Uzun zamandır gözaltında kaybolan aile üyelerinin durumunu sorgulamak ve sorumlu kişilerin yargılanmasını talep etmek amacıyla 1995 yılından bu yana İstanbul Taksim’deki Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, 1020. haftalarında; 8 Ekim ile 25 Ekim 1993 tarihleri arasında Kulp’ta gerçekleştirilen operasyonlar sırasında gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan 11 köylü için adalet arayışlarını yinelediler. Basın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Nuray Çevirmen okudu. Açıklamada şu sözler ifade edildi: “Türkiye tarihi, cezasızlık konusunda ciddi bir kriz yaşarken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet kaygılarını hızlıca gidermek bizim için bir borç.’ beyanında bulundu. Ancak biz diyoruz ki; Türkiye’deki sorun cezasızlık algısı değil, cezasızlığı bir yönetim aracı olarak kullanan iktidardır! Hukuk, Anayasa ve uluslararası anlaşmalar yerine sadece siyasi iradeyi tanıyan bir yargı düzeni var. Adalet sistemini çürütüp çökmeye sürükleyen derin bir hukuk devleti krizine işaret ediyoruz.”
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A ÇAĞRI YAPIYORUZ!”
Açıklamanın devamında, “Kayıp yakınlarını sistematik olarak inkar eden ve onların sorunlarına çözüm üretme yükümlülüğünü yerine getirmeyenler, cezasızlığın ortadan kaldırılmasından bahsedemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Cezasızlığa son vermek istiyorsanız, önce bizi duyun! Zorla kaybetmeleri bir suç olarak tanımlamakla işe başlayın ve BM Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalayıp uygulamaya koyun” ifadeleri yer aldı.
“11 KÖYLÜ ile BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEDİ”
- haftamızda, Türkiye’de yargının nasıl işlediği ve cezasızlığın nasıl derinleştiği hakkında Kulp’ta gözaltında kaybolan 11 köylünün dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Açıklamada şu ifadelere de yer verildi: “8 Ekim ile 25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk’ün Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yapılan askeri operasyonlar esnasında, Kulp ve Muş’a bağlı birçok köyden çok sayıda köylü gözaltına alındı. Askerlerin yerleştikleri Kulp Alaca köyü yakınlarında iki hafta boyunca tutulduktan sonra, ailelerinin onlara yiyecek götürmesine izin verildi. Bazı köylüler bu süreçte serbest bırakılmışken, 11 köylü ise operasyon süreleri boyunca kayboldu.”
“KEMİKLER KAYBOLAN KÖYLÜLERE AİTTİ”
Açıklama, “Aileler, konuyla alakalı yaptıkları başvurulardan hiçbir sonuç almadı. Diyarbakır DGM Başsavcılığı 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verirken etkin bir soruşturma yürütmedi. Oysaki AİHM, 31 Mayıs 2001’de verdiği kararda Türkiye’yi 11 kayıp kişiye ilişkin ihmallerden sorumlu bulmuş ve etkili bir soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle mahkum etmiştir. Uzun süre yasak bölge olarak kabul edilen Kepir mezrasında 2004 yılında insan kemikleri bulundu. İHD ve ailelerin çabalarıyla bu kemikler, Kulp Cumhuriyet Savcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kimliklendirme işlemleriyle bu kemiklerin kaybolan köylülere ait olduğu kesinlik kazandı” bilgileriyle sürdürüldü.
“TUĞGENERAL YAVUZ ERTÜRK HAKKINDA DAVA AÇILDI”
Açıklamanın devamında, “Yapılan başvurunun üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu durumu inceledi. Hazırlanan raporda, ‘Bolu Komando Tugayı’nın düzenlediği operasyon esnasında bazı kişilerin gözaltına alındığı ve sonrasında kayboldukları’ yönünde kanaat belirtildi” bilgilerinin ardından, 2013 yılında ailenin ısrarlı talepleri sonrasında yeniden başlatılan soruşturmada Diyarbakır Savcılığı’nın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi ve Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası ile dava açıldı.
“SANIK BERAAT ETTİ”
Sanığın beraat ettiği bilgisi, “Ancak köylülere ait kalıntıların bir toplu mezarda bulunmasına, AİHM’in mahkumiyet kararına ve TBMM Raporuna rağmen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 19 Eylül 2018 tarihinde sanığın beraati ile sonuçlandı. Ailelerin istinaf başvuruları hemen reddedildi. Bunun üzerine aileler, temyiz talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi, inceleme tamamlanmadan, evrensel hukuku yok sayarak 19 Mart 2024 tarihinde karar verdi ve dosyanın zamanaşımına uğradığını beyan etti. Aileler, aynı yıl Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu” ifadeleri ile devam etti.
“KAYIPLARIMIZ İÇİN ADALET İSTEMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Açıklama şu sözlerle son buldu: “1020. haftamızda, 11 köylünün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili 31 yıldır süregelen cezasızlığa bir son verilmesi; gerçeğin açığa çıkarılarak bu suçtan sorumlu olanların cezalandırılması talep ediyoruz. Ne kadar yıl geçerse geçsin; Mehmet Salih Akdeniz, Celi Aziz Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyecek, devletin evrensel hukuk normlarına uyması gerektiğini her daim hatırlatacağız.”