MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları neyi işaret ediyor, iktidarın diğer kanadında ne gibi yorumlar yapılıyor? İmamoğlu, kayyum atanan Ahmet Türk’ü Mardin’deki Kasrı Kanco’da ziyaret etti. Bu ziyaretin hemen ardından, karalama kampanyası başlatıldı ve günlerce sürdü. Kasrı Kanco, 44 yıl önce üç askerin şehit olduğu bir “Apocu” terör yuvası gibi gösterildi. İmamoğlu, adeta terörist bir mekanda 42 koyun kesip ziyafet vermiş gibi eleştirildi. Kasrı Kanco Konağı’nın Atlı Köyü’nde bulunduğu, askerlerin ise Yayıklı Köyü’nde şehit düştüğünü dile getirenler bile oldu. Ancak fanfar bandosu durmadı. Terörle mücadeleyi muhalefetle mücadeleye dönüştürenlerin önüne hiçbir engel çıkmadı. Nihayetinde Bahçeli, bir kez daha Ahmet Türk’ten övgüyle bahsetti. Meclis’teki bir oturumda, bir soruya karşılık olarak şöyle dedi: “Güneydoğu’da değerli bir şahsiyet, ağalık vasfına sahip bir insan. Görüşme talebimiz olmadı; ama görüşmek isterlerse her zaman görüşebiliriz. Ağalığın bazı önemli özellikleri vardır. Ağaların kapısı her zaman açık olur, misafirleri bol olur. Ziyaretler sırasında 42 koyun kesilmesinin nedeni de bu bol sofradan kaynaklanır…” Terörle mücadeleyi istismar edenlere söyleyecek daha fazla bir şey yoktu, doğrudan onlara bir yanıt verse bu kadar etkili olamazdı. Şimdi bakalım ne diyecekler? Karalama kampanyalarına devam edebilecekler mi yoksa dut yemiş bülbül misali mi kalacaklar? Bahçeli ile Ahmet Türk’ün görüşmesine olumsuz bakanlar var mı?
MİLLETİN GÖNLÜ MUHALEFETE YASAKLANINCA
Muhalefet belediyeleri, deprem sonrası yardıma koşsa bile devletin aciz olduğunu göstermekle suçlanıyor. İktidar, kendi yetiştiremediği yardımları muhalefetin üstlenmesini istemiyor. Yetersiz görünme korkusu altındaki iktidar, muhalefetin yardım üretmesini engelleme çabasında. Salgın döneminde muhalefet halka ekmek dağıttığında, bu kez “Paralel devlet misiniz?” deniliyordu. Halk, ucuz yemek sunmak için kent lokantaları açtığında ise “Sizin işiniz mi bu?” tarzında tepkilerle karşılaştılar. Son örnek ise belediyelerin açtığı kreşler. Kendi partilerinin adayı olduğunda kreş vaadinde bulunan Kurum’un bakanlığı, belediyelere bir uyarı yazısı gönderdi. 3 yaş üstü çocuklara hizmet verilemeyeceği belirtildi. CHP, yasası Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için bu durum yasaklanmış. Peki neden AK Partili belediyeler anaokulu açabiliyor, bunu sormayın. Muhalefet belediyelerinin kreş açmalarına izin verilmediği iddiası tamamen yanlış; sadece Anayasa’ya uygun olmaya çağrılıyorlar. İktidarın Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına ne kadar duyarlı olduğu söylenemez. Okullarda sabun ve temizlik personeli eksikliği giderildiğinde, her mahallenin anaokuluna sahip olduğu düşünülürse, geriye sadece belediyelerin kreşlerindeki anaokulu hizmetini engellemek kaldı. İktidarın buna nasıl göz yumacağını düşünebilirsiniz. AK Partili belediyelere ise serbestlik tanınıyor; çünkü bu onların halkın gönlüne girmek gibi bir görevleri var. Salgının ilk zamanlarında belediye başkanlarına hitaben Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti? “Salgın gibi zamanlar, halkın gönlüne siyaset yoluyla girmek için iyi bir fırsattır.” Tabi ki bu fırsatı sadece AK Parti değerlendirebilir, muhalefet yararlanamazdı. Muhalefet belediyeleri, iktidarla yarışamayacağı gibi, halkın gönlüne girmeye de çalışamazdı. “Yaparsa AK Parti yapar” sloganı, böyle bir duruma dönüşmüştü. Kreşleri açmak, milletin gönlünü kazanmak AK Parti’nin tekelindeydi; CHP’nin bu alanda herhangi bir vaadi ya da talebi söz konusu olamazdı. Siyaset, millete hizmet yarışına dönüşmediğinde kim kaybediyor? Bu rekabetten kazanan yalnızca millet oluyor; kaybeden ise muhalefet. Eğer kazanç milletin olmasını istiyorsanız, siyasette kaybetmeyi göze alarak kazanmaya çalışmak yerine millete kaybettirmek pahasına kazanmayı yeğlememelisiniz.