Başlık: Suriye: HTŞ’nin Cihatçı Geçmişinden Kopuş Söylemine Güvenilebilir mi?
Yazar: Mina Al-Lami, Cihatçı Medya Uzmanı, BBC İzleme Servisi, Twitter: @Minalami20 20 Aralık 2024
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şera (eski adıyla Ebu Muhammed el Colani) Şam’da yürüyüş yaparken yanına genç bir kadın yaklaştı ve birlikte fotoğraf çekinmek istedi. Eş-Şera, kadından fotoğraf çekiminden önce başını örtmesini nazikçe rica etti. Bu olay, hızlı bir şekilde Arap sosyal medyası ve ana akım medyada şiddetli bir tartışmayı tetikledi. Küçük bir olay görünmesine karşın, BM, ABD, AB ve İngiltere tarafından resmi olarak “terör örgütü” olarak nitelendirilen Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) yönetiminin, sanki ip üzerinde yürüdüğünü gösteriyor gibiydi.
Bir tarafta, HTŞ’nin kabul edilmesi hayati olan farklı topluluklardan gelen ve daha liberal olan Suriyeliler ile uluslararası toplum bulunuyor. Onlar açısından örtünme isteği, HTŞ yönetimi altındaki Suriye’nin geleceği için endişe verici bir göstergedir. Bu durum, muhalefetin tüm kadınlara örtünme zorunluluğu getirebileceği korkusunu gündeme getirdi. Diğer yanda ise, HTŞ liderinin fotoğraf çektirmesini eleştiren ve bunun İslami kurallarla çeliştiğini savunan radikal İslamcı gruplar yer alıyor. Bu radikal kesimler, fotoğraf çektirmek isteyen kadını, İslami kural ve normlara uymadığı iddiasıyla Başlık: Suriye: HTŞ’nin cihatçı geçmişinden kopma iddialarına güvenilebilir mi?
Esad’ın düşüşüyle sonuçlanan dönemde muhalif grupların birlikteliği, yeni bir durum ortaya çıkarmışken hala kırılgan bir yapı arz ediyor. Ayrıca, gruplar arası iç çatışmalar da devam etmekte. HTŞ’nin diğer büyük muhalif yapı olan Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) ile olan ilişkileri uzun zamandır gergin bir seyir izliyor. SMO’nun en son saldırısındaki hedefleri, büyük oranda Ankara’nın öncelikleriyle çakışıyordu: Kuzey Suriye’de Kürtlerin kontrolündeki alanları ele geçirmek ve Türkiye sınırlarında Kürtlerin oluşturduğu ‘tehditleri’ etkisiz hale getirmek. İki grup arasındaki, Kürt güçlerinden ya da Suriye genelinden kazandıkları stratejik bölgeleri paylaşma konusundaki uzlaşma ise belirsizliğini koruyor, bu durum özellikle HTŞ, kendi liderliği etrafında tam bir birleşme sağlama çabasındayken geçerliliğini sürdürüyor.
Suriye’de hala militanları ve uyuyan hücreleriyle etkin durumda bulunan IŞİD, ülkede cihada devam edeceğini açıklayarak HTŞ’yi ‘kafirler’ tarafından iktidara getirilen ‘mürtetler’ olarak nitelendirdi. Kuzeydoğuda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) zayıflamasıyla birlikte, IŞİD’in muhtemelen dikkatini Haseke’deki militanlar ve ailelerinin tutulduğu hapishane ile kamplara yönlendireceği düşünülüyor. Bu tutukluların topluca serbest bırakılması veya kaçması, IŞİD’in sayısını artırarak Suriye’deki durumu istikrarsız hale getirme imkanı sağlayabilir.
Suriye’deki iç savaşın başlangıcı olan 2011’de Esad’ın acımasızca bastırdığı ayaklanmanın ardından, ülkede özellikle Türkiye üzerinden çok sayıda din adamı ve uluslararası cihatçı grupların yabancı militanları girmeye başladı. HTŞ, İdlib’deki iktidarını güçlendirmek ve muhtemelen dış güçlerle yapılan anlaşmalar çerçevesinde Suriye’deki cihatçı tehdidi kuzeyde tutmak amacıyla, bazı yerel ve uluslararası aktörleri ezip, diğerleriyle iş birliği yapmayı tercih etti; dış kökenlerini gizlemek için de isimlerini değiştirip kendi yapılarıyla birleştirdi. Orta Asya, Kafkasya (Çeçenler) ve Uygur azınlıklarından gelen daha küçük gruplar da bunun içine dahil. Ensar el İslam ve Ensar el Tevhid gibi bu küçük yapılar, son saldırılarda aktif roller aldı. Esad’ın düşmesinin ardından hem El Kaide gibi grup liderleri hem de daha ılımlı İslamcı isimler, HTŞ’ye Suriye’de güçlü bir Sünni kimlik oluşturarak İslami bir sistem kurma gerekliliğini hatırlatmaya başladı.
Eş-Şera, 6 Aralık’ta CNN muhabirinin İslami bir sistem kurulup kurulmayacağına yönelik sorusuna net bir şekilde yanıt veremedi. “İnsanların ya tam anlamadıkları ya da yanlış uygulamalar gördükleri için İslami yönetimden korktuklarını” söyledi. Bu dikkatle seçilmiş ifadeler, HTŞ’nin belki de daha esnek bir İslami yönetim kurma niyetini ortaya koyuyor. Ancak HTŞ’nin Esad yönetimini devirirken yaşadığı ilk sevinç ve ortak bir amaç doğrultusunda ilerleme ruhu gerilerken, ideolojik gerilimler yeniden su yüzüne çıkmaya başladı. 9 Aralık’ta HTŞ, Suriye Ordusu’nda zorunlu askerlik yapanlar için af ilan etti. Fakat sertlik yanlıları, bu kararın fazla ‘yumuşak’ olduğunu ve şeriata aykırı olduğunu dile getirdi. Hatta, HTŞ’nin emirlerine meydan okuyarak eski yönetim üyelerine yönelik intikam saldırılarında bulunma çağrısında da bulundular.
HTŞ, savaş suçlarına karışmış eski yöneticiler ve Esad yanlılarının peşine düşüleceği konusunda bir açıklama yaptı ve bu durumla ilgili gelen tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Ayrıca, emirlerine karşı gelen ve intikam amacına yönelik harekette bulunan herkesin cezalandırılacağı bilgisini paylaşarak otoritesini pekiştirme çabasında bulundu. Başka bir tartışma ise, eş-Şera’nın 16 Aralık’ta, ülkedeki militan grupların ve milislerin dağılıp, silahların yalnızca devlet ve ordunun elinde toplanmasını öngören planını açıklamasıyla gündeme geldi. Yine sertlik yanlıları, bu konuda protestolar düzenleyerek gruplara silahlarını bırakmamaları çağrısında bulundu. Bu durum, tüm gücün HTŞ’nin elinde toplanacağı, dolayısıyla karşı koyacak bir silahlı grup kalmayacağı ve böylece bir diktatörlük yolunun açılacağı kaygılarını doğurdu.
Bir başka tartışma konusu ise, İsrail’in Esad’ın düşüşünden sonra gerçekleştirdiği hava saldırılarına HTŞ’nin sessiz kalışıydı. Eş-Şera, günler sonra saldırıları eleştirerek, örgütünün yeni bir silahlı çatışmaya girme niyeti olmadığını, Suriye’nin yeniden inşasına odaklanmak istediğini ifade etti. Ayrıca, Suriye’nin İsrail’e karşı saldırılar düzenlenecek bir üs olarak kullanılmasına müsaade etmeyeceklerinin altını çizdi. Bazı kişiler bu durumu zayıf ve İslami ilkelere ters buldu. Emre, El Kaide’nin HTŞ’ye, İsrail’e karşı savaşa öncelik verme ve Gazze’deki Filistinlileri koruma ‘zorunluluğu’ hakkında mesaj göndermesiyle öfke daha da arttı. Bu gerilimler, hem HTŞ içinde hem de diğer gruplardaki sertlik yanlılarının, yeni dinamik Suriye vizyonlarından fazla uzaklaşmaları durumunda silaha sarılma niyeti içerisinde olduklarını gösteriyor. Bu birey ve grupların çoğu uzun süredir Suriye içerisinde ve muhtemelen arzu ettiklerinden kolayca vazgeçmeyecekler; Suriye’yi Taliban yönetimindeki Afganistan gibi güçlü bir Sünni İslam devleti oluşturmaya matuf görüyorlar. Eş-Şera ve HTŞ, hem liberallerin hem de sertlik yanlılarının baskıları altında, her iki tarafla da fazla düşmanlaşmamaya çalışarak dikkatli bir denge kurmaya gayret ediyor. Bir hafta önce fotoğraf çektirmek isteyen bir genç kadından örtünmesi istendi. Bu hafta ise eş-Şera, iki İngiliz diplomatla birlikte görüntü vererek dikkat çekti. Bunlardan biri, İngiltere’nin Suriye Özel Temsilcisi Ann Snow’du ve başı örtülü değildi.