FEYZA NUR ÇALIKOĞLU, Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde kalan kadınların isyanını gündeme getirmişti. Göçmen kadınların “Bize yardım edin, kadına şiddete hayır, biz katil değiliz” şeklindeki çığlıklarına tanık olan Avukat Mehmet Behzat Yılıcak, “Bağırma ve çığlık seslerini duyduk. Ardından yaklaşık 15 çevik kuvvet, cop ve kalkanlarla merkeze müdahale etti.” Yılıcak, kadınların şiddet gördüğünü belirterek demir parmaklıklara vurduklarını KARAR’a aktardı. Sözlü cinsel tacize uğradığı için eşi ile karıştığı arbede sonrası karakola giden Şirin H. ve Halil M., kadının yaşadığı mağduriyet nedeniyle karakola gitmelerine rağmen, herhangi bir suçlama olmaksızın geri gönderme merkezine götürüldü. Şirin H. hakkında 31 Ekim’de sınır dışı kararı verildi. Ancak Halil M. hakkında henüz verilmiş bir sınır dışı kararı olmadığını söyleyen Avukat Yılıcak, “31 Ekim ve 1 Kasım’da müvekkilimle görüşmeye gittiğimde dosya yok dendi. Ama müvekkilimin Urfa’ya sevki sonrası dosyasına baktık. 31 Ekim’de sınır dışı ve idari gözetim kararı verilmiş. Geri gönderme merkezleri bilgiye erişimi sık sık engelliyor, yine aynı şey olmuş ve kararı görmememiz için ‘dosya yok’ demişler” şeklinde konuştu. “Görüşme odasında kamera var mı?” Avukat Mehmet Yılıcak, müvekkilinin Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde tanık olduğu şiddeti anlatmak istediğini, ancak tereddüt ettiğini ifade etti: “Dün müvekkilimle görüşmeye gittiğimde, bana görüşme odasında kamera ve ses kaydı olup olmadığını sordu. Görüşmeden hemen önce içeride bir kadına şiddet uygulandığını söyledi. Şiddetin sadece bir kerede değil, merkezdeki yetkililer tarafından sürekli uygulandığını, yapılan muameleye en ufak bir itiraz edenin yemek, yatak ve sabun verilmemekle cezalandırıldığını aktardı. Aynı zamanda içeride iletişim kuran göçmen kadınlara sert bir müdahale yapıldığını ve kimsenin birbirleriyle iletişim kurmasına izin verilmediğini dile getirdi.” “Göçmenlere sabun verilmiyor!” Geri gönderme merkezlerinde, özellikle son dönemde gündeme gelen Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde hak ihlalleri bitmiyor. Yemek, kişisel temizlik, yatacak yer gibi temel konularda göçmenler mağdur ediliyor. Avukat Beyza Akyüz, Çatalca GGM’de kalan müvekkillerinin sabun gibi kişisel bakım ihtiyaçlarının karşılanmadığını, yeterli sayıda yatak olmadığını ve bazı günler niteliksiz yiyecekler verildiğini aktardı. HAK İHLALLERİNİ GİZLEMENİN YOLU: SEVK İŞLEMİ İnsan hakları ve mülteciler konusunda uzman olan Avukat Abdulhalim Yılmaz, göçmenlerin haklarını talep etme konusunda çekingen davrandığını belirtti. Yılmaz, “Yabancılar, suç mağduru dahi olsa çoğunlukla şikayet etmek veya devlete karşı dava açmak istemiyorlar. Böyle bir dava veya şikayetin kendilerine olumsuz sonuçlar doğuracağını düşünerek endişeleniyorlar. Bu nedenle yasal haklarını kullanmaktan bile korkuyorlar” dedi. Yılmaz, Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan olaydan sonra göçmenlerin başka merkezlere sevk edildiğini ifade etti. Asıl sorunun Göç İdaresi’nin şikayetler üzerine ciddi bir soruşturma yapmaması olduğunu belirten Yılmaz, Çatalca’daki olaylara benzer durumların üstünün örtüldüğünü söyledi: “Bir merkezde olay olduğunda, Göç İdaresi, genelde o kişilerle ilgili soruşturma yapmaktansa, olayın üstünü kapatmayı tercih ediyor. Bu da benzer sorunların tekrar yaşanmasına neden oluyor.” Kadınlar geri gönderme merkezinde kötü muameleye karşı isyan etti ‘ÇATALCA’DA YAŞANAN İLK DEĞİL’ “Yıllardır gözlemlediğim kadarıyla kötü muamele, intihar vakaları, ihmal veya kasten işlenmiş vakalar, olayın üstünü kapatma eğilimi devam ediyor. Böyle durumlarda, olası denetimler için delil bırakmamak adına, olayın meydana geldiği merkezdeki kişileri hemen başka şehirlerdeki merkezlere sevk ediyorlar. Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan olayların benzerleri daha önce farklı şehirlerde de yaşandı. Göç İdaresi, denetim için gelen yetkililere bilgi aktarımını engellemek amacıyla bu tür sevk tedbirlerine başvuruyor. Böyle bir durumda, savcılık, mülkiye müfettişi, kamu denetçisi veya TBMM İnsan Hakları Komisyonu gibi denetim organlarına sağlıklı bilgi ulaştırılmamış oluyor.” 50 GÖÇMEN BODRUMA HAPSEDİLMİŞTİ Avukat Yılmaz, geri gönderme merkezlerinde uygulanan yasadışı pratiklerin kötü muamele, yetersiz beslenme gibi sorunların yanı sıra, “buzdolabı odası” olarak adlandırılan hukuka aykırı uygulamalarla ilişkilendirildiğini belirtti. Yılmaz, geçtiğimiz Şubat ayında 50’ye yakın göçmenin bodrum katına hapsedildiğini hatırlattı: “Kötü muamele, az besleme veya kişilerin yasal haklarını kısıtlama gibi uygulamalar kanunlara aykırıdır. Ayrıca, tutulan kişilerin ‘buzdolabı odası’ dedikleri, gerçekte ise soğuk ya da sessiz oda olarak tanımlanan yerler var. Bu tür odaların yasal dayanağı olmadığı gibi, nasıl uygulanacağına dair kurallar da bulunmamakta. Şanlıurfa ve Gaziantep gibi illerde, göçmenler bu oda soğuk olduğu için ‘buzdolabı odası’ diyor. Benzer uygulamalar başka illerde ‘sessiz oda’ olarak adlandırılıyor çünkü ses izolasyon malzemesi ile kaplanmış durumda. Disiplin veya düzen sağlamak için bu odaların kullanılması kabul edilemez. Çoğu zaman, insanları cezalandırmak için ya da iradelerini zorlayarak sınır dışı belgelerini imzalamaları için bu odaların kullanılmakta olduğu aşikardır. Şubat ayında, hamile kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere yaklaşık 50 kişi, Şanlıurfa Geri Gönderme Merkezi’nin bodrum katında 15 gün boyunca tutulmuştu. Oraya giden aileler, avukatlar veya baro temsilcileri, ‘burada yoklar’ şeklinde bir yanıt aldı. Müvekkillerine ulaşamayan avukatların basın açıklaması sonrasında, Göç İdaresi onları farklı illere sevk ettikten sonra aile ve avukatlarının iletişim kurmalarına izin verildi. Bir sorun olduğunda, bunun kanunları veya mahkeme kararlarını hiçe sayarak ya da kişilerin temel haklarını yok sayarak çözülmesi mümkün değildir. Bu tür olaylar, iyi niyetli politikaları veya idari uygulamaları gölgelemektedir. Bunun görüntüsü bile kamu hizmetine zarar vermektedir.” ‘DENETİM MAKAMLARI ETKİLİ DEĞİL’ Abdulhalim Yılmaz, Göç İdaresi’nin ciddi bir denetime ihtiyaç duyduğunu, etkili bir denetim mekanizması olmadığı için sorunların kronikleştiğini ifade etti. İç denetim yapan makamların bağımsızlıklarının kalmadığını, son zamanlarda hakim ve savcı gibi yargı makamlarının iradelerinin etkilendiğini anlattı: “Jandarma, polis ve göç memurları şiddet uygulayan taraf olurken, bu durumlardaki şikayetleri genellikle savcılık etkili bir soruşturma yapmadan kapatmaya çalışıyor. Etkili bir adli veya idari denetim mekanizması olmadığından, mağdur olan, darp edilen, hastaneye kaldırılan göçmenler için bile ‘hak ihlali yok’ şeklinde karar çıkarılmakta. Göç İdaresi, ya da İçişleri Bakanlığı içinde ya da kurum dışında bağımsız ve gerçekten etkili bir denetim mekanizması yok. Çünkü denetim yapan makamlar bağımsız değil. Geri gönderme merkezlerinde intihar edenler, ciddi şiddet görenler, rüşvet olayları veya suiistimaller sıkça yaşanıyor. Binlerce insanın bulunduğu bir yerde elbette sorunlar yaşanacaktır, ancak bunların tekrar etmesini önleyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir. Göç İdaresi, dışarıdan görebildiğimiz kadarıyla, bu durumu basına ve kamuoyuna kapalı tutarak yürütmeye çalışıyor fakat bu bir çözüm değil. Sorunların tekrarlandığı da açıktır. Ciddi bir denetim mekanizmasına ihtiyaç duyulmaktadır.” ‘AVRUPA’DAN GÖÇMENLER İÇİN PARA ALIP ONLARI HAPSEDİYORUZ’ Avukat Yılmaz, göçmenlere karşı artan nefret söyleminin, göç idaresinin tutumuyla büyümeye devam ettiğini vurguladı: “Neredeyse her göçmeni Geri Gönderme Merkezi’ne alan bu hukuksuz sistem, Avrupa’dan maddi destek alırken göçmeni de hapsedecek bir mantıkla çalışıyor.” Yılmaz, “Göç İdaresi, işleyişi düzeltmek yerine savcı ve hakimlerle görüşmeler, eğitimler ve çalıştaylar gibi yollarla onların iradesini etkilemeye çalışıyor. Hakimlerin tutumu, hem konjonktürel durumdan hem de Göç İdaresi’nin açıklamalarından etkileniyor, bu nedenle olumlu olabilecek kararlar olumsuza dönüşüyor. Göçmenlerle ilgili olumlu karar çıkmasını önlemek için gereksiz suçlamalar yöneltiliyor. İdare, idari mahkemelerin verdiği kararları uygulamıyor. Hakimleri etkilemekte ve aleyhte bir karar çıktığında bunun uygulamasını yapmamaktadırlar. Böylelikle adeta dokunulmaz, hesap veremez ve kanun ile mahkemeye karşı sorumsuz bir görüntü ortaya çıkıyor. Göç İdaresi, polisle temasa geçen neredeyse her göçmeni Geri Gönderme Merkezi’ne alma zorunluluğu hissediyor. Oysa kanuna göre aile, eş ve çocukları olan veya idari davası devam eden kişilerin, imza karşılığında idari gözetime alternatif tedbirlerle serbest bırakılması gerekirken, bunun yerine içeride tutulmayı tercih ediyor. Bu durum kamuya da yük bindiriyor, bireylere ve ailelerine de. Geri gönderme merkezlerine alınan kişilerin durumları gerçekten araştırılmalı ve zorunlu değilse alternatif tedbirlerle serbest bırakılmalıdır. Ancak bunun yerine, sınırdışı edilmesi mümkün olmayacak olan, örneğin Uygurlar bile bir yıl süresince içeride tutulmaktadır. Bunun makul bir açıklaması yok; bu bir cezalandırma yeri değil. Bu durum esasen “Avrupa’dan para alıyoruz, göçmeni hapsediyoruz” mantığıyla işliyor. Bu tür muameleler, geçtiğimiz hafta Çatalca GGM’de yaşanan isyanlar ve karmaşaların sebeplerindendir. Göçmen sayısı, güvenlik sorunları gibi etkenler durumu zorlaştırıyor, ancak daha insani bir yaklaşımla sorunlar önemli ölçüde çözülebilir ve azalabilir.” ÇATALCA’DA YEMEK BİLE İŞKENCE YÖNTEMİ Dokuz yıldır avukatlık yapan ve sadece mültecilerle ilgilenen Avukat Yakup Sevinçhan, dokuz yıl boyunca Türkiye’deki hak ihlallerinin hiç sona ermediğini, İstanbul’da açılan ilk Geri Gönderme Merkezi’nden Çatalca GGM’ye kadar yaşanan mağduriyetin artarak devam ettiğini KARAR’a anlatmıştı. “Çatalca GGM, diğer GGM’ler gibi, kapasitesinin üstünde göçmen barındırıyor. Son yaşanan olayda yemek dağıtan personel ve içeride bulunan güvenlik Avukatlardan Geri Gönderme Merkezi ile ilgili çarpıcı iddialar: göçmenlere ‘Sessiz Oda’ ve ‘Soğuk Oda’ işkencesi
Görevli personel ile göçmenler arasında yaşanan bir tartışma sonrasında sert bir müdahale gerçekleşti. Bu duruma tepki olarak, insanlar isyan etti. O günde, öğleden sonra saat 3’e kadar avukatlarla görüşme sağlanmadı. İçeriye dışarıdan kimsenin girmesine izin verilmedi. Güvenlik personelinin yetersiz kalması sonucu, destek ekibi ve polis de olaya müdahale etti. Olay sosyal medya aracılığıyla duyulup tepki alınca, Çatalca’daki durum biraz daha normal bir hale dönüştü. Fakat bazı müvekkillere göre, yemek konusundaki sorunlar daha da derinleşmiş. Az ve soğuk yemek dışında, iddialara göre yemeğe ilaç katıldığı da öne sürüldü. Ancak bir göçmenin yemeğin hazırlanışına tanıklık etmesi oldukça zor.”
Mazlumder Mülteci Komisyonu Başkanı Yakup Sevinçhan, Geri Gönderme Merkezlerinin (GGM) çalışanlarının göçmenlerle ilgili yeterli eğitime sahip olmadığını ve GGM’de tutulan kişilere adeta düşman ceza hukuku uygulandığını belirtti. Sevinçhan, “Almanya’da Führer’in uyguladığı ve Guantanamo ile Ebu Gureyb cezaevlerinin temeli olan mantık şudur: Vatandaş değilseniz, insan haklarınız geçerli değildir. Bu anlayış, bizde GGM’lerde de uygulanmakta” ifadelerine yer verdi.
“GGM personeli herhangi bir eğitim almıyor ve oradaki insanları insan olarak görmüyor. Personel, ‘Zaten bizim ülkemizden değilsiniz, bizim vatandaşımız değilsiniz’ diyerek göçmenleri dışlıyor. Bu uygulama, düşman ceza hukukuna dayanarak gerçekleştiriliyor. Bu durumda, bir ülkenin vatandaşı olmayan birey o ülkenin haklarından yararlanamaz. GGM personeline bu konuda soru yöneltildiğinde böyle bir durumun olmadığını savunuyorlar; ama uygulamadaki muamele göçmenlere bir ceza gibi yansıyor.”
Yıldırma politikası ile ilgili olarak, Sevinçhan, Göç İdaresinin uygulamalarının göçmenleri ‘bu eziyetlere dayanacağıma belgeleri imzalar, ülkeme dönerim’ demeye zorlayacak bir noktaya getirdiğini belirtti. Bu süreçte, hem gönüllü geri dönüş formuna hem de hak ihlalleri davalarından feragat etmeye yönelik bir dilekçeyi imzalattığını ifade etti. Sevinçhan, Çatalca’da yaşananların tek olayı olmadığını vurguladı:
“Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde göçmen kadınların isyan etmesine neden olan muameleler, Türkiye’deki birçok GGM’de karşımıza çıkıyor. Yemeklerin soğuk ve az verilmesi, kapasitenin üzerinde insan barındırılması, yatakların yetersiz olması sonucu bazı insanlar yerde battaniye üzerinde yatıyor, sıcak su verilmemesi, kış aylarında yeterli bütçe ayrılmadığı için binaların ısıtılmaması, GGM içerisindeki yatak ve çarşafların değişmemesi ve kan gibi lekelerle dolu olması, koğuşlara temizlik hizmeti verilmemesi, tuvaletlerin hijyenik olmaması ve temizliği yabancılara yaptırılırken gerekli malzemelerin verilmemesi gibi sorunlar mevcut. Göçmenler, kantinden aldıkları havluları sabunla köpürtüp tuvalet ve banyoları temizlemeye çalışıyor. Müvekkillerimin vücudunda böcek ısırıkları gördüm. Hijyen o kadar kötü bir duruma gelmiş ki GGM’ler bit, böcek ve çeşitli haşerelerin barındığı yerler haline gelmiş. Ayrıca, tuvalet ve banyoların kapıları bile bulunmuyor.”