Cumhurbaşkanı, Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’te dinletme önerisine iki kez değindi. Her iki seferde de bu konuyu dolaylı olarak gündeme getirdi, Bahçeli’nin tutumları çerçevesinde değerlendirdi. İlk olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı konuşmasında, ardından da dünkü AK Parti grup toplantısında bahsetti. Erdoğan, ilk yorumunda Bahçeli’nin hangi tutumuna destek verdiğine dair bir açıklama yapmamıştı. Ancak bu tutumlar için ‘kadim devlet aklının gereği’ ifadesini kullandı. Eski devlet aklının görüşleri böyleyken, güncel devlet aklının bu konuda ne düşündüğü ve MGK’da ele alınıp alınmadığı belirsizdi. Bahçeli’nin DEM’e el uzatma stratejisi mi, yoksa Kandil ile Demirtaş’ı ayırmadan Öcalan’ı Meclis’te dinletme teklifi mi olduğu netlik kazanmadı. Ancak Cumhurbaşkanı, bu önerilerin Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli’ye ait olduğunu vurguladı; fakat bu yaklaşımları ortak bir karar gibi benimsemedi. İkinci kez bu konuyu ele alırken, Bahçeli’nin önerilerindeki ‘mazruf’a odaklanmaktan bahsetti. Yani, dış görünüşten ziyade içeriğe önem veriyordu. Bu durum, Erdoğan’ın Bahçeli’nin Öcalan ile ilgili teklifini salt biçimiyle, doğrudan değil, bir yorum ve tevil olmaksızın almadığını gösteriyor. Peki, o zaman bu sözlerden ne anlıyor? Erdoğan, iki noktayı öne çıkardı: Birincisi, Kandil’e silah bırakma çağrısının olmadığı ve olmayacağıdır. Onlarla Irak ve Suriye’deki mücadele anlayışlarıyla devam edilecektir. İkincisi, DEM, nerede durması gerektiğine dair bir mesaj vermiştir. Türkiye, terörün sözcülüğünü yapan yapılarla uzlaşmayacak ve terör ile sivil siyaseti aynı anda taşıyamayacaktır. Hukuk ve demokrasi içinde olmayan oluşumlar, hukuk ve demokrasi çerçevesinde karşılık bulacak. Erdoğan’ın bu ifadelerinden çıkan sonuç oldukça açıktır: Uzatılan eli ön koşulsuz kabul etmeyen DEM, kapatılma yoluyla tasfiye edilme riskiyle karşı karşıya. Zaten Cumhurbaşkanlığından Mehmet Uçum bunu baştan belirtmişti. DEM, ya Kandil’in etkisinden kurtulmak için sunulan fırsatı değerlendirecek ya da sona erdirilecekti. Kandil’in etkisi altındaki siyasetin Meclis’te yeri olmayacaktı. Bahçeli’nin önerisi de DEM’e başka bir seçenek sunmuyordu. Ya Demirtaş ve Kandil ile olan bağlarını koparacak ya da kendisi tasfiye olacaktı. Bu durumda DEM’in seçimle elde ettiği belediyelere kayyum atanma politikası da devam edecektir. CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in dün sabah yapılan bir baskınla gözaltına alınması, belirlenen yönü açıkça ortaya koyuyor. Erdoğan, Bahçeli’ye teşekkürlerini yineleyerek onun cesur çıkışlarıyla tarihe yön verdiğini ifade etti. Bahçeli’nin son açıklamalarıyla hangi yönü belirlediği ise giderek daha belirgin hale geliyor. Kimse bunu gözden kaçırmıyor. YARGI GÖRÜNÜMLÜ SİYASİ GÖZALTISı Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık sözlülüğünü bir kez daha gösterdi. Grup konuşmasında CHP lideri Özgür Özel’e şu şekilde seslendi: ‘Özel, terör örgütü üyeleri Esenyurt’u kasıp kavururken neden rahatsız oluyorsun? Rahatsız olduğunuz için attığımız adımlardan geri adım atmayacağız.’ Bunları, dünkü Esenyurt olayları üzerine söyledi. CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer, son on yıl içindeki telefon trafiği sebebiyle terör örgütü üyeliği iddiasıyla gözaltına alındı. Oysa altı ay önce yapılan bir seçimde herhangi bir hukuki engel yoktu. Ayrıca, uzun yıllar akademik unvanlara sahip biriydi. Özer’in kimlerle görüştüğü, emniyet tarafından on yıl boyunca izlenmiş. Meğer Öcalan, geçmişte İmralı görüşmelerinde demokratik özerklik çalışmaları için onu önermiş! Şimdi mi bu ‘devlet aklı’ esaslı bir değerlendirme yaptı? Cezaevindeki Öcalan’ın Meclis’te konuşturulmasına dair karar alınırken; İstanbul’da seçilerek göreve gelmiş bir CHP’li belediye başkanının tutuklanması söz konusu. Eğer sorarsanız, bu bir yargı kararıydı, siyasi değil. Başsavcılık açıklamasında böyle ifade ediliyor. Ancak Cumhurbaşkanı, CHP liderine hitap ederken bu durumun kendi adımları olduğunu vurguluyor. Hukuki çözüm ve demokratik süreç bu muydu? Bekleyenler elbette cevaplarını almışlardır.
Diyarbakır'ın Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolan ve 8 Eylül'de Eğertutmaz Deresi'nde cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran'ın ağabeyi Baran Güran, cinayet olayı sonrasında Diyarbakır Barosu’na verdiği vekaletnameyi...
Devamını Oku..