ABD tarihinde, uluslararası kamuoyunun kalbini fetheden bir avuç olay vardır. Ancak, 24 Temmuz 2024’te yaşananlar kadar utanç verici bir şeye hiç tanık olmadık. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Amerikan halkının sözde temsilcilerine hitap ettiği ABD Kongresi’ne hitap etti. Yasa koyucular, hoşnutsuzluklarını dile getirmek yerine, 7 Ekim’den bu yana Gazze’deki soykırımdan sorumlu olan Netanyahu’yu alkışladılar. Kongre, İsrail’in devam eden vahşetine desteğini gösterirken, Amerikan halkı sesini yükselterek kamu vicdanı ile Amerikan elitleri arasındaki uçurumu vurguladı. Capitol Hill’in sessizliğinin nedeni tarihsel-ekonomik bir yörüngede yatmaktadır.
İsrail’in kozu: AIPAC
ABD ve İsrail’in sadık ve uzun süreli müttefikler olduğu konusunda genel bir anlayış vardır. İsrail, kuruluşundan bu yana Orta Doğu’daki tek demokratik ülke olduğunu iddia etmiş ve çevresindeki ülkelerin Yahudi kimliği nedeniyle düşmanca davrandığını ileri sürmüştür. Bu doğru olsa bile, yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusa sahip bir ülke, toplam nüfusu 440 milyonu aşan bir ülke grubunu caydıramaz. Dahası, İsrail nüfusunun yaklaşık üçte biri etnik olarak Arap vatandaşlardan oluşmaktadır. Bu basit mantık nedeniyle, politika analistleri İsrail’in arkasındaki gücü sorgularken genellikle birkaç temel faktöre odaklanırlar; en önemlisi de ABD’nin sarsılmaz desteğidir.
İsrail ABD’den böyle bir destek almayı nasıl başardı? Basit ama sıklıkla gözden kaçan bir cevap, Washington, DC’deki en etkili lobi gruplarından biri olan AIPAC olarak bilinen Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi’dir. 1951’de kurulan AIPAC, Amerikan halkının onayını almayı amaçlıyor. Aaron Klieman’a göre, İsrailli destekçiler AIPAC’ın kuruluşundan çok önce başkanı etkilemeye başladı. 1948’den sonra, bu grup bireyler ABD siyaseti üzerindeki etkilerini güçlendirmek için bir araya geldi ve AIPAC’ın kurulmasına yol açtı. O zamandan beri, AIPAC Amerikan siyasetinde derin köklere sahip oldu.
1951’den beri faaliyet gösteren AIPAC, perde arkasında faaliyet gösterebilmek için düşük bir profil sergiliyor gibi görünebilir. Kongre’den gelen son verilere göre, AIPAC 2023’ün en büyük lobi harcamacıları arasında yer almıyor. ABD Ticaret Odası, yıllık n bütçesiyle en büyük harcamacıdır.erken 70$ yıllık. Lobicilik için harcanan toplam miktar 4 milyar doları aşarken, ABD’nin İsrail’e yaptığı yardım yıllık yaklaşık 4 milyar dolardır. AIPAC’ın harcamalarını gösteren resmi bir veri yoktur ve faaliyetleri hakkında da bir araştırma mevcut değildir. Bu tutarsızlık, AIPAC’ın etkisinin boyutunu göstermektedir.
AIPAC nasıl çalışır?
AIPAC, resmi web sitesinde ABD ile İsrail arasındaki iyi niyeti güçlendirmeyi amaçlayan bir sivil toplum örgütü (STK) olarak kendini sunmaya çalışıyor. Ancak, bu tam resim değil. 3 milyondan fazla üyesiyle AIPAC, insan kaynakları açısından en büyük lobi grubudur. Dış politika ve Orta Doğu konusunda uzmanlaşan AIPAC’ın faaliyet alanları altı alanda özetlenebilir: ABD-İsrail ilişkilerini güçlendirmek, İsrail’e güvenlik yardımını desteklemek, “barışı” teşvik etmek, İran’ın saldırganlığına ve nükleer silah programına karşı koymak, “terörizmle” mücadele etmek ve İsrail karşıtı “ayrımcılığa” karşı çıkmak. Bu alanlara uygun olarak AIPAC, bir düşünce kuruluşu gibi faaliyet gösteriyor ve ABD halkını ikna etmek ve etkilemek için haftalık politika notları ve aylık raporlar yayınlıyor.
AIPAC’ın gerçek gücü, hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da doğrudan katılımından gelir. ABD siyasetinde her iki yılda bir seçimler yapılır. Bu seçimlerde, AIPAC ilk olarak hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi adaylara mali destek sunar. Ancak, AIPAC’ın “zeytin dalı ve açık kolları” bedavaya gelmez. Bir aday bu teklifi kabul ederse, bir AIPAC irtibat görevlisi atamayı da kabul etmelidir.
Çeşitli röportajlarda, Kongre üyeleri bu irtibat kişileri ile ilgili herhangi bir soruyu yanıtlamayı reddetti. Ancak, AIPAC ile hiçbir bağı olmayan birkaç Senatör ve Temsilci kamuoyuna konuştu. Cumhuriyetçi Temsilci Thomas Massie’ye göre, AIPAC’ın irtibat kişisi bir danışman olarak kabul edilemez; aksine, bir bebek bakıcısına benzerler. AIPAC’ın her bölgede bir irtibat kişisi kataloğu vardır. Onun onayı olmadan, bir aday, hatta seçilmiş bir Senatör bile bağımsız kararlar alamaz. İnatçı bir Kongre üyesi AIPAC’ı görmezden gelirse, ceza anında verilir. Önce, fonları başka bir politikacıya yönlendirilir. Daha sonra, itibarları dedikodu sütunları ve sızdırılan belgeler tarafından paramparça edilir.
Capitol Hill kelepçeli
Amerikan Yahudilerinin etkisi ve İsrail’in Kongre’deki gücü, Amerikan aydınları arasında çok tartışılan bir konudur. Dünyaca ünlü akademisyen John Mearsheimer, ABD’nin halkın tercihleriyle yönetilmediğini; bağlılıkları kolayca manipüle edilebilen bir avuç siyasi elit tarafından yönetildiğini savunuyor. Her yönetimde, başkanlar İsrail’e askeri yardımı onayladı. Bu yardımlar arasında, F-22 jet savaş uçakları hariç, ABD Ordusu için özel olarak üretilen bazı silahlar ve askeri teçhizat da İsrail’e gönderildi. Son zamanlarda, National Interest gibi önemli dergi ve gazeteler, Biden yönetimini F-22 Raptor’ları satmaya çağırdı. Kongre, bu satışa uzun zamandır yeşil ışık yaktı. Kongre, bu kadar önemli bir güvenlik meselesinde bile İsrail’in isteklerine karşı koyamaz.
F-35 jet savaş uçakları ve Patriot füze sistemi gibi önemli konularda karar verme yetkisine sahip olan sözde her şeye kadir Kongre, İsrail’in ulusal çıkarlarıyla uyumlu konularda zaaflarını göstermiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’ın tutuklama emri çıkardığı Netanyahu, Kongre’de memnuniyetle karşılanmış ve konuşması sırasında gelişi 72 kez alkışlanmıştır. Netanyahu konuşmasında, Gazze’deki vahşetlerini ve savaş suçlarını görmezden gelerek yanıltıcı bir tablo çizmiştir. Kongre dışında büyük bir protesto gösterisine rağmen, temsilciler ve senatörler, hayırseverleri AIPAC’a itaat göstermedikleri takdirde siyasi itibarlarının tehlikeye girebileceğinin farkında olarak, seçmenlerine sırtlarını dönmeyi tercih etmişlerdir.
Lübnan ve Yemen’deki son gelişmeler oldukça endişe verici. İsrail, Gazze’deki haksız savaşını Orta Doğu’daki diğer ülkelere yaymaya çalışıyor ve AIPAC, ABD’yi suç ortağı olarak dahil etmeye çalışıyor. İsrail hırslarında başarılı olursa, Orta Doğu’daki üzüntü ve keder daha da derinleşecek. Akademisyenler, ABD’li politikacıları Orta Doğu işlerine karışmamaları konusunda uyarmalarına rağmen, ABD siyasetinde hiç kimse, AIPAC’ın Kongre üzerindeki ekonomik zinciri nedeniyle İsrail’in taleplerine itiraz edecek araçlara veya cesarete sahip değil.
20 milyar dolar değerindeki son askeri yardım paketi, AIPAC’ın Washington, DC’deki politika yapıcılar üzerindeki etkisini vurguluyor Altı gün önce, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken kamuoyuna “Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’in güvenliğine olan sarsılmaz bağlılığı” konusunda güvence verdi. Bu açıklama, hem Temsilciler Meclisi’nin hem de Senato’nun İsrail’in Gazze’deki soykırım uygulamalarını ne ölçüde görmezden gelmeyi seçtiğini gösteriyor. Önümüzdeki günlerde, Netanyahu ve şahin Kabinesi AIPAC’ın çıkarlarını ve motivasyonlarını etkileyen önemli bir yanlış adım atmadığı sürece, ABD’nin Orta Doğu’daki askeri müdahalesinin arttığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
ABD tarihinde, uluslararası kamuoyunun kalbini fetheden bir avuç olay vardır. Ancak, 24 Temmuz 2024’te yaşananlar kadar utanç verici bir şeye hiç tanık olmadık. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Amerikan halkının sözde temsilcilerine hitap ettiği ABD Kongresi’ne hitap etti. Yasa koyucular, hoşnutsuzluklarını dile getirmek yerine, 7 Ekim’den bu yana Gazze’deki soykırımdan sorumlu olan Netanyahu’yu alkışladılar. Kongre, İsrail’in devam eden vahşetine desteğini gösterirken, Amerikan halkı sesini yükselterek kamu vicdanı ile Amerikan elitleri arasındaki uçurumu vurguladı. Capitol Hill’in sessizliğinin nedeni tarihsel-ekonomik bir yörüngede yatmaktadır.
İsrail’in kozu: AIPAC
ABD ve İsrail’in sadık ve uzun süreli müttefikler olduğu konusunda genel bir anlayış vardır. İsrail, kuruluşundan bu yana Orta Doğu’daki tek demokratik ülke olduğunu iddia etmiş ve çevresindeki ülkelerin Yahudi kimliği nedeniyle düşmanca davrandığını ileri sürmüştür. Bu doğru olsa bile, yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusa sahip bir ülke, toplam nüfusu 440 milyonu aşan bir ülke grubunu caydıramaz. Dahası, İsrail nüfusunun yaklaşık üçte biri etnik olarak Arap vatandaşlardan oluşmaktadır. Bu basit mantık nedeniyle, politika analistleri İsrail’in arkasındaki gücü sorgularken genellikle birkaç temel faktöre odaklanırlar; en önemlisi de ABD’nin sarsılmaz desteğidir.
İsrail ABD’den böyle bir destek almayı nasıl başardı? Basit ama sıklıkla gözden kaçan bir cevap, Washington, DC’deki en etkili lobi gruplarından biri olan AIPAC olarak bilinen Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi’dir. 1951’de kurulan AIPAC, Amerikan halkının onayını almayı amaçlıyor. Aaron Klieman’a göre, İsrailli destekçiler AIPAC’ın kuruluşundan çok önce başkanı etkilemeye başladı. 1948’den sonra, bu grup bireyler ABD siyaseti üzerindeki etkilerini güçlendirmek için bir araya geldi ve AIPAC’ın kurulmasına yol açtı. O zamandan beri, AIPAC Amerikan siyasetinde derin köklere sahip oldu.
1951’den beri faaliyet gösteren AIPAC, perde arkasında faaliyet gösterebilmek için düşük bir profil sergiliyor gibi görünebilir. Kongre’den gelen son verilere göre, AIPAC 2023’ün en büyük lobi harcamacıları arasında yer almıyor. ABD Ticaret Odası, yıllık n bütçesiyle en büyük harcamacıdır.erken 70$ yıllık. Lobicilik için harcanan toplam miktar 4 milyar doları aşarken, ABD’nin İsrail’e yaptığı yardım yıllık yaklaşık 4 milyar dolardır. AIPAC’ın harcamalarını gösteren resmi bir veri yoktur ve faaliyetleri hakkında da bir araştırma mevcut değildir. Bu tutarsızlık, AIPAC’ın etkisinin boyutunu göstermektedir.
AIPAC nasıl çalışır?
AIPAC, resmi web sitesinde ABD ile İsrail arasındaki iyi niyeti güçlendirmeyi amaçlayan bir sivil toplum örgütü (STK) olarak kendini sunmaya çalışıyor. Ancak, bu tam resim değil. 3 milyondan fazla üyesiyle AIPAC, insan kaynakları açısından en büyük lobi grubudur. Dış politika ve Orta Doğu konusunda uzmanlaşan AIPAC’ın faaliyet alanları altı alanda özetlenebilir: ABD-İsrail ilişkilerini güçlendirmek, İsrail’e güvenlik yardımını desteklemek, “barışı” teşvik etmek, İran’ın saldırganlığına ve nükleer silah programına karşı koymak, “terörizmle” mücadele etmek ve İsrail karşıtı “ayrımcılığa” karşı çıkmak. Bu alanlara uygun olarak AIPAC, bir düşünce kuruluşu gibi faaliyet gösteriyor ve ABD halkını ikna etmek ve etkilemek için haftalık politika notları ve aylık raporlar yayınlıyor.
AIPAC’ın gerçek gücü, hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da doğrudan katılımından gelir. ABD siyasetinde her iki yılda bir seçimler yapılır. Bu seçimlerde, AIPAC ilk olarak hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi adaylara mali destek sunar. Ancak, AIPAC’ın “zeytin dalı ve açık kolları” bedavaya gelmez. Bir aday bu teklifi kabul ederse, bir AIPAC irtibat görevlisi atamayı da kabul etmelidir.
Çeşitli röportajlarda, Kongre üyeleri bu irtibat kişileri ile ilgili herhangi bir soruyu yanıtlamayı reddetti. Ancak, AIPAC ile hiçbir bağı olmayan birkaç Senatör ve Temsilci kamuoyuna konuştu. Cumhuriyetçi Temsilci Thomas Massie’ye göre, AIPAC’ın irtibat kişisi bir danışman olarak kabul edilemez; aksine, bir bebek bakıcısına benzerler. AIPAC’ın her bölgede bir irtibat kişisi kataloğu vardır. Onun onayı olmadan, bir aday, hatta seçilmiş bir Senatör bile bağımsız kararlar alamaz. İnatçı bir Kongre üyesi AIPAC’ı görmezden gelirse, ceza anında verilir. Önce, fonları başka bir politikacıya yönlendirilir. Daha sonra, itibarları dedikodu sütunları ve sızdırılan belgeler tarafından paramparça edilir.
Capitol Hill kelepçeli
Amerikan Yahudilerinin etkisi ve İsrail’in Kongre’deki gücü, Amerikan aydınları arasında çok tartışılan bir konudur. Dünyaca ünlü akademisyen John Mearsheimer, ABD’nin halkın tercihleriyle yönetilmediğini; bağlılıkları kolayca manipüle edilebilen bir avuç siyasi elit tarafından yönetildiğini savunuyor. Her yönetimde, başkanlar İsrail’e askeri yardımı onayladı. Bu yardımlar arasında, F-22 jet savaş uçakları hariç, ABD Ordusu için özel olarak üretilen bazı silahlar ve askeri teçhizat da İsrail’e gönderildi. Son zamanlarda, National Interest gibi önemli dergi ve gazeteler, Biden yönetimini F-22 Raptor’ları satmaya çağırdı. Kongre, bu satışa uzun zamandır yeşil ışık yaktı. Kongre, bu kadar önemli bir güvenlik meselesinde bile İsrail’in isteklerine karşı koyamaz.
F-35 jet savaş uçakları ve Patriot füze sistemi gibi önemli konularda karar verme yetkisine sahip olan sözde her şeye kadir Kongre, İsrail’in ulusal çıkarlarıyla uyumlu konularda zaaflarını göstermiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’ın tutuklama emri çıkardığı Netanyahu, Kongre’de memnuniyetle karşılanmış ve konuşması sırasında gelişi 72 kez alkışlanmıştır. Netanyahu konuşmasında, Gazze’deki vahşetlerini ve savaş suçlarını görmezden gelerek yanıltıcı bir tablo çizmiştir. Kongre dışında büyük bir protesto gösterisine rağmen, temsilciler ve senatörler, hayırseverleri AIPAC’a itaat göstermedikleri takdirde siyasi itibarlarının tehlikeye girebileceğinin farkında olarak, seçmenlerine sırtlarını dönmeyi tercih etmişlerdir.
Lübnan ve Yemen’deki son gelişmeler oldukça endişe verici. İsrail, Gazze’deki haksız savaşını Orta Doğu’daki diğer ülkelere yaymaya çalışıyor ve AIPAC, ABD’yi suç ortağı olarak dahil etmeye çalışıyor. İsrail hırslarında başarılı olursa, Orta Doğu’daki üzüntü ve keder daha da derinleşecek. Akademisyenler, ABD’li politikacıları Orta Doğu işlerine karışmamaları konusunda uyarmalarına rağmen, ABD siyasetinde hiç kimse, AIPAC’ın Kongre üzerindeki ekonomik zinciri nedeniyle İsrail’in taleplerine itiraz edecek araçlara veya cesarete sahip değil.
20 milyar dolar değerindeki son askeri yardım paketi, AIPAC’ın Washington, DC’deki politika yapıcılar üzerindeki etkisini vurguluyor Altı gün önce, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken kamuoyuna “Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’in güvenliğine olan sarsılmaz bağlılığı” konusunda güvence verdi. Bu açıklama, hem Temsilciler Meclisi’nin hem de Senato’nun İsrail’in Gazze’deki soykırım uygulamalarını ne ölçüde görmezden gelmeyi seçtiğini gösteriyor. Önümüzdeki günlerde, Netanyahu ve şahin Kabinesi AIPAC’ın çıkarlarını ve motivasyonlarını etkileyen önemli bir yanlış adım atmadığı sürece, ABD’nin Orta Doğu’daki askeri müdahalesinin arttığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.