol altına almak isteyen güç merkezleri arasında yoğunlaşan rekabet, her güç merkezinin vurgulamaya çalıştığı kıtalararası koridorlar üzerinden yeni rotalar yaratma çabalarına öncelik veriyor.
Ancak küresel ticarette beklenen büyüme, tek bir güç merkezinin kontrol edemeyeceği kadar büyük bir hacmi akla getiriyor. Gelecek, Asya ile Avrupa arasındaki ticaret koridorlarının deniz-kara bağlantılarında farklı alternatif rotalara ihtiyaç duyulacağına işaret ediyor. Kıtalararası ticaretin beklenen ölçeği, tüm alternatif koridorların kolaylıkla küresel ticaretten pay alacağını göstermektedir. 2035’ten sonra hızlanacak olan bu süreç, önümüzdeki on yılda da devam edecek ve zaman zaman yoğunlaşabilen rekabetin sonuçta gereksiz olduğunu gösterecek. 2040-2050’ye gelindiğinde herkesin payına düşeni aldığı ve bundan memnun olduğu bir küresel ticaret ortamı göreceğiz.
Ancak bu temel gerçek kabul edilene kadar, önümüzdeki 10 yılda geleneksel ve yeni nesil ticaret koridorları arasında artan rekabet, jeopolitik fay hatları üzerindeki baskıyı artıracaktır. Dünyanın ekonomik ve siyasi güç merkezleri, bu ticaret koridorları üzerinde hakimiyet kurma manevralarını muhtemelen bu fay hatları üzerindeki gerilimi artırarak yönetecek. Türkiye, Orta Asya’dan Güney Asya’ya, Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya ve Balkanlar’a kadar uzanan her koridorda önemli avantajlara, fırsatlara ve yeteneklere sahip.
Bazı ülkelerin Türkiye’yi denklemin dışında bırakma çabaları başarısızlıkla sonuçlanacak, çünkü pek çok ülkenin Türkiye’nin şu anda sahip olduğu ve geliştirmeye devam edeceği kapasite ve yeteneklere ulaşması pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle boş uğraşlara girişmek yerine “kazan-kazan ilkesine” dayalı iş birliğine odaklanmak bu ülkelerin yararınadır.