Yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği ve diğer sürdürülebilir kalkınma hedefleri (SDG’ler) ile birlikte küresel iklim hedeflerine ulaşmak için hayati öneme sahiptir.
Dubai’deki COP28’de 100’den fazla ülke, yenilenebilir enerji yatırımlarını 2030 yılına kadar üç katına çıkarmayı kabul etti. Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember’in “Küresel Elektrik İncelemesi”, yenilenebilir elektrik üretiminin 2023’te küresel olarak neredeyse %1 artarak %30’u aşacağı olumlu bir ilerleme öngörüyor. 2024 yılında elektrik talebi 29,5 terawatt ile rekor seviyeye ulaştı. Türkiye’nin yenilenebilir elektrik payı %42 ile dünya ortalamasının oldukça üzerinde gerçekleşti.
Türkiye’nin enerji karışımına aşina olmayan yatırımcılar bunu şaşırtıcı bulabilir. Ancak Türkiye, 1980’li ve 1990’lı yıllarda başta Güneydoğu Anadolu Projesi olmak üzere hidroelektrik projeleriyle başlayıp 2000’li yıllarda güneş ve rüzgar projeleriyle devam ederek kırk yıldır yenilenebilir enerjiye yatırım yapıyor. Türkiye, çeşitli ekonomisi, sınırlı enerji kaynakları, sanayileşmiş ekonomisi ve Avrupa ile enerji zengini Orta Doğu ve Hazar bölgeleri arasındaki stratejik konumuyla desteklenen yüksek bir yenilenebilir enerji yatırım portföyüne sahiptir. Türkiye’nin enerji merkezi ve küresel ulaşım koridoru olma stratejisi de yeşil enerji yatırımlarına dayanıyor.
Enerji Bakanlığı geçtiğimiz günlerde 2035 yılına kadar yenilenebilir enerji yatırımlarının 73 milyar dolar (2,4 trilyon TL) olacağını açıklamış, Dünya Bankası da Türkiye’deki yenilenebilir enerji projelerini desteklemek üzere 1 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Avrupa Birliği ayrıca, AB tarafından akredite edilmiş uluslararası finans kurumlarıyla işbirliği içinde, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini kapsayan kamu, belediye ve özel sektör projelerine daha fazla destek sözü verdi.
Bu gelişmeler yenilenebilir enerji ve enerji verimli yeşil ekonomik üretime doğrudan yabancı yatırımların çekilmesi açısından olumludur.
İleriye doğru güç vermek: Yenilenebilir potansiyel
Türkiye’nin çeşitlilik içeren ekonomisi, onu Orta Doğu’daki rantçı devletlerden ve daha az sanayileşmiş bölgesel ekonomilerden açıkça ayırmaktadır. 2023 yılında nüfusu 85,3 milyon olan Türkiye’nin dinamik, üretim yoğun ve hizmete dayalı ekonomisinde elektrik talebi yüksek. Hibrit ve elektrikli araçların sayısının artmasıyla birlikte bu talebin de artması bekleniyor. Sınırlı fosil kaynaklara rağmen yeni rezervler keşfediliyor ancak çıkarımlar devam ediyor. Yıllık 1 milyona yakın nüfus artışı göz önüne alındığında, yeni enerji kapasitesi hayati önem taşıyor. Türkiye’nin her biri farklı iklim ve coğrafi özelliklere sahip yedi coğrafi bölgesi, güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal başta olmak üzere çeşitli yenilenebilir enerji yatırımlarına uygun hale getiriyor.
Türkiye’nin, Avrupa’daki büyük enerji tüketici pazarları ile Hazar Havzası ve Orta Doğu’daki üretici ülkelerin kesişme noktasındaki stratejik konumu, enerji ve ulaştırma projelerini güçlendirmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattı, Türk Akımı doğalgaz boru hattı ve Trans Anadolu Gaz Boru Hattı (TANAP) gibi projeler bu avantajlardan yararlanıyor. Azerbaycan, Kazakistan ve Gürcistan ortaklığında Hazar ötesi boru hattının geliştirilmesi ve Irak ile Kalkınma Yolu projesi, Türkiye’yi enerji zengini Körfez ülkeleri, Hindistan ve Asya-Pasifik bölgesine bağlamayı amaçlıyor.
Türkiye’nin enerji verimliliği ve tüketimi, 2050 yılına kadar karbon nötr bir Avrupa hedefleyen AB’nin Yeşil Anlaşma ve Sınır Karbon Ayarlama Mekanizmaları ile uyumlu olmalıdır. AB Gümrük Birliği kapsamında Türkiye, AB çevre düzenlemelerine tabidir ve bu durum hem zorlukları hem de motivasyonu beraberinde getirmektedir. yenilenebilir enerji geçişlerine uyum sağlamak. Bu uyum, AB pazarına yakın üretim üsleri olarak hizmet veren yeşil sanayi bölgeleri de dahil olmak üzere Türkiye’nin yatırım çekiciliğini artırıyor.
Türkiye’nin son aylarda hem kamu hem de özel bankaların kredi notlarında ve tahvillerinde olumlu artışlar görülürken, Türk lirası göreceli istikrarını korudu. 2023 ve 2024 genel ve yerel seçimlerinin sonuçlanması, daha istikrarlı bir ekonomiye dair umutları artırıyor ve Türkiye’nin yabancı yatırım çekiciliğini artırıyor. Geleneksel olarak AB şirketleri ve son zamanlarda Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan gibi Körfez Ülkeleri Türkiye’de önemli yatırımlar yapmış olup, AB ülkeleri kilit ticaret ortakları ve doğrudan yabancı yatırım kaynakları olmaya devam etmektedir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in başkanlığında Türkiye sağlam ekonomik ve mali politikalar sergiledi.
Türkiye, geniş, genç ve vasıflı nüfusuyla hem gelecek vaat eden bir pazar hem de bir üretim merkezi olarak hizmet veriyor. Avrupa, Orta Doğu, Kafkaslar, Karadeniz, Orta Asya, Ukrayna, Rusya ve Afrika’yı birbirine bağlayan stratejik coğrafi konumu, jeoekonomik önemini artırmaktadır. Türkiye, hizmet sektöründeki altyapı ve tecrübenin yanı sıra ticaret, lojistik, tedarik zinciri ve enerji geçiş merkezi olarak da önemli bir lokasyon avantajına sahiptir. Son olarak Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya eklenmesiyle birlikte, Türkiye’nin NATO müttefikleriyle geleneksel askeri-endüstriyel iş birliği (drone üretim kapasitesinin yanı sıra) yeni ortaklarla genişleyecek gibi görünüyor.
Sürdürülebilir ekonomik büyümenin desteklenmesi
Türkiye, yabancı yatırımcıları daha fazla çekmek için düzenlemeleri, şeffaflığı ve kurallara dayalı ekonomik sistemleri güçlendirmeyi hedefliyor. Çevresel sürdürülebilirliği artırmak için sanayi bölgelerinde altyapı yatırımlarının, depolama kapasitesinin ve teknolojik iyileştirmelerin artırılması gerekiyor. AB, Dünya Bankası ve Macaristan’ın gözlemci olarak dahil olduğu Türk Devletleri Örgütü (OTS) gibi kurumlarla yapılacak işbirlikleri, etkili yatırım mekanizmalarını kolaylaştırabilir. Türkiye’nin 2035 yılına kadar 73 milyar dolar yenilenebilir enerji yatırımı çekme ve daha yeşil bir ekonomiye ulaşma hedefi açısından yatırımcı güveni büyük önem taşıyor. Sürdürülebilir ekonomik kalkınma, Türkiye’nin küresel ticaret ve lojistik merkezi ve bölgesel enerji lideri olma yönündeki stratejik hedeflerinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Altyapı, enerji, ulaşım ve depolamaya yönelik büyük yatırımların güvence altına alınmasında kurumlarda tutarlılık, şeffaflık ve AB standartlarına bağlılık çok önemli olacaktır. Türkiye, COP28’i taahhüt etmiştir ve 2024’te Bakü’de COP29 için proaktif adımlar atması ve ayrıca AB’nin Yeşil Anlaşma ve Karbon Sınırı Ayarlama Mekanizmasına uyum sağlaması beklenmektedir.
Türkiye’nin Avrupa kurumlarıyla entegrasyonu ve NATO müttefikleriyle dayanışması, yatırımcıların güvenini artırmaya ve yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmeye yardımcı olacak bir çerçeve sağlıyor. Türkiye, kuzeyde Ukrayna ve güneyde Gazze gibi bölgesel çatışmaların ortasında yer almasına rağmen, bölgede güvenli liman olma ününü korumuştur. NATO üyeliği, güvenlik ve istikrara olan bağlılığını güçlendirerek Türkiye’nin yatırımcılar nezdindeki çekiciliğini daha da artırmaktadır. Avrupa ülkeleriyle paylaşılan demokratik değer ve normlar nedeniyle, Türkiye ile AB arasındaki işbirliğinin, zaman zaman yaşanan zorluklara rağmen devam etmesi bekleniyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu, demografik gücü ve sağlam altyapısıyla birleştiğinde, onu yenilenebilir enerji yatırımları için cazip bir destinasyon olarak konumlandırıyor. Kurumsal işbirliğinin güçlendirilmesi ve demokratik normların desteklenmesi, doğrudan yabancı yatırım girişlerini daha da kolaylaştıracaktır.