Gelecek Partisi’nin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Esad yönetiminin sona erdiği Suriye’deki gelecek sürecin nasıl şekilleneceğini ve Türkiye’nin bu konudaki pozisyonunu değerlendirdi. İç politikaya dair de açıklamalarda bulunan Davutoğlu, devletin işleyişi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iletişim kurmanın doğal olduğunu, ancak Suriye konusunda ‘özel bir temsilci’ olarak atanmalarının söz konusu olmadığını belirtti. T24’te yayımlanan röportaja göre Gelecek Partisi lideri, Suriye’deki demokratikleşme hareketinin Türkiye’deki otoriter yönetim anlayışını da etkileyeceğini ifade etti. “DÜNYADA EN BÜYÜK KÜRT ŞEHRİ İSTANBUL” Türkiye’de üniter devleti savunmanın mantığının Irak ve Suriye’deki durumdan farklı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Suriye ve Irak’taki Kürt psikolojisiyle bizdeki Diyarbakırlı Kürt’ün psikolojisini aynı şekilde değerlendiremezsiniz. Bunu söylediğimde yanlış anlaşılıyor ama dünyadaki en büyük Kürt şehri İstanbul’dur; Diyarbakır, Musul, Erbil ya da Haseke değil. Bunu ifade ettiğimde yanlış anlaşılıyor.” şeklinde konuştu. “OTONOMİ ANLAMINA GELMEZ” “Suriye’de terör örgütlerinin yapısının oluşmasına izin vermeyeceğiz,” diyen Davutoğlu, bu grupların silahsızlanıp Suriye ordusunun bir parçası olacağını savundu. “Otonomi olması demek ayrı bir askeri yapılanma oluşturmak anlamına gelmez. Halkın büyük çoğunluğu PYD’den rahatsız. 2013’te Salih Müslim ile yapılan görüşmelerde de bu mesaj iletildi,” dedi. “PYD İLE TEMAS İHTİMALİ” Bahçeli’nin İmralı’ya seslenerek gündeme getirdiği çözüm süreci tartışmalarında ilerleme olursa, PYD ile iletişim kurulabileceğini ifade eden Davutoğlu, “Amerika’ya şu mesaj verilmeli; buradaki milis yapısı dağılacak, diğerleri Suriye’nin milli ordusuna katılacak ya da yerel polis olabilir. Bunların Türkiye’ye tehdit oluşturmadan yeniden yapılandırılmaları gerekiyor,” dedi. “Sayın Bahçeli’nin aldığı inisiyatifi çok önemsiyorum,” diyerek, “Benim ifade ettiğim stratejinin en fazla karşısında duracak kesim açısından Sayın Bahçeli önemli bir figür. Panik yapmadan hareket etmemiz lazım. Şu anda Şam, Türkiye’ye yakın bir yönetimin elinde. Eğer doğru bir yaklaşım sergilenirse kontrol altında tutabiliriz,” şeklinde konuştu. “TÜRKİYE İÇİN ENDİŞE GEREKTİREN BİR DURUM YOK” Davutoğlu, görevde olsaydı vereceği önerinin, Suriye’de üniter devletin tercih edilmesine rağmen Suriyelilerin kendi aralarında otonomiye dayalı bir federasyon yapısında anlaşmaları durumunda Türkiye için bir korkunun olmayacağına dair olacağını belirtti. “ŞAM’A GİTMENİN ZAMANI DEĞİL” Suriye’ye gitme konusunda acele etmediğini belirten Davutoğlu, başkent Şam’ın önce Erdoğan tarafından ziyaret edilmesinin daha yerinde olacağını savundu: “Hemen hemen her şehirden davet alıyorum. Diğer yakın şehirlere kısa ziyaretler gerçekleştirebilirim ama Şam’a öncelikli olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın liderliğinde resmî bir ziyaretin gerçekleşmesi daha uygun olur.” Suriye’nin Türkiye’ye olumlu etkilerinin olacağını da belirten Davutoğlu, Suriye’nin Afganistan gibi bir toplum olmayacağını vurgulayarak, HTŞ lideri Colani’nin toplumun gerçekliğini kavradığı için değişim sürecine gittiğini ifade etti. “Türkiye’nin otoriter yapısının dışarıda itibarını zayıflattığını, Suriye’deki yapılanmanın aynı zamanda Türkiye’deki demokratikleşmeyi de teşvik edebileceğini öngörüyorum,” dedi. “HALA AK PARTİ’NİN KURUCU İLKELERİNE BAĞLIYIM” Son günlerde AK Parti ile ilişkisine dair yaşanan tartışmalara da değinen Davutoğlu, “Ben hâlâ AK Parti’nin kurucu ilkeleri olan yasaklarla, yolsuzluklarla ve yoksullukla mücadele ilkelerinin sahibiyim. Muhalefet cephesinde benim mektuplarım üzerine ‘dönek’ gibi ifadelerle eleştiriler yöneltiliyor. Hiçbir zaman sizin tarafınızda yer almadım ki. Ben AK Parti’ye ve Sayın Erdoğan’a muhalefet etmeyi göze aldım. Bedel ödedim, siz hiçbir bedel ödemediniz. Ben eski Başbakan olarak ve Kemal Kılıçdaroğlu ile sert siyasi mücadele vermiş biri olarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek verdiğimde camilerde protesto edildim. Bunu göze aldım. Ancak özellikle yerel seçimlerden sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki oluşumlar, Cumhurbaşkanının CHP’den seçilme şansının arttığını düşünerek bağları kopardılar ve bizi sanki asalak gibi yansıttılar. Ben büyük bir fedakarlık yaptım. Şahsiyetimi, kimliğimi ortaya koydum. Suriye konusunda iktidara destek verdim. Gazze konusunda ise en ağır eleştirileri ben yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Gazze soykırımı devam ederken İsrail ile ticaret yapmak, soykırıma destek olmak anlamına gelir. Büyük bir toparlanma hareketine ihtiyaç var. Ben o harekete destek vermeye hazırım. Bu AK Parti içinde bir toparlanma olabilir ya da AK Parti dışında bir alternatif gelişme yaşanabilir. İkisine de destek veriyorum.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son zamanlarda siyasette sıkça gündeme gelen "AK Parti'ye dönüş" iddialarıyla ilgili bir televizyon programında net bir yanıt verdi. Babacan, AK Parti ile...
Devamını Oku..