Başlık: Suriye’de Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye ve Tartus’taki mevcut durum nedir?
Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) önderliğindeki gruplar, 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini devirdi ve Akdeniz sahilindeki Lazkiye ile Tartus’ta da kontrolü ele geçirdi. Ülkenin toplumsal yapısı açısından bu şehirler, Suriye’deki Arap Alevi topluluğunun en kalabalık yaşadığı yerler olarak öne çıkıyor. Esad ailesinin kökeni de Lazkiye’ye bağlı Kardaha ilçesine dayanmaktadır. Siyasi açıdan bakıldığında, 13 yıllık iç savaş süresince bu bölgeler yönetime önemli destek vermiştir. Ekonomik açıdan ise Lazkiye ve Tartus, Şam, Halep, Deyrizor ve Humus ile beraber Suriye’deki ticaret merkezleri arasında yer almaktadır. Jeopolitik açıdan, bu bölge yıllardır barındırdığı Rus askeri üsleri ile dikkat çekmektedir. Esad yönetiminin devrilmesinin ardından bu şehirlerde neler yaşandığını ve gelecekte neler olabileceğini araştırdık.
Lazkiye ve Tartus’ta kimler yaşıyor? Coğrafi olarak Lazkiye, kuzeyde Türkiye’ye, Tartus ise güneyde Lübnan’a komşu konumdadır. BBC Türkçe’ye konuşan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nden Orta Doğu uzmanı Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu, “bölgenin toplumsal olarak çeşitliliğe sahip olduğunu, burada Sünni Araplar, Hristiyanlar, Arap Alevileri, İsmaililer, Türkmenler ve Ermeniler’in yaşadığını” belirtiyor. Bunun yanı sıra, bölge, Suriyeli Arap Alevi halkının merkezi durumundadır. Avrupa Birliği (AB) verilerine göre, Aleviler Suriye’nin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 10 ila yüzde 13’ünü temsil etmektedir.
Atlıoğlu, “13 yıllık iç savaş sırasında bu iki kentin hükümetin kontrolünde kaldığını ve güvenli olduğunu” ifade ediyor. “Suriye’nin diğer bölgelerinden gelen göçmenlerle birlikte Lazkiye’nin nüfusunun arttığını ve toplumsal yapısının dönüştüğünü” de ekliyor. İç savaş süresince kentin doğu ve kuzeydoğusundaki dağlık alanlarda çatışmalar yaşandığını hatırlatıyor: “Esad’ların köyü Kardaha ve diğer Arap Alevi köyleri; Nusra Cephesi ve Ahrar eş-Şam gibi selefi grupların sürekli hedefinde oldu. Arap Alevileri, Suriye ordusuna asker sağlarken, yerel savunma güçleri kurarak kendi bölgelerini korudu; bu süreçte ciddi can kaybı verdi.”
Silahlı çatışma haberleri gelmedi İç savaş süresince, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi bazı uluslararası kuruluşlar, yönetim karşıtı grupların bu bölgede bazı katliamlar gerçekleştirdiğini açıkladı. 2013 yazında Lazkiye yakınlarındaki bazı Alevi yerleşimlerinde yaşanan olaylar ve Mayıs 2013’te Tartus’un Banyas ilçesinde yaşananlar buna örnek teşkil ediyor. Geçmişte yaşananlar göz önüne alındığında, HTŞ ve müttefiklerinin Lazkiye ve Tartus’a girişinin getireceği sonuçlar merak ediliyordu. Ancak yönetimin devrilmesi sürecinde bu şehirlerden silahlı çatışma haberleri gelmedi. Buradaki Esad heykellerinin yıkılması ve eski yönetim karşıtı İslamcı grupların sokaklarda kalabalıklar tarafından karşılanması dikkat çekici oldu.
Suriye’de Esad yönetimine son veren HTŞ hakkında ne biliyoruz? BBC İzleme Servisi’nin incelemesine göre, Lazkiye ve Tartus’taki Esad destekçileri olan sosyal medya hesaplarının büyük bir kısmı, yönetimin düşmesinin ardından pozisyon değiştirdi. Bazı hesaplar profil resimlerini, silahlı grupların kullandığı yeni Suriye bayrağıyla değiştirdi.
Aleviler ne düşünüyor? Gerçek isimlerini gizleyen bazı Arap Alevileri, BBC Arapça Servisi’ne kaygılarını dile getiriyor. Aslen Lazkiyeli olan ve uzun yıllardır Tartus’ta yaşayan Ali, “kıyı bölgesindeki birçok Alevi gibi ben de korku ve panik içindeyim” diyor. “Bizi korkutan şey, bu ülkede bir azınlık olmamız. Aleviler olarak kaderimiz tamamen belirsiz” açıklamasını yapıyor. “Muhaliflerin bizi öldürmeyeceklerine dair hiçbir garanti yok” diyen Ali, HTŞ üyelerinin Tartus’ta ev ev dolaşarak insanlardan silahlarını teslim etmelerini istediklerini görüyor. “Bizi koruyan hiçbir şey yok. Yapabileceğimiz bir şey yok. Korku ve çaresizlik içinde izliyoruz çünkü saklanacak bir yerimiz yok” diye ekliyor. Ayrıca, “İsrail saldırıları her şeyi daha da kötüleştiriyor. Suriye muhalefeti ile İsrail saldırıları arasında kalmış durumdayız” ifadesini kullanıyor.
‘Kadınlar muhaliflerden korktuğu için yol boyunca başörtüsü taktı’ BBC Arapça, Esad yönetiminin devrilmesi sürecinde kıyı bölgelerine giden Şam’dan bir Alevi olan Ferah ile konuştu. Ferah, “normalde üç saat süren yolculuğun 15 saat sürdüğünü, 11 kontrol noktasından geçmek zorunda kaldıklarını, HTŞ üyelerinin kendilerine ‘Alevi misin Sünni mi?’ diye sorduklarını” aktarıyor: “Sünni olduğumuzu söylemek zorundaydık. Kadınlar muhaliflerden korktuğu için yol boyunca başörtüsü taktı.” Ferah, kontrol noktalarındaki HTŞ üyelerinin çoğunun tutumlarının aşağılayıcı olduğunu, sadece iki tanesinin kendilerine iyi davrandığını ifade ediyor. Şam’daki birçok Alevi ailenin kıyıya doğru gittiğini aktaran Ferah, “Kıyıya doğru yürüyen aileler gördük. Yanımıza ne alabiliyorsak, onu almak için plastik torbalarla yola çıktık” diyor.
BBC Arapça, Arap Alevileri arasında Esad’ın devrilmesinden memnun olan kişilerin de bulunduğunu aktarırken, bu kişilerden biri olan Basil, “kendisini hiçbir tehlike hissetmediğini” belirtiyor: “Ben ve arkadaşım dışarı çıktık, HTŞ ile fotoğraf çektirdik ve hiçbir sorun yaşamadık. Tam tersine, onlar (muhalefet) bizi bir tirandan kurtardı.” Basil, “muhaliflerin Humus ve Halep’teki eylemlerinin, kıyı kentlerindeki birçok Alevinin korkusunu azalttığını” belirtiyor ve “Ben çok iyimserim, geleceğin Aleviler için daha iyi olacağına inanıyorum” diyor.
Tartus’tan Betül ise “iyimser olduğunu ancak bazı Alevilerin provokasyonlardan veya olayların iç savaş haline döneceğinden korktuğunu” ifade ediyor. Betül, zamanla bu korkunun azaldığını ekliyor. BBC Türkçe’nin görüştüğü bir Lazkiye sakini ise “ortamın sakin olduğunu ve böyle kalmasını dilediğini” belirtiyor.
Gerilim var mı? HTŞ lideri Ahmed eş-Şara, daha önce Esad’ın yenilmesi durumunda Alevilere yönelik bir intikam saldırısının olmayacağını söylemişti. Colani, azınlıkları koruma sözü vermişti. Reuters haber ajansı, yönetimi deviren gruplardan bir temsilcinin, 9 Aralık’ta Esad ailesinin memleketi Kardaha’da bölgenin önde gelen toplum liderleriyle bir araya geldiğini bildirdi. Görüşmenin olumlu geçtiği aktarıldı ve bu komutanların yerel liderlere güvenlik garantisi verdikleri ifade edildi. Ayrıca, görüşme sonrası toplum liderlerinin imzaladığı belgede, Suriye’nin dini ve kültürel çeşitliliği vurgulandı ve Kardaha sakinlerinin silahlarının teslim edilmesi konusunda anlaşma sağlandı. BBC Türkçe’ye konuşan Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu da “bölgeye giden silahlı grupların komutanlarının din adamları ile fotoğraflar çekilerek Colani’nin sözünü tutmaya çalıştıklarını, Kardaha’daki yerel liderlerin ise Esad’ın fotoğraflarını kaldırıp heykellerini yıktıklarını ve silah bırakmayı kabul ederek HTŞ’nin otoritesini tanıdıklarını” ifade etti.
Son günlerde, Uygurlardan oluşan, cihatçı Türkistan İslam Partisi’nin de aralarında bulunduğu bazı grupların militanlarının bölgeden yaptığı ve dini vurgusu yüksek sosyal medya paylaşımları dikkat çekiyor. Ayrıca Hafız Esad’ın anıt mezarına yönelik saldırı videoları da yayımlanıyor. Atlıoğlu, “HTŞ lideri Colani, ülkedeki tüm azınlıkların korunacağına dair güvence verse de, sahada farklı silahlı grupları ne ölçüde kontrol edebileceği hala belirsiz” yorumunu yapıyor. Atlıoğlu, “Bölgeden gelen haberlerin kısıtlı olması, durumun anlaşılmasını zorlaştırıyor” diyor. Gelecek dönemle ilgili ise, “HTŞ lideri Colani, Suriye’nin kıyı bölgesinde saldırılar olursa ve bunları durdurmazsa, bölgede mezhepsel gerilim yükselebilir ve bu çatışma, ülkedeki diğer mezhepsel ve etnik azınlıkların yeni yönetime karşı duyduğu şüphe ve korkuyu artırabilir” yorumunu getiriyor.
İsrail’in hava saldırıları ne durumda? Bu şehirlerdeki bir diğer sıcak gelişme ise İsrail’in saldırılarıdır. Esad yönetiminin devrilmesinin ardından, İsrail, gerçekleştirilen hava saldırılarında Tartus ve Lazkiye’deki bazı hedefleri vurmuştur. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), 9 Aralık akşamı Lazkiye Limanı’na düzenlenen saldırının kendileri tarafından yapıldığını doğruladı. IDF, şu ana kadar Suriye’de toplam 350 hava saldırısı gerçekleştirdiklerini bildirdi. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, “Suriye filosunun yok edilmesine ilişkin operasyonun büyük bir başarıyla yapıldığını” ifade etti. Saldırılar sonrasında Lazkiye limanında çekilen görüntülerde, tahrip edilmiş askeri gemiler görüldü.
Rus üslerinin geleceği ne olacak? Bölgedeki Rus üslerinin durumu da merak konusudur. Tartus, 1971’den beri Rus gemilerinin yanaştığı bir deniz üssüdür. Rusya, 2015’te Lazkiye’ye Hmeymim Hava Üssü’nü inşa etti. 2017’de Moskova ve Şam, Tartus ve Hmeymim üslerinin 49 yıllığına, yani 2066’ya kadar Rusya tarafından kullanım hakkına dair bir anlaşma imzaladı. BBC Rusça Servisi’ne konuşan Famil İsmailov, “Suriye’de yaklaşık 7500 Rus askeri bulunuyor. Bunların çoğu Tartus ve Lazkiye’deki üslerde yer alıyor” diyor. BBC Rusça Servisi’nin analizlerinde, bu üslerin yalnızca Esad yönetimini desteklemekle kalmayıp, Moskova’nın Orta Doğu’daki askeri varlığını pekiştirmek ve Rusya’nın son yıllarda birçok çıkarının olduğu Afrika’ya insan ve mal akışını desteklemek amacıyla da kullanıldığı vurgulanıyor. Pazartesi günü, Rusya Devlet Başkanı’nın sözcüsü Dmitry Peskov, Şam’daki yeni yönetimle bu üslerin geleceğini değerlendireceklerini açıkladı. Famil İsmailov, “Suriye’deki Rus askeri üslerinin geleceği belirsizliğini koruyor” şeklinde konuşuyor.