Suriye, doğru bir yolda ilerliyor ancak bu yol oldukça uzun ve zorlayıcı. Tehlikeli çukurlar, keskin virajlar ve uçurumlar mevcut. Hamasi duygulara veya öfkeye kapılmadan, sabır ve akıl yoluyla bu zorlukların üstesinden gelinebilir. Barışçıl ve istikrarlı bir Suriye’nin inşası mümkün. Bu durum hem Türkiye hem de tüm Orta Doğu için faydalı bir sonuç doğuracaktır. Peki, bu yolun iyi tarafı nedir? Öncelikle, HTŞ’nin ılımlılığı giderek daha belirgin hale gelmekte. Türkiye’nin bu süreçteki rolü de netleşiyor. Yeni Suriye’nin inşasında, radikal bir ideolojik grup olan Taliban gibi davranmak yerine devlet oluşturma kavramlarıyla konuşulması önemlidir. HTŞ’nin bu tutumu, uluslararası alanda kabul görmesine yardımcı oluyor. Daha önce terör örgütü olarak kabul edilmesi geride kaldı düşüncesi güçleniyor. Batı’da da bu asimile olmaya başlıyor. Ancak tehlike, bu olumlu işaretlerin silinmesi, Suriye’nin yeniden iç savaşa sürüklenmesidir ki bu herkes için büyük bir yıkım olacaktır.
Yeni HTŞ lideri Colani, geçmişteki bu ismi geride bırakarak Ahmet El-Şara adıyla anılmaya özen gösteriyor. Yeni Suriye’den bahsederken farklı kimliklerin varlığından bahsediyor. Her mezhebin yaşama hakkını kabul etmesi ve kadın hakları üzerindeki vurgusu, özellikle bu coğrafyada büyük önem taşımaktadır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Suudi merkezli El-Hades TV’ye yaptığı açıklamalardaki şu ifadeler gözden kaçmamalıdır: “Onlara özellikle modern yönetim anlayışını ve sistemlerini aktarmak için tavsiyelerimizi ilettik…” Modern yönetim kavramının altını çizmesi dikkat çekicidir. Fidan, MİT Başkanlığı döneminde Ahmet El-Şara yönetiminde de bu yönlendirmeleri yaptıklarını belirtiyor. Bunun nedeni yalnızca Türkiye’nin görüşleri değil, El-Şara’nın kendi tecrübeleri de onu ılımlı ve modern yaklaşımlara yöneltmiştir. Nitekim İdlib’i yönettiği altı yıl boyunca, IŞİD gibi radikal gruplarla anılmaması da bunu göstermektedir. El-Şara’nın uluslararası heyet kabul ederken başı açık kadınlar bulundurma ve gerektiğinde sivil kıyafetler giymesi, bizim için sıradan gibi görünse de bu koşullar altında önemli bir mesajdır.
HTŞ lideri, Suriye’nin inşası sürecinde klasik anlamda da Taliban ve İhvan’dan daha sivil bir dil kullanıyor. “Suriye, bir kişinin keyfi kararlar verdiği bir yönetim yerine, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor” diyerek ifade ediyor. HTŞ’nin 12 Aralık tarihli resmi açıklamasında, “Kişisel özgürlüklerin herkes için güvence altına alınmasına inanıyoruz. Bireylerin haklarına saygı göstermek, medeni bir ulus inşa etmenin temeli olmalıdır. Bu bağlamda, kadınların giyimiyle ilgili herhangi bir müdahalede bulunulamaz, bu kesinlikle yasaktır,” denilmektedir. Tüm bunların yanı sıra, El-Şara’nın “Suriye’yi yönetmek için devrimci düşünceden devletçi düşünceye geçiş yapılması” ve “sürdürülebilir istikrar sağlamak için hukuk ve kuruma dayalı bir devlet kurulması gerektiği” vurgusu oldukça önemlidir.
Devlet anlayışı çerçevesinde “silah” konusundaki açıklamaları şöyledir: “Suriyeli Kürtler bizim kardeşimizdir, ancak ordunun dışında silahlı gruplara izin vermeyeceğiz. Suriye topraklarının Türkiye gibi devletlere karşı kullanılmasına da müsaade etmeyeceğiz.”
Kritik konu, ABD tarafından ağır silahlarla donatılan ve kazdığı uzun tünellerle mevzilenen YPG’nin nasıl “Suriye devleti” kavramına uygun hale getirileceğidir. Bu, öncelikle bu silahların Suriye ordusuna devrini işaret eder! Bu noktada, Trump’ın Türkiye ve Erdoğan hakkında kullandığı olumlu ifadelerin memnuniyet verici olduğunu söylemek gerekir. Suriye sorunu üzerinde en etkili ülkenin artık Türkiye olduğu gerçeği de ortadadır. Ancak Trump’ın, Yahudi lobileriyle olan ilişkisi ve İsrail ile olan güçlü bağları bilinen bir gerçektir. Erken sevinmekten ve fetih duygusuna kapılmaktan kaçınmak gerekir. HTŞ’nin Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere ve AB gibi büyük güçler tarafından resmi olarak tanınmasa da fiili olarak “kabul” edildiği yönünde açıklamalar yapıldığı gözlemlenmektedir. El-Şara, İsrail hakkında bile diplomatik bir dil kullanarak doğru bir tutum sergiliyor. Ülkemizin iktidarının, Hakan Fidan gibi temkinli ve rasyonel bir yaklaşımı benimsemesi gerekmektedir; zira seçimlere daha üç buçuk yıl var. HTŞ de bu ılımlı tutumunu pekiştirirse, Suriye ve Türkiye’nin, önündeki büyük zorlukları aşması kısmen daha kolay olacaktır. Elbette ki temennimiz budur.