31 Mart’taki yerel seçimler Türk siyasetinin çehresini derinden değiştirdi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ilk kez seçimleri ikincilikle tamamlayarak ülkenin siyasi dinamiklerinde önemli bir değişime işaret etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), oyların önemli bir kısmını toplayarak 1977 zaferinden bu yana ilk kez birinci parti oldu. AK Parti, ülkenin en batı bölgesi olan Ege Bölgesi’nde hiçbir büyükşehir ve il belediyesini güvence altına almadı ve stratejik Marmara Bölgesi’ni CHP’ye bırakarak yalnızca iki büyükşehir belediyesini kazanmayı başardı. Geleneksel olarak desteklediği Karadeniz Bölgesi’nde artık hakim konumunu koruyamayan parti, birçok il ve ilçeyi gerek CHP’ye gerekse diğer partilere kaptırdı.
AK Parti’nin yalnızca üç ilde lider olduğu Akdeniz Bölgesi’nde de benzer bir eğilim gözlendi. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde ise geleneksel rakibi, gayri resmi adıyla Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) devamı olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen Yeşil Sol Parti’yi (YSP) geçemedi. ). AK Parti’nin bu seçimde yaklaşık 4 milyon oy kaybederken, katılım oranı yüzde 78 ile son 20 yılın en düşük seviyesi olurken, cumhurbaşkanlığını kazandığı 2023 seçimlerinde ise 2 milyon oy kaybetti. Öte yandan CHP, bir önceki yerel seçimlere göre oy sayısını yaklaşık 4,5 milyon artırarak kaybettiği 2023 seçimlerine göre 3,5 milyon daha fazla oy aldı.
Bu sonuç, AK Parti’nin 2002’den bu yana ilk seçim yenilgisini alarak hakim parti konumunu kaybettiği anlamına geliyor.
AK Parti neden kaybetti?
AK Parti’nin genel olarak iki kategoriye ayrılabilecek seçimleri benzeri görülmemiş bir şekilde ikinci sırada bitirmesine çeşitli faktörler katkıda bulundu. İlk kategori, seçmen davranışını ve motivasyonunu etkileyen, başta ekonomi olmak üzere günlük yaşamla doğrudan ilgili konuları kapsamaktadır. Türkiye, 2020 yılında Kovid-19 salgınına karşı etkili bir müdahalede bulunmasına rağmen, ülke, salgının neden olduğu ekonomik gerilemeyi hafifletmek için mücadele etti. Türk lirasının dolar karşısında değer kaybetmesi maliyetlerin artmasına ve buna bağlı olarak fiyat istikrarının bozulmasına yol açarak enflasyonda ciddi artışa neden oldu. Türkiye gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülke oldu.
Ayrıca 2023 yılında 11 ili etkileyen yıkıcı deprem, Türkiye ekonomisine 100 milyar doların üzerinde zarar verdi. Hükümetin özellikle 2023 genel seçimleri öncesinde uyguladığı emeklilik politikaları ekonomik krizi daha da ağırlaştırdı. Devam eden ekonomik çalkantı ve bunun hızla çözülmeyeceği beklentisi seçmenlerde hoşnutsuzluğu artırdı. Yaklaşık 16 milyon insanı etkileyen ve hükümetin mümkün olan en düşük emekli maaşını tercih etme kararıyla karakterize edilen emeklilik tartışması, özellikle düşük gelirli seçmenler arasında yaygın bir kızgınlığa ve öfkeye yol açtı. Sonuç olarak, ekonomik sıkıntı sadece seçmen katılımını azaltmakla kalmadı, aynı zamanda ağırlıklı olarak AK Parti tabanı içinde olmak üzere hükümeti sorumlu tutmaya istekli olanları da önemli ölçüde etkiledi.
AK Parti’nin ikinci sıraya gerilemesi yalnızca ekonomik faktörlerden kaynaklanmadı. Eğer tek düşünce ekonomi olsaydı, partinin 2023 seçimlerinde zafer kazanması pek mümkün olmazdı. Ayrıca parti, aday seçme sürecinde, özellikle de büyükşehir belediye başkanı adaylarının seçiminde zorluklarla karşı karşıya kaldı. AK Parti’nin rekabetçi illerde aynı adayları gösterme kararı kamuoyunda memnuniyetsizliğe ve taraftarlarda şaşkınlığa yol açtı. Örneğin AK Parti’nin geleneksel olarak güçlü bir desteğe sahip olduğu İstanbul’da, değişim başlatmak yerine statükoyu korumayı tercih etmesi, CHP’nin birçok ilçede zafer kazanmasıyla sonuçlandı. Buna karşılık, CHP aday seçiminde cesur davrandı, daha genç adayları ve milliyetçi adaylar da dahil olmak üzere geleneksel ideolojik yelpazesinin dışındaki adayları tercih etti ve bu da Ankara’nın birçok ilçesindeki başarısına katkıda bulundu.
AK Parti’nin önündeki bir diğer zorluk ise muhafazakar adaylarla rekabeti, özellikle de 2023 cumhurbaşkanlığı seçim koalisyonunun bir diğer muhafazakar partisi olan Yeni Refah Partisi (YRP) ile zayıflayan ittifakıydı ve bu durum birçok şehirde oyların düşmesine neden oldu. Özellikle YRP’nin Gazze ve ekonomi gibi çeşitli konularda AK Parti’ye karşı çıkması muhafazakar seçmenler arasında tartışma konusu oldu.
Ayrıca AK Parti’nin seçimlere yönelik ikna edici ve kapsayıcı bir anlatı oluşturamaması da önemli bir başarısızlıktı. Geleneksel olarak “güvenlik”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçmenleri harekete geçirmek için başarıyla kullandığı ana temalardan biri olmuştur. Ekonomik zorluklara rağmen seçmenler çoğunlukla güvenlik konularına öncelik verdi ve muhalefetin güvenliğe yaklaşımından rahatsızlık duydu. Ancak yerel seçimlerde parti seçmeni motive edecek ikna edici bir söylem oluşturamadı. YSP partisiyle özellikle İstanbul’da kurulan ittifak, ne CHP’nin çağrısına yeterince karşı çıktı ne de AK Parti’yi milliyetçi seçmenin tek seçeneği olarak konumlandırdı. Güvenliğin ötesinde, seçimin ana anlatısı seçmenlerin ilgisini çekmede veya onları endişelendirmede başarısız oldu. İstanbul’da deprem olabileceği yönündeki meşru endişe bile zorlayıcı bir konu olarak yankı bulmadı.
AK Parti’nin yenilgisinin ikinci kategorideki nedenleri ise Türkiye’deki sosyo-politik, kimlik ve ideolojik dinamiklerin daha geniş çaplı dönüşümünü içeriyor. Bu dönüşümün dikkate değer bir yönü, siyasi sınırların bulanıklaşması ve partiler arasındaki ayrımın azalmasıdır. Geleneksel olarak parti kimlikleri kutuplaştırıcı niteliktedir ve seçmen davranışını önemli ölçüde şekillendirmektedir. Ancak 2024 yerel seçimleri, geleneksel olarak laikliğin sadık bir savunucusu olan CHP’nin daha esnek bir duruş benimsemesiyle bu kalıptan bir değişimi ortaya çıkardı. CHP’nin, milliyetçi eğilimlere sahip olanlar ve dindarlığını öne çıkaranlar da dahil olmak üzere, geleneksel ideolojik kapsamı dışında adaylar seçmesi stratejik bir hamleyi temsil ediyordu. Sonuç olarak muhafazakar ve dindar duruşuyla bilinen AK Parti, kendisini sadece CHP ile değil, benzer seçmen tabanına hitap eden YRP ile de rekabet halinde buldu.
Seçimin siyasi sonuçları
Yerel seçimlerin Türkiye’nin ekonomi politiği üzerinde geniş kapsamlı etkileri olması bekleniyor. Dikkate değer bir sonuç ise CHP’nin kazanılan belediye sayısında AK Parti’yi geride bırakarak lider parti haline gelmesidir. Bu zafer, CHP’nin hem muhalefet hem de sosyo-politik gruplar arasında zorlu bir lider olarak rolünü sağlamlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda onu 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için avantajlı bir konuma getiriyor. Ülkenin GSYİH üretiminin %78’ine katkıda bulunan şehirleri yönetmek, CHP’ye bir avantaj sağlıyor. Ekonomik ortamı önemli ölçüde etkilemesine ve alternatif bir güç alanı oluşturmasına olanak tanıyan stratejik üstünlük. Diğer taraftan AK Parti, geleneksel politik ekonomi kalesinin kaybına atfedilen, muhafazakar ekonomik ekosistemin daralmasıyla karşı karşıya.
Üstelik seçim, milliyetçilik, muhafazakarlık, dindarlık ve laiklik içinde gelişen konumlar ve kimliklerle karakterize edilen siyasi paradigmada bir değişikliğin habercisidir. Böyle bir dönüşüm, partilere bağlılıkta akışkanlığı kolaylaştırıyor ve potansiyel olarak ikili bloklu bir siyasi senaryoya yol açıyor. Sonuç olarak CHP, yeni bulduğu liderlik konumunu korumak için kendisini daha sağcı politikalar benimseyebilir ve siyasi ve toplumsal ideolojilerini yeniden gözden geçirebilir. Eş zamanlı olarak AK Parti, desteğini yeniden kazanmak ve seçmen tabanının yükselen partilere doğru aşınmasını önlemek için temel değerlerini yeniden değerlendirmek ve potansiyel olarak yeniden tanımlamakla görevlendiriliyor. Aşırı laiklik veya milliyetçilikten uzaklaşarak siyasi duruşların bu şekilde yeniden ayarlanması, Türk siyasetini karakterize eden keskin kutuplaşmanın azaltılması ve daha birleşik bir ulusal söylemin yolunun açılması için bir katalizör görevi görebilir.
AK Parti’de değişiklik
Son seçim sonuçları AK Parti için önemli öğrenme fırsatları sunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekibiyle birlikte seçim sonrası değerlendirme sonrasında partisinin gerekli dersleri alacağı ve tespit edilen sorunları çözeceği konusunda kamuoyuna güvence verdi. Ancak bu değişiklikleri uygulamaya yönelik strateji şu aşamada bir ölçüde belirsizliğini koruyor. İleriye bakıldığında, iki temel düşünce ekolünün partinin gidişatını etkileyeceği görülüyor. Birincisi, AK Parti’nin özgün ilkelerini ve siyasi paradigmasını canlandırmayı amaçlayan ilerici ve reformist bir yaklaşımı savunuyor. Bu grup, partinin reform, demokrasi ve ilericilik köklerine dönüşün, ayrılanların desteğini yeniden kazanmanın anahtarı olduğuna inanıyor. İkinci düşünce ekolü, değişim yerine sürekliliği savunarak mevcut gidişatın sürdürülmesine yönelir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’yi temel değerleri olan reform ve ilerlemeye yeniden oturtmak için parti liderliğini yeniden düzenlemek de dahil olmak üzere hızlı eylemler planlayarak kapsamlı bir revizyona eğilimli görünüyor. Bu yaklaşım, partinin hükümet çerçevesinde, özellikle de başkanlık sistemindeki nüfuzunun azalmasının, son dönemdeki seçim yenilgisine katkıda bulunduğunu kabul etmektedir. Erdoğan’ın partinin hükümetteki rolünü güçlendirmeye yönelik tedbirleri başlatması bekleniyor.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için ileriye giden yol zorluklarla dolu. Bu yolda başarılı bir şekilde ilerleyebilmenin en kritik unsuru, ekonominin etkin yönetimi ve krizden çıkışa yönlendirilmesi olacaktır.
31 Mart’taki yerel seçimler Türk siyasetinin çehresini derinden değiştirdi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ilk kez seçimleri ikincilikle tamamlayarak ülkenin siyasi dinamiklerinde önemli bir değişime işaret etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), oyların önemli bir kısmını toplayarak 1977 zaferinden bu yana ilk kez birinci parti oldu. AK Parti, ülkenin en batı bölgesi olan Ege Bölgesi’nde hiçbir büyükşehir ve il belediyesini güvence altına almadı ve stratejik Marmara Bölgesi’ni CHP’ye bırakarak yalnızca iki büyükşehir belediyesini kazanmayı başardı. Geleneksel olarak desteklediği Karadeniz Bölgesi’nde artık hakim konumunu koruyamayan parti, birçok il ve ilçeyi gerek CHP’ye gerekse diğer partilere kaptırdı.
AK Parti’nin yalnızca üç ilde lider olduğu Akdeniz Bölgesi’nde de benzer bir eğilim gözlendi. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde ise geleneksel rakibi, gayri resmi adıyla Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) devamı olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen Yeşil Sol Parti’yi (YSP) geçemedi. ). AK Parti’nin bu seçimde yaklaşık 4 milyon oy kaybederken, katılım oranı yüzde 78 ile son 20 yılın en düşük seviyesi olurken, cumhurbaşkanlığını kazandığı 2023 seçimlerinde ise 2 milyon oy kaybetti. Öte yandan CHP, bir önceki yerel seçimlere göre oy sayısını yaklaşık 4,5 milyon artırarak kaybettiği 2023 seçimlerine göre 3,5 milyon daha fazla oy aldı.
Bu sonuç, AK Parti’nin 2002’den bu yana ilk seçim yenilgisini alarak hakim parti konumunu kaybettiği anlamına geliyor.
AK Parti neden kaybetti?
AK Parti’nin genel olarak iki kategoriye ayrılabilecek seçimleri benzeri görülmemiş bir şekilde ikinci sırada bitirmesine çeşitli faktörler katkıda bulundu. İlk kategori, seçmen davranışını ve motivasyonunu etkileyen, başta ekonomi olmak üzere günlük yaşamla doğrudan ilgili konuları kapsamaktadır. Türkiye, 2020 yılında Kovid-19 salgınına karşı etkili bir müdahalede bulunmasına rağmen, ülke, salgının neden olduğu ekonomik gerilemeyi hafifletmek için mücadele etti. Türk lirasının dolar karşısında değer kaybetmesi maliyetlerin artmasına ve buna bağlı olarak fiyat istikrarının bozulmasına yol açarak enflasyonda ciddi artışa neden oldu. Türkiye gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülke oldu.
Ayrıca 2023 yılında 11 ili etkileyen yıkıcı deprem, Türkiye ekonomisine 100 milyar doların üzerinde zarar verdi. Hükümetin özellikle 2023 genel seçimleri öncesinde uyguladığı emeklilik politikaları ekonomik krizi daha da ağırlaştırdı. Devam eden ekonomik çalkantı ve bunun hızla çözülmeyeceği beklentisi seçmenlerde hoşnutsuzluğu artırdı. Yaklaşık 16 milyon insanı etkileyen ve hükümetin mümkün olan en düşük emekli maaşını tercih etme kararıyla karakterize edilen emeklilik tartışması, özellikle düşük gelirli seçmenler arasında yaygın bir kızgınlığa ve öfkeye yol açtı. Sonuç olarak, ekonomik sıkıntı sadece seçmen katılımını azaltmakla kalmadı, aynı zamanda ağırlıklı olarak AK Parti tabanı içinde olmak üzere hükümeti sorumlu tutmaya istekli olanları da önemli ölçüde etkiledi.
AK Parti’nin ikinci sıraya gerilemesi yalnızca ekonomik faktörlerden kaynaklanmadı. Eğer tek düşünce ekonomi olsaydı, partinin 2023 seçimlerinde zafer kazanması pek mümkün olmazdı. Ayrıca parti, aday seçme sürecinde, özellikle de büyükşehir belediye başkanı adaylarının seçiminde zorluklarla karşı karşıya kaldı. AK Parti’nin rekabetçi illerde aynı adayları gösterme kararı kamuoyunda memnuniyetsizliğe ve taraftarlarda şaşkınlığa yol açtı. Örneğin AK Parti’nin geleneksel olarak güçlü bir desteğe sahip olduğu İstanbul’da, değişim başlatmak yerine statükoyu korumayı tercih etmesi, CHP’nin birçok ilçede zafer kazanmasıyla sonuçlandı. Buna karşılık, CHP aday seçiminde cesur davrandı, daha genç adayları ve milliyetçi adaylar da dahil olmak üzere geleneksel ideolojik yelpazesinin dışındaki adayları tercih etti ve bu da Ankara’nın birçok ilçesindeki başarısına katkıda bulundu.
AK Parti’nin önündeki bir diğer zorluk ise muhafazakar adaylarla rekabeti, özellikle de 2023 cumhurbaşkanlığı seçim koalisyonunun bir diğer muhafazakar partisi olan Yeni Refah Partisi (YRP) ile zayıflayan ittifakıydı ve bu durum birçok şehirde oyların düşmesine neden oldu. Özellikle YRP’nin Gazze ve ekonomi gibi çeşitli konularda AK Parti’ye karşı çıkması muhafazakar seçmenler arasında tartışma konusu oldu.
Ayrıca AK Parti’nin seçimlere yönelik ikna edici ve kapsayıcı bir anlatı oluşturamaması da önemli bir başarısızlıktı. Geleneksel olarak “güvenlik”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçmenleri harekete geçirmek için başarıyla kullandığı ana temalardan biri olmuştur. Ekonomik zorluklara rağmen seçmenler çoğunlukla güvenlik konularına öncelik verdi ve muhalefetin güvenliğe yaklaşımından rahatsızlık duydu. Ancak yerel seçimlerde parti seçmeni motive edecek ikna edici bir söylem oluşturamadı. YSP partisiyle özellikle İstanbul’da kurulan ittifak, ne CHP’nin çağrısına yeterince karşı çıktı ne de AK Parti’yi milliyetçi seçmenin tek seçeneği olarak konumlandırdı. Güvenliğin ötesinde, seçimin ana anlatısı seçmenlerin ilgisini çekmede veya onları endişelendirmede başarısız oldu. İstanbul’da deprem olabileceği yönündeki meşru endişe bile zorlayıcı bir konu olarak yankı bulmadı.
AK Parti’nin yenilgisinin ikinci kategorideki nedenleri ise Türkiye’deki sosyo-politik, kimlik ve ideolojik dinamiklerin daha geniş çaplı dönüşümünü içeriyor. Bu dönüşümün dikkate değer bir yönü, siyasi sınırların bulanıklaşması ve partiler arasındaki ayrımın azalmasıdır. Geleneksel olarak parti kimlikleri kutuplaştırıcı niteliktedir ve seçmen davranışını önemli ölçüde şekillendirmektedir. Ancak 2024 yerel seçimleri, geleneksel olarak laikliğin sadık bir savunucusu olan CHP’nin daha esnek bir duruş benimsemesiyle bu kalıptan bir değişimi ortaya çıkardı. CHP’nin, milliyetçi eğilimlere sahip olanlar ve dindarlığını öne çıkaranlar da dahil olmak üzere, geleneksel ideolojik kapsamı dışında adaylar seçmesi stratejik bir hamleyi temsil ediyordu. Sonuç olarak muhafazakar ve dindar duruşuyla bilinen AK Parti, kendisini sadece CHP ile değil, benzer seçmen tabanına hitap eden YRP ile de rekabet halinde buldu.
Seçimin siyasi sonuçları
Yerel seçimlerin Türkiye’nin ekonomi politiği üzerinde geniş kapsamlı etkileri olması bekleniyor. Dikkate değer bir sonuç ise CHP’nin kazanılan belediye sayısında AK Parti’yi geride bırakarak lider parti haline gelmesidir. Bu zafer, CHP’nin hem muhalefet hem de sosyo-politik gruplar arasında zorlu bir lider olarak rolünü sağlamlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda onu 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için avantajlı bir konuma getiriyor. Ülkenin GSYİH üretiminin %78’ine katkıda bulunan şehirleri yönetmek, CHP’ye bir avantaj sağlıyor. Ekonomik ortamı önemli ölçüde etkilemesine ve alternatif bir güç alanı oluşturmasına olanak tanıyan stratejik üstünlük. Diğer taraftan AK Parti, geleneksel politik ekonomi kalesinin kaybına atfedilen, muhafazakar ekonomik ekosistemin daralmasıyla karşı karşıya.
Üstelik seçim, milliyetçilik, muhafazakarlık, dindarlık ve laiklik içinde gelişen konumlar ve kimliklerle karakterize edilen siyasi paradigmada bir değişikliğin habercisidir. Böyle bir dönüşüm, partilere bağlılıkta akışkanlığı kolaylaştırıyor ve potansiyel olarak ikili bloklu bir siyasi senaryoya yol açıyor. Sonuç olarak CHP, yeni bulduğu liderlik konumunu korumak için kendisini daha sağcı politikalar benimseyebilir ve siyasi ve toplumsal ideolojilerini yeniden gözden geçirebilir. Eş zamanlı olarak AK Parti, desteğini yeniden kazanmak ve seçmen tabanının yükselen partilere doğru aşınmasını önlemek için temel değerlerini yeniden değerlendirmek ve potansiyel olarak yeniden tanımlamakla görevlendiriliyor. Aşırı laiklik veya milliyetçilikten uzaklaşarak siyasi duruşların bu şekilde yeniden ayarlanması, Türk siyasetini karakterize eden keskin kutuplaşmanın azaltılması ve daha birleşik bir ulusal söylemin yolunun açılması için bir katalizör görevi görebilir.
AK Parti’de değişiklik
Son seçim sonuçları AK Parti için önemli öğrenme fırsatları sunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekibiyle birlikte seçim sonrası değerlendirme sonrasında partisinin gerekli dersleri alacağı ve tespit edilen sorunları çözeceği konusunda kamuoyuna güvence verdi. Ancak bu değişiklikleri uygulamaya yönelik strateji şu aşamada bir ölçüde belirsizliğini koruyor. İleriye bakıldığında, iki temel düşünce ekolünün partinin gidişatını etkileyeceği görülüyor. Birincisi, AK Parti’nin özgün ilkelerini ve siyasi paradigmasını canlandırmayı amaçlayan ilerici ve reformist bir yaklaşımı savunuyor. Bu grup, partinin reform, demokrasi ve ilericilik köklerine dönüşün, ayrılanların desteğini yeniden kazanmanın anahtarı olduğuna inanıyor. İkinci düşünce ekolü, değişim yerine sürekliliği savunarak mevcut gidişatın sürdürülmesine yönelir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’yi temel değerleri olan reform ve ilerlemeye yeniden oturtmak için parti liderliğini yeniden düzenlemek de dahil olmak üzere hızlı eylemler planlayarak kapsamlı bir revizyona eğilimli görünüyor. Bu yaklaşım, partinin hükümet çerçevesinde, özellikle de başkanlık sistemindeki nüfuzunun azalmasının, son dönemdeki seçim yenilgisine katkıda bulunduğunu kabul etmektedir. Erdoğan’ın partinin hükümetteki rolünü güçlendirmeye yönelik tedbirleri başlatması bekleniyor.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için ileriye giden yol zorluklarla dolu. Bu yolda başarılı bir şekilde ilerleyebilmenin en kritik unsuru, ekonominin etkin yönetimi ve krizden çıkışa yönlendirilmesi olacaktır.