DEM Parti Grup Başkanvekilleri Sezai Temelli ve Gülistan Kılıç Koçyiğit, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki gelişmelerle ilgili olarak TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Temelli, şu şekilde ifade etti: “Suriye’de Esad rejimi çökmüş durumda. Bir diktatörün düşüşü, Ortadoğu halkları için umut verici bir gelişme olsa da, Suriye için maalesef ümitvar değiliz. Çünkü Suriye’deki olaylar hem Türkiye hem de bölge halkları için krizi derinleştirip riskleri artırmaktadır. Türkiye’nin iç ve dış politikası arasında bir ayrım yapmak mümkün değildir. Özellikle Türkiye’nin Orta Doğu politikası, iç gelişmeleri etkileyen öncelikli bir faktördür. Dolayısıyla, barış, huzur ve istikrardan bahsetmek istiyorsak Orta Doğu’daki duruma dikkat etmemiz gerekiyor. Orta Doğu’da barışı sağlamak için atılacak adımlar, Türkiye’deki sorunların çözümüne de katkıda bulunacaktır. Bu bağlamda dış politikayı oluşturmak gerekir. Bugün Dışişleri Bakanı, gözlerimizin içine bakarak hakaret içeren bir üslupla güncelleme yapmaktan söz ediyor. Ancak biz Dışişleri Bakanı’na diyoruz ki; ‘Asıl güncellenmesi gereken sizin politika anlayışınızdır. Tam 13 yıldır Suriye’deki krizlerden ders çıkarmayanlar, hâlâ Suriye’yi istikrarsızlaştırmaya devam ediyor.'” Barış sürecinin, Suriye’nin ve bölgenin geleceği açısından en uygun politika olduğunu vurgulayan Temelli, “Suriye’nin geleceği demokratikleşmeye bağlıysa, bunu sağlamak için en önemli unsur, bölgedeki Suriye Demokratik Güçleridir. Bu güçlerle kurulacak bir diyalog, Suriye’nin ve bölgenin geleceği için en sağlıklı yoldur. Gerçek değişimi arıyorsanız, tam da burada arayacaksınız. Bu bölgeye saldırı politikaları güdenler, 13 yıldır içinde bulundukları çıkmazdan kurtulamayacaklardır.” Temelli, Kuzey Doğu Suriye’de IŞİD tehdidinin yeniden artmakta olduğuna dikkat çekerek, “IŞİD’in ne olduğunu Kobani dönemlerinde çok iyi gördük. Seküler yaşamı tehdit eden IŞİD zihniyeti bugün tekrar ortaya çıkmaktadır. Bunun sebeplerinden biri, Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef almaktır. İktidara sesleniyoruz; diyalog kanalları açıyorsanız, öncelikle İmralı’nın kapılarını açmalısınız. Ancak o zaman bölgeye ve Türkiye’ye barışın yolu açılmış olur. Yanlış yoldan ve yanlış anlayıştan bir an önce dönülmelidir. Ayrıca muhalefete de sesleniyorum; Türkiye’deki muhalefet, yalnızca iç siyasette muhalefet yaparak dış politikada iktidarın yanlışlarını eleştiremez. Eğer gerçek bir muhalefet isteniyorsa, iç ve dış politikayı bir arada değerlendirmeli ve bu yanlış politikalara karşı Türkiye halklarının yanında yer almalıdır.” DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise: “HTŞ’nin uluslararası güçler tarafından desteklendiğini ve Suriye’nin geleceğinde rol sahibi olacağını görüyoruz. Bu durum, Türkiye için de geçerli çünkü Türkiye benzer bir politikayı desteklemektedir. Suriye’de 8 Aralık’tan sonra birçok insanlık ve savaş suçuna tanıklık ettik. Alevilere yönelik katliamlar ve yargısız infazlar gerçekleştirilmektedir. Söz konusu insanlık suçlarında bu örgütü destekleyenlerin sorumluluğu vardır. Gerçek anlamda demokratik bir Suriye istiyorsak, yeni katliamlarla bunu başaramayacağımızı bilmeliyiz.” Koçyiğit, Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşlarda ateşe benzin döken taraflardan biri olduğunu belirterek, yeni bir dönem başladıysa Türkiye’nin Suriye politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı. “Suriye’deki acıları artıran değil, demokratik bir geçiş için çaba göstermeli ve kalıcı barışa katkı sunmalıdır. Bu, Suriye’de yaşayan tüm halklarla iletişim kurarak mümkün olacaktır. Ancak ne yazık ki, Türkiye, Suriye’nin acılarını derinleştirecek bir rol üstlenme yolundadır. 27 Kasım’da başlayan sürecin ardından Türkiye, uzun süredir eğitip donattığı ve desteklediği Suriye Milli Ordusu’nu Kürtlerin üzerine göndermiştir. SMO’nun, HTŞ ile değil, yakıp yıprattığı yerlerde çatıştığı görüyoruz. Ancak SMO’nun baffih olduğu yerler, terör örgütü olarak tanınmayan Kürt güçleriyle çatışmaya çalışmaktır. Türkiye’nin dış politikasındaki Kürt karşıtlığının hala temel bir yapı olduğunu göstermektedir. Rojava, sıradan bir coğrafya değil; büyük bedellerle, Suriye’nin halkına yaşam alanı sunan bir yerdir. 2014’teki Kobani Savaşı sırasında IŞİD, orayı ele geçirmeye çalışıyordu ve orada binlerce Kürt genci, devrimcilerin desteğiyle Kobani’yi özgürleştirdi. Bugün Kobani’ye, Haseke’ye, Kamışlı’ya saldırmanın, oradaki Kürtlere saldırmaktan hiçbir farkı yok. Türkiye’de yaşayan Kürtler ve diğer ülkelerdeki Kürtler, katliamlara karşı durma konusunda bir araya gelmelidir. İçeride barış derken, Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürtlere saldırı yapılamaz. ‘Kardeşiz’ derken, sınırın öte yanında Kürtler üzerindeki saldırılar kabul edilemez.” “Çözüm çok net; Türkiye’deki Kürt’ün elini de, Rojava’daki Kürt’ün elini de tutmalıyız. Bir tarafa selam verirken, diğer tarafa zarar verilemez. Demokrasi ve insanlık, bunu kabul etmez. Sınır güvenliğini tanklar ve silahlarla sağlamak mümkün değildir. Kürtler, günlerdir Türkiye’ye çağrıda bulunuyor. ‘Türkiye ile diyalog kurmak istiyoruz’ dedikleri halde, bu çağrılara kulak tıkanmamalıdır. Rojava’daki halklar da Türkiye halklarına tehdit değildir. Kalıcı bir barış için diyalog şart. Sınır güvenliği, dostlukla sağlanacaktır. Dostluk karşılıklı bir el uzatmayı gerektirir. Bunu değerlendirmeliyiz ve Suriye’deki istikrarsızlığı daha da derinleştirecek hatalardan kaçınmalıyız. DEM Parti olarak, SMO’nun Türk halkı ve diğer halklar üzerindeki saldırılarına karşı durmaya devam edeceğiz.
Nedim Yamalı, Gelecek Partisi'nden 24 Aralık 2024 tarihinde istifa etti ve AK Parti'ye geçiş beklentileri gündeme geldi. İstifasının ardından yaptığı açıklamada, "Kuruluşundan bu yana görev aldığım Gelecek Partisi...
Devamını Oku..