İnsanlığın geleceği için İsrail’in durdurulması gerekiyor.
İsrail, Filistinlilere karşı tarihin suç saydığı her türlü eylemi gerçekleştirdi. Çocukları, kadınları ve yaşlıları katletti. Hayatta kalanları aç ve susuz bıraktı. Dünyanın gözü önünde soykırım yaptı. Diğer ülkelerin topraklarına saldırdı ve elçilikleri bombaladı. En yüksek uluslararası mahkemeler tarafından insanlığa karşı suçlardan ve savaş suçlarından suçlu bulundu.
Tüm bunlara rağmen, ABD ve Batı ülkeleri İsrail’i sürekli desteklediler. Savaş suçlusu Benjamin Netanyahu’yu alkışladılar ve onu daha fazla katliam yapmaya teşvik ettiler. Soykırım ve katliamlarda suç ortaklığı yapmayı bir sorun olarak görmediler.
Bu destekten güç alan İsrail, bölgedeki savaşı genişletmek istiyor. Tam ölçekli bir bölgesel savaşı tetiklemek için aynı gün Orta Doğu’daki beş ülkenin başkentine saldırdı. Lübnan’da Hizbullah komutanı Fuad Şukur’u hedef aldı. Tahran’da Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’yi şehit etti. Aynı gün Irak, Suriye ve Yemen’de benzer saldırılar gerçekleştirerek Hamas askeri şefi Muhammed Daif’in ölümünü duyurdu. Bu saldırılardan sonra bile ABD ve bazı Batılı ülkelerin ilk tepkileri değişmedi. İsrail’e desteklerini yinelediler.
Netanyahu’nun planı başından beri İran’ı da içeren bölgesel bir savaştı. “Ben sizin için İran’a karşı savaşıyorum” diyerek ABD’yi savaşa çekmeyi amaçlıyordu. Şimdiye kadar hem İran hem de ABD savaşın bölgeye yayılmasını istemiyordu. Tahran’ın İran’a yönelik saldırılara verdiği yanıt her zaman sınırlıydı. Ancak İsrail, İran’ı sürekli olarak savaşa kışkırttı. Bu son suikastlarla İran, kendi caydırıcılığı ve vekilleri üzerindeki nüfuzu için daha güçlü bir yanıt vermek zorunda hissediyor. Bölgenin tam ölçekli bir savaşa çekilme olasılığı her misilleme saldırısıyla artıyor.
Yeni bir dünya savaşını önlemek ve dünyayı kaotik bir sürece sürüklemekten kaçınmak için İsrail’e karşı önlemler alınmalıdır. İsrail Başbakanı Netanyahu, kendi siyasi geleceğini göz önünde bulundurarak savaşı uzatmak istiyor. Barışı, müzakereleri ve ateşkesi reddediyor. ABD başkanlık seçimlerini katliamlarına ve saldırılarına devam etmek için bir fırsat olarak görüyor. Seçimlere kadar olan süreyi her türlü olası saldırıyı gerçekleştirmek için kullanarak savaşı genişletmeyi, İran’ı ve vekillerini hedef almayı amaçlıyor.
İsrail şimdiye kadar istediği hedeflere ulaşamadı. ABD ve bazı Batılı ülkelerin desteğine rağmen, İsrail’in uluslararası sistemdeki meşruiyeti ve izolasyonu arttı. Uluslararası hukuku, anlaşmaları ve Birleşmiş Milletler kararlarını tanımadığı için giderek daha fazla dışlanmış bir devlet olarak görülüyor. Daha fazla ülke Filistin’in haklarını ve geleceğini resmen tanıyor ve savunuyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın Netanyahu ve diğer İsrail liderleriyle ilgili kararları, İsrail’in bir devlet olarak meşruiyetinin sorgulanmasını artırıyor.
Ancak bunlar İsrail’i durdurmaya yetmiyor. Batı caydırıcı ve etkili adımlar atmadığı sürece İsrail bölgesel bir savaşı tetikleyebilecek eylemlerden kaçınmayacak. Katliam politikalarına devam edecek ve küresel krizleri derinleştirecek. ABD ve Batı İsrail’i durdurmak için adım atmazsa bölgesel bir savaş küresel sistemin geleceği üzerinde şok edici etkilere sahip olacak.
Türkiye, en başından beri İsrail’in katliamlarını durdurmak için büyük çaba sarf etti. Türkiye, uluslararası toplumu harekete geçirmek için her türlü diplomatik yolu denedi. Bölgesel savaş riski ışığında Türkiye, özellikle Suriye rejimiyle iş birliğini artırmak için mekanizmaları hızlandırdı.
İsrail’i bugün ve gelecekte bölgede durdurmanın tek yolu güçlü olmaktır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Daha güçlü olmalıyız” ifadesi sadece Türkiye için değil bölgedeki diğer ülkeler için de geçerlidir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye ile Arap ülkeleri arasında bir “güvenlik ittifakı” ihtiyacından bahsetmesi bu bağlamda anlaşılmalıdır.