Başlık: ABD’nin İsrail’e askeri yardımı kesme tehdidi “tutulmayan sözlere öfkenin işareti”
Yazar: Jeremy Bowen, BBC News, Uluslararası Haberler Editörü
Kudüs, 17 Ekim 2024 – ABD, İsrail’e gönderdiği bir mektupta, 30 gün içinde Gazze’de insani yardım erişiminin artırılmasını istediğini ve aksi takdirde askeri yardımın kısmen kesileceğini bildirdi. Bu mektup, Biden yönetiminin İsrail’in Gazze’ye insani yardıma engel olmasına yönelik kamuoyundaki en kapsamlı eleştirisi oldu. Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin tarafından imzalanmış olan mektubun gizli kalması gerekiyordu fakat sızdırılarak İsrailli gazetecilere ulaştı. Mektup, İsrail’in Gazze’deki yardım operasyonlarını sıkılaştırması yerine hızlandırması için belirlenen ayrıntılı bir plan sunuyordu.
Mektupta, İsrail’in yardımları engellemesi ve 1,7 milyon Filistinliyi zorla evlerinden ederek ciddi hastalık riskine maruz bırakması tek tek kayıt altına alındı. Ayrıca, ABD’nin “belirli ayrıcalıkların ve muafiyetlerin kaldırılacağı” yeni yasa tasarılarından “çok kaygılı olduğu” ifade ediliyordu. Bir İsrailli bakan, Birleşmiş Milletler’in Filistinli mültecilere yardım kuruluşu UNRWA’ya karşı uzun süredir sürdürdüğü saldırıları savunmuştu.
Mektubu alıcıları için, özellikle İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Başbakan Netanyahu’nun en yakın danışmanlarından Ron Dermer için sıkıntılı bir okuma olmalıydı. Mektuptaki ifadeler, ABD’nin Gazze’deki kötüleşen insani durumla ilgili derin kaygılarının yanı sıra, ABD yasalarının Amerikan yardımının dağıtımını engelleyen ülkelere silah transferlerini kısıtladığı hatırlatmasını da içeriyordu.
Gallant, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısından iki gün sonra Gazze’ye yönelik insani yardım akışının tamamen durdurulacağını belirtmişti. Ancak, Amerikalılardan gelen baskının ardından, İsrail’in insani yardım akışına ilişkin durumu yumuşatmaya zorlandığı belirtildi. Gelirken desteklenen yardımlar sürekli ve yeterli olmaktan uzakken, bu mektup Biden yönetimi içindeki öfkenin bir yansıması durumundaydı. Avrupa Birliği’nin üst düzey diplomatı ve birçok insan hakları grubu, İsrail’i açlığı bir savaş aracı olarak kullanmakla itham etti.
Başbakan Netanyahu, 27 Eylül’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’de etkin olarak yardım sunduğunu belirtirken, “İsrail yalanlarla ve iftiralarla kuşatıldı” sözleriyle suçlamalara yanıt verdi. Ancak, ABD’nin mektubunda belirtilen sahadaki gerçekler, Netanyahu’nun açıklamaları ile çelişiyordu. Yardım kuruluşları, Gazze’ye girmesi beklenen yardım miktarının son dönemde düştüğünü belirtti ve ABD, özellikle İsrail hükümetinin insani geçişleri kısıtlamasından kaygı duyduğunu ifade etti.
Özellikle Aşdod Limanı üzerinden Gazze’ye yardım gönderilmesi için alternatif yollar geliştirmesi gerektiği belirtildi. Ancak, İsrail, Hamas’ın yardımları çaldığını öne sürerek bu dağıtımları zorlaştırırken, Amerikalılar bu durumda bir artış olduğunu kabul etti. Mektupta Gazze’deki insani durumun vahim olduğu vurgulanarak, canlıların ağır hastalıklarla karşılaşma riskinin arttığı belirtildi.
Mektup sonucunda, Ekim ayının başından itibaren ilk kez İsrail, yardım taşıyan kamyonların girişine onay verdi. Ancak, bu yardımlar ABD’nin istediği seviyelerde değil. Daha fazla bir insanlık krizi yaşanmadan önce, ABD ile İsrail arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği merak konusu. Biden yönetimi, önümüzdeki seçimler süresince durumu düzeltmeye çalışacak, ancak bu süreçte İsrail’in İran ile daha geniş çaplı bir çatışma ihtimali olduğu göz önünde bulundurulursa, askeri yardımında kesintiye gidilmesi pek olası görünmüyor. Bu nedenle, gelişmelerin nasıl seyredeceği dikkatle izlenmekte. ABD’nin İsrail’e askeri yardımı kesme tehdidi, tutulmayan sözlere duyulan öfkenin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Savaşın başlangıcında Netanyahu, ABD’nin taleplerini sıklıkla göz ardı etti. Bir dönüm noktası ise Eylül ayının sonundaki BM Genel Kurulu’nda meydana geldi; bu toplantıda ABD, İngiltere ve diğer müttefikler, diplomatik çabalara süre tanımak adına İsrail’e Lübnan’da 21 günlük bir ateşkes kabul ettirdiklerini düşündüler. Ancak Netanyahu’nun konuşması daha da kararlı bir tonda oldu ve ateşkesi reddetti. New York’taki otel odasından Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a suikast emrini verdi. Bazı üst düzey Batılı yetkililer, Netanyahu’nun Biden yönetimiyle ‘oynaması’ konusunda rahatsızlıklarını dile getirdi. Bu mektup, dengeyi yeniden sağlamak için geç kalınmış bir çaba oldu. Biden, İsrail’in koşulsuz destek görerek etkilenebileceğine inanıyordu. 7 Ekim sonrası süreçte, Biden, İsrail’e ülkesinin 11 Eylül saldırılarından sonra öfkeden kör olmaması gerektiğini hatırlatmıştı. Ancak Netanyahu bu tavsiyeleri yok saydı. İsrail, ABD’nin Gazze’deki taleplerine kulak versin ya da vermesin, Biden başkanlık görevine son turunu gerçekleştirirken, Gazze’deki savaşın Orta Doğu’ya yayılmasını engelleme çabaları açıkça başarısızlıkla sonuçlandı. Mektuba gelince, İsrail’in uzun süredir insani yardımlara uyguladığı kısıtlamaların neden olduğu acılar ve kayıplar için bu yardım biraz gecikmiş bir yanıt oldu.