Ebrahim Raisi’nin ölümünün ardından reformist aday Masoud Pezeshkian’ın İran’ın yeni cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, İran’ın bölgesel ve uluslararası duruşunda olası değişikliklere işaret ediyor. Bu gelişme, bir diğer baskın bölgesel güç olan Türkiye ile ilişkiler açısından özel bir önem taşıyor.
Seçim sırasında ve sonrasında, Türk medyası Pezeshkian’ın Azerbaycan kökenlerini sık sık vurguladı ve ikili ilişkiler üzerindeki potansiyel etkisi hakkında spekülasyon yaptı. Ancak, yeni başkanın Türk kökeni Türkiye-İran ilişkileri için yeni bir ivme vaat ediyor mu? Pezeshkian yerleşik rejime rağmen önemli kararlar alabilir mi?
Bu sorular zamanla daha belirgin hale gelecektir. Ancak, Yüce Lider Ayetullah Ali Hamaney ve muhafazakarların İran’ın iç ve dış politikalarını temelde tasarladığını belirtmek önemlidir. Ayrıca, muhafazakarların İran Parlamentosu ve yargısındaki gücü göz önüne alındığında, önemli değişiklikler olası görünmemektedir.
Türkiye ve İran, tarihsel olarak iki bölgesel güç olarak karmaşık ilişkiler geliştirmiştir. İran’ın siyasi yapısında, yüce lider nihai otoriteye sahiptir ve reformcular ile muhafazakarlar arasındaki denge önemli bir belirleyicidir. Pezeshkian’ın yükselişi İran’daki Türk azınlıkların umutlarını artırırken, dış politikada radikal değişiklikler yapma kapasitesi sınırlıdır.
Fırsatlar ve engeller
Etnik ve kültürel bağlar, ekonomik iş birliği ve bölgesel güvenlik dinamikleri iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir rol oynayabilir. Pezeshkian’ın Türk kökenleri ve Türk kültürüne olan yakınlığı Türkiye ile İran arasındaki kültürel ilişkileri olumlu etkileyebilir. Ancak İran’ın yüce lideri ve muhafazakar gruplar bu yakınlaşmanın sınırlarını çizecektir. Örneğin, İran’ın Türkiye’de düzenlenen Türk Dünya Kongresi gibi etkinliklere ilişkin duruşu bu sınırların önemli bir göstergesi olabilir.
Enerji, ticaret ve altyapı projelerinde iş birliği, her iki ülkeye de karşılıklı çıkarlarını maksimize etme şansı sunuyor. Yaptırımlardan önce, İran’ın doğal gazı ve petrolü Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını karşılamak için önemliydi. Ancak, yaptırımlar bu enerji akışlarını önemli ölçüde kısıtladı. Bununla birlikte, Tahran yaptırımlardan kurtulursa, özellikle İran’ın kaynaklarının Türkiye’nin Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ile entegre edilmesi yoluyla, gelişmiş ekonomik iş birliği için hala fırsatlar var. Ayrıca, her iki ülkenin de Asya ve Avrupa arasında bir ticaret köprüsü olarak hizmet etme potansiyeli var ve bu da lojistik ve ulaştırma projelerinde ortaklıkları teşvik edebilir. Ancak, İran’ın Azerbaycan ve Ermenistan’a karşı duruşu bu umut verici beklentileri karmaşıklaştırabilir.
Güvenlik açısından, iki ülke sıklıkla karşıt grupların yanında yer aldı ve Suriye iç savaşı, Irak’taki istikrarsızlık ve PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı mücadele gibi çeşitli konularda karşıt durdu. Bu zorlu güvenlik ortamına rağmen, her iki hükümet de bölgesel güvenliği korumak için siyasi diyalog kurmaya, istihbarat alışverişinde bulunmaya ve askeri konuları ele almaya devam ediyor.
Dış etkenlerin etkisi
ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar ve Rusya’nın Suriye’deki varlığı gibi dış etkenler Türkiye-İran ilişkileri üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Türkiye’nin NATO üyeliği ve ABD ile olan bağları, İran ile olan ilişkilerini sıklıkla etkilemiştir. Ancak, Rusya’nın bölgedeki artan etkisi, Türkiye-Rusya iş birliğiyle birleştiğinde, İran’ı içeren dengeli bir üçlü düzenlemeyi kolaylaştırabilir. Örneğin, Türkiye, İran ve Rusya’nın Suriye konusunda iş birliği yaptığı Astana Süreci, bölgesel güvenlik ve iş birliği için dikkate değer bir model olarak hizmet etmektedir.
Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi 2012’de yaklaşık 22 milyar dolar iken, 2023’te 7,4 milyar dolara geriledi. Bu önemli düşüş, öncelikle AB ve ABD’nin İran’ın nükleer programına yanıt olarak uyguladığı sert yaptırımlara bağlanabilir. Pezeshkian, Tahran’ın Batı ile ilişkilerini iyileştirebilir ve yaptırımları kaldırabilirse, Türkiye ile ekonomik bağları güçlendirebilir ve bu da ikili ekonomik ilişkilerde yeniden canlanmaya yol açabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pezeshkian’ın etnik kökenini diplomatik bir varlık olarak kullanarak Türkiye-İran ilişkilerini geliştirme konusunda iyimserliğini dile getirdi. Erdoğan, Pezeshkian’ın Azerbaycan mirasının Türkiye ile İran’ın Azerbaycan toplumu arasındaki kültürel ve etnik bağları güçlendirmeye yardımcı olabileceğine inanıyor. Azerice, Kürtçe ve Farsça’da akıcı bir şekilde konuşabilen çok dilli bir politikacı olarak Pezeshkian, iki ülke arasındaki diplomatik bağları derinleştirme potansiyeline sahip. Ancak, Pezeshkian’ın seçilmesinin, karmaşık ve yüce liderin otoritesi tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilen İran’ın siyasi manzarasında tam bir değişime yol açmasının muhtemel olmadığını belirtmek önemlidir.
Pezeshkian, Tehran Times için yazdığı “Yeni Dünya’ya Mesajım” adlı makalesinde hükümetinin iç ve dış politika yol haritasını ve dünyaya verdiği mesajı paylaştı. Pezeshkian, seçim kampanyası sırasında içeride ulusal birliği ve dünyayla yapıcı ilişkileri kurmayı amaçlayan reformlar vaat etti. İran’ın dış politikada ulusal onuru ve çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini, çatışma ve gerginlikten ziyade barış ve güvenliğe öncelik vereceğini vurguladı. Pezeshkian, Türkiye, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Bahreyn, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerle ekonomik ilişkileri derinleştirme, ticareti geliştirme ve ortak yatırımı teşvik etme arzusunu dile getirdi.
Yüzeyin altında, iki hükümet arasında gerginlikler kaynıyor. Çok sayıda kaynak, İran’ın Türk İHA’larını hedef alabilen kamikaze İHA’ları PKK’ya tedarik ettiğini bildiriyor. Bir diğer tartışmalı konu ise Azerbaycan-Ermenistan çatışması. Türkiye Azerbaycan’ı desteklerken, İran Ermenistan ile yakın bağlarını sürdürüyor. Bazı kaynaklar, İran ve Ermenistan’ın yakın zamanda 500 milyon dolar değerinde gizli bir silah anlaşması yaptığını ve bunun şüphesiz bölgede gerginliği artıracağını öne sürüyor. Madalyonun diğer tarafında, Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki askeri varlığı İran’ı rahatsız ediyor.
Her şey düşünüldüğünde, Pezeshkian’ın Türk kökenleri uluslararası ilişkiler alanında pek önemli olmayacaktır. İran cumhurbaşkanının yüce lidere ve kritik kurumlara olan sadakatini teyit eden açıklamaları, önemli değişikliklerin olası olmadığını göstermektedir. İran’daki siyasi kararlar, yüce lider ve muhafazakar bir yapı tarafından büyük ölçüde etkilenmeye devam ediyor ve bu da dış politikada radikal değişimler için kapsamı sınırlandırıyor.