Başlık: ABD Seçimlerinde Başkanlık Yarışı Başa Baş Mı Geçecek?
Son günlerdeki anket sonuçları, yakın tarihteki ABD siyasi tarihindeki başkanlık seçimleri öncesinde belki de en yakın oranları gösteriyor. Daha önce de az farkla sonuçlanan seçimler yaşanmıştı; 2000 yılında George W. Bush ile Al Gore arasındaki mücadele gibi. Ancak o dönemde anketler, hangi adayın kazanma ihtimali taşıdığına dair belirli bir ipucu veriyordu. 2016 yılında ise anketler hatalı sonuçlar ortaya koymuştu; o sene kamuoyu yoklamaları, Hillary Clinton’ın şansını fazla abartarak yarışın sonlarına doğru Donald Trump’ın kazanmaya yönelik ivmesini gözden kaçırdılar. Ancak şimdi, her iki aday için de belirsizlik hâkim.
Başkanlık seçimlerinde, eyaletlerden gelen güncel sonuçlara göre Trump, Harris karşısında 230’a 165 delegeyle önde görünüyor. Trump, ABD’de kritik öneme sahip yedi eyaletten biri olan Kuzey Carolina’yı kazanmayı başardı. Ulusal çapta ve seçim sonuçlarını belirlemesi beklenen yedi kritik eyalette gerçekleştirilen anketlerin sonuçları, hata paylarını da dikkate alarak değerlendiriliyor. İstatistikler ve örneklem büyüklükleri incelendiğinde, elde edilen sonuçların her iki adayın da önde olabileceği şeklinde bir yorum yapılabilir. Bu belirsizlik, siyasi analistleri ve seçim stratejistlerini de rahatsız ediyor.
Anket sonuçlarını değiştiren sürprizler de oldu; bunlardan biri de Cumhuriyetçi adayların desteğini alması beklenen Iowa eyaletindeki güvenilir bir anketin, Kamala Harris’i önde göstermesi oldu. Ancak büyük anketlerin ortalamalarına dayanan tahminler, sonuçların o kadar yakın olduğu için herhangi bir sonucun bir yazı tura atışına kalabileceğine işaret ediyor.
Seçim sonucunun belirsizliği, aynı zamanda kesin de olmadığını gösteriyor. Her iki adayın birkaç puanlık değişimi, tek bir adayın tüm tartışmalı eyaletleri rahatça kazanmasına neden olabilir. Seçmen davranışları üzerinde yapılan tahminler, anket sonuçlarına yansıtılıyordu. Ancak daha fazla kadının sandık başına gitmesi, daha fazla kırsal bölge sakininin oy vermeye karar vermesi ya da hoşnutsuz genç seçmenlerin sandığa gitmesi, nihai sonuçları kayda değer ölçüde etkileyebilir. Ayrıca kilit demografik gruplar arasında sürpriz gelişmeler de yaşanabilir. Trump, seçim kampanyasında öngördüğü gibi, Afrika kökenli Amerikalı genç seçmenler ve Latin kökenli erkekler arasında oy artışı sağlarken, banliyöde yaşayan ve geleneksel olarak Cumhuriyetçi adaya yönelen kadınlar, Harris’in umduğu gibi ona ciddi destek verecek mi? Sağda oy verme eğilimindeki yaşlı seçmenler, Demokratların yanına geçebilir mi? Seçim sonuçlarına etki eden tüm bu faktörleri ancak seçim sonrası değerlendirebileceğiz. Belki de geriye dönüp bakıldığında her şey açıkça görülecektir. Ancak şu anda sonucu kesin olarak bildiğini söyleyen herkes, hem sizi hem de kendisini aldatıyor demektir.
Mavi ve Kırmızı Duvar
ABD’deki çoğu eyalette başkanlık seçiminin sonucu neredeyse belirli görünse de, bu seçimde sonucu belirleyecek yedi kritik eyalet bulunuyor. Ancak bunlar arasında daha çekişmeli olanları var. Her iki adayın da kazanması gereken üç temel eyalet, Beyaz Saray’ın kapısını açabilecek anahtar konumunda.
Mavi ve Kırmızı Duvar terimleri, ABD siyasetinde Demokratlara veya Cumhuriyetçilere yönelen eyaletleri ifade etmek için kullanılıyor. Harris’in temsil ettiği Demokrat Parti’nin “mavi” duvarı, Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin’i kapsıyor. Trump, bu üç eyaleti 2016 seçiminde az bir farkla kendi lehine çevirirken, Joe Biden 2020’de bu eyaletleri tekrar demokrasi yanlısı oylara kazandırdı. Eğer Harris bu eyaletleri kazanır ve Nebraska’da farklı bir delege dağılımı elde ederse, sonuçlar netleşmiş olacaktır. Bu nedenle, Harris’in kampanyasının son bölümünde neden bu eyaletler üzerinde yoğunlaştığı anlaşılabilir. Harris, son kampanya mitingini de Pennsylvania’nın Philadelphia kentinde gerçekleştirdi. Miting için seçtiği yer, Sylvester Stallone’un Rocky serisindeki meşhur merdivenlerle tanınan sanat müzesi oldu. Trump’ın “kırmızı duvarı” ise ABD’nin doğusunda, Pennsylvania’dan başlayıp güneyde Kuzey Carolina ve Georgia’ya kadar uzanıyor. Cumhuriyetçi aday bu eyaletleri kazanırsa, diğer çekişmeli eyaletlerden bağımsız olarak iki delege farkla öne geçmiş olacak. Bu da son bir hafta içerisinde Kuzey Carolina’da beş seçim mitingi düzenlemesinin nedenini açıklıyor. Pennsylvania, her iki aday için de kritik bir eyalet. Delege sayısı burayı en büyük siyasi mücadele alanı haline getiriyor.
ABD’nin Geleceği Üzerine
Bütün bu seçim hesaplamaları ve modeller arasında, mevcut başkanlık seçimlerinin tarihi önemi atlanmamalı. Harris ve Trump, göç, ticaret, kültürel ve dış politika konularında oldukça farklı görüşleri temsil ediyor. Seçilecek başkan, federal mahkemeler dahil, Amerikan hükümetinin şekillenmesinde nesiller boyu etkili olabilecek bir konumda olacak. ABD’nin siyasi manzarası, her iki partinin demografik yapısındaki değişiklikleri yansıtan önemli bir değişim yaşadı. Cumhuriyetçi Parti, on yıl önce Trump’ın şu anda liderliğini yaptığı mavi yakalı ve düşük gelirli seçmenlere hitap eden popülist bir partiden oldukça farklıydı. Demokrat Parti artık daha fazla oranda zengin kesimlerden ve üniversite mezunlarından oy alma eğilimine sahip. Bu seçim sonuçları, Amerikan siyasetinde son sekiz yılda meydana gelen bu belirgin değişimlerin, ülkenin siyasi haritasını nasıl yeniden şekillendirdiğine dair önemli bir kanıt sunabilir. Bu değişimler, gelecekteki başkanlık seçimlerinde bir tarafın lehine avantaj elde etmesine de yol açabilir. 1970 ve 1980’lerde Cumhuriyetçiler, başkanlık yarışlarında tartışmasız bir hâkimiyet sürdürüyordu; çünkü Beyaz Saray’a giden yollardaki eyaletlerde sürekli çoğunluğu elde ediyorlardı. Bu seçim, belki de tam anlamıyla %50-50 bir mücadele olabilir. Ancak sonraki Amerikan başkanlık seçimlerinde durumun aynı şekilde devam edeceği kesin değildir.