Başlık: Kamala Harris Neden Kaybetti: Yanlış Aday mı, Yanlış Kampanya mı?
Geçtiğimiz ay, Kamala Harris ABC Televizyonu’nda düşüncelerini ve vaatlerini paylaşmak amacıyla bir programa katıldı. Ancak akıllarda kalan, mevcut Başkan Joe Biden’dan nasıl farklı bir yaklaşım sergileyeceğine yönelik soruya verdiği “Aklıma hiçbir şey gelmiyor” yanıtı oldu. Bu cevap, Donald Trump’ın kampanyası için büyük bir fırsat yarattığı gibi, Harris’in seçim kampanyasının başlangıcındaki olumsuz algıyı da güçlendirdi. Harris, seçim sonrası yaptığı ilk konuşmada destekçilerine “Umutsuzluğa kapılmayın” mesajını iletti. Fakat Demokratlar, yenilginin sebeplerini değerlendirirken Harris’in nerelerde hatalar yaptığını ve hangi stratejileri benimseyebileceğini sorgulayacaklardır. 2024 ABD Seçimlerinde Senato Cumhuriyetçi Parti’ye geçti; Trump ve Harris’in Türkiye’ye bakış açıları da merak konusu oldu.
Harris’in seçim kampanyası yetkilileri, sonuçların açıklamasının ardından ilk saatlerde sessiz kaldı. Bazı yardımcıları, tahmin ettikleri daha yakın bir yarış sonucuna hazırlıksız yakalandıklarından büyük bir şok yaşadı. Kampanya direktörü Jen O’Malley Dillon, Çarşamba günü ekibe attığı e-postada, “Kaybetmek son derece acı verici; bu durumu atlatmak zaman alacak,” dedi. Harris, Biden yönetiminden ve Biden’ın düşük popülaritesinden uzakta duramadı ve ekonomik sorunlarla boğuşan seçmenleri değişim vaadiyle ikna edemedi.
Başkan Joe Biden, kötü geçen bir tartışmanın ardından yarıştan çekilmek zorunda kaldı ve Harris, ön seçim yapmadan doğrudan başkan adayı oldu. Seçim kampanyasına “yeni nesil liderlik” vaadiyle başladı. Kadınlara yönelik kürtaj hakkı mesajları ve hayat pahalılığına dair ekonomik mesajlar ile işçi sınıfına hitap etmeye çalıştı. Seçimden üç ay önce, Taylor Swift gibi önemli isimlerin desteği ve sosyal medyada kazandığı ivme, Harris kampanyasına bir momentum kazandırdı; ancak Harris, Biden’ın halefiyetine dair algıyı değiştiremedi. Biden, başkanlığı boyunca kamuoyunun yüzde 40’lık bir destek oranıyla ilerledi. %66 oranında seçmen, ülkenin yanlış yolda olduğuna inanıyordu. Bazı Demokratlar, Harris’in Biden’a fazla bağlı kaldığını eleştirdi. Ancak Harris’in eski iletişim direktörü Jamal Simmons, bunu bir “tuzak” olarak nitelendirerek, Biden’ı hedef almanın, Cumhuriyetçiler tarafından sadakatsizlikle suçlanmasına yol açacağını savundu.
Harris, patronuna zarar vermemek adına Beyaz Saray’da değişiklik yapacağına dair seçmeni ikna etmeye çalıştı. Biden’ın politikalarından uzaklaşmadan mesaj vermeye gayret etti; ancak ülkenin neden kendisinin yönetimine ihtiyaç duyduğuna dair sağlam bir argüman sunamadı.
Associated Press’in gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, seçmenlerin üçte biri ailelerinin mali durumunun kötü olduğunu belirtirken, bu oranın Trump’ın görev süresi sona erdiğinde, onda iki oranında olduğu gözlemlendi. Seçmenlerin yüzde 90’ı, marketlerdeki fiyatların artışı hakkında kaygılıydı. Ayrıca, 10 seçmenden 4’ü, düzensiz göçmenlerin ülkelerine sınır dışı edilmesi gerektiğini ifade etti; bu da 2020 yılında 10’da 3 oranındaydı. Harris, kampanyasının sona doğru, Biden’ın devamı olmadığını seçmenlere anlatmaya çalıştı; ancak bunu başaramadı. Bazı sorunları açık bir şekilde ele almak yerine çoğu zaman konuların etrafında dolandı.
Biden’ın 2020’deki koalisyonunu oluşturmayı başaramadı. 2016 ön seçiminde Hillary Clinton’a ve 2020 ön seçiminde Biden’a yenilen Vermont’lu Bağımsız Senatör Bernie Sanders, işçi sınıfı seçmenlerin ayrıldığına dair “Bu büyük bir sürpriz değil. Öncelikle beyaz işçi sınıfı, şimdi de Latin ve Afrikalı Amerikalı işçiler kaybedildi. Demokrat Parti, statükoyu savunmaya devam ederken halk değişim istiyor” değerlendirmesini yaptı. Kadınlar çoğunlukla Harris’i Trump’a karşı desteklediler, ancak beklenen destek oranına ulaşamadılar. Ayrıca banliyöde yaşayan Cumhuriyetçi kadın seçmenleri kazanma çabası da hedefe ulaşamadı. Beyaz kadınların %53’ü Trump’a oy verdi. Yüksek Mahkeme’nin kürtajı anayasal bir hak olmaktan çıkarmasının ardından Demokratlar, bu hakkı yeniden sağlamanın kesin bir zafer getireceğini umuyordu. Anketler, kadın seçmenlerin %54’ünün oyunu Harris’e verdiğini gösterdi; ancak 2020’de kadınlar Biden’ı %57 oranında destekledi.
Kamala Harris, Biden’ın 2020 zaferinde sağladığı seçmen mobilizasyonunu gerçekleştiremedi. Afrikalı Amerikalı, Latin, genç seçmenler ve üniversite mezunu banliyö seçmenleri de dâhil olmak üzere, Demokratların geleneksel oy tabanını kazanmaya çalıştı; fakat bu önemli gruplarda beklenen başarı sağlanamadı. Sandık çıkış anketlerine göre, Latin seçmenlerde 13 puan, siyah seçmenlerde iki puan ve 30 yaş altındaki seçmenlerde altı puan kaybedildi. Bu oranlar, genel düşüş eğilimini gösteriyor.
Kamala Harris, başkan adayı olmadan önce bile, seçimi Trump hakkında bir referandum olarak sunmaya çalışıyordu. Daha önce California’da savcı olarak görev yapmış olan Harris, kampanya boyunca Trump’a yönelik davaları gündemde tuttu. Başlangıçta, Biden’ın ana argümanı olan, Trump’ın demokrasi için bir tehdit oluşturduğu anlayışını bir kenara bırakarak, kişisel özgürlükleri savunan daha olumlu bir mesaj tercih etti. Ancak kampanyanın sonuna doğru taktik değiştirip, bir Trump başkanlığının getirdiği ‘tehlikeleri’ vurgulayan bir kampanya yürütmeye başladı. Trump’ı