Şimdilerde Tuzak dizisinin başrolünde olan ünlü oyuncu Akın Akınözü, hayranlarından gelen soruları cevapladı. İşte ünlü oyuncunun samimi açıklamaları…
“2023’te sizi dijital bir projede görebilecek miyiz?” sorusuna “Öncelikle 2023, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı… Ben de böylesi zoruluklarla kurulmuş ve bütün dünyaya ilham olmuş bir vatanın çocuğuyum… Umarım, 100. yılında, meyvesi olduğum bu değerli geçmişin bağımsızlığını, saygınlığını ve mütevaziliğini bütün dünyaya tekrardan hissettirecek bir projenin parçası olabilirim…”
Mitolojiye olan ilginizi biraz biliyoruz. Şu an başrolünde yer aldığınız Tuzak dizisinde de Yunan mitolojisi dokuları var. Mitoloji hakkında ne düşünüyorsunuz? Sevdiğiniz mitolojik bir isim var mı?
İlişkisi olmadan en çok o konuşuldu! Kısmetse Olur Sedat Polat kimdir?
Akın Akınözü: Mitolojinin; insan hayatının en temel kodlarını şekillendirdiğini düşünüyorum. Evet “Tuzak” dizisinde de mitoloji mevcut; çünkü adalet ile ilgili insanlığın sahip olduğu en temel hikaye yine mitolojiye dayanıyor. Bizler aslında mitolojinin arketipsel hikayelerinden ilham alarak, bireysel hikayelerimizin evrensel ölçekte bulduğu yankıları keşfetmeye çalışıyoruz. Akhilleus, sevdiğim mitolojik isimlerin başında gelir. Felsefeyle iç içesiniz.
Peki psikolojiye de ilginiz var mı? Sık sık Freud ve kuramını duymak zorunda kalan biri olarak; Sigmund Freud desem, ne dersiniz? Ya da başlarda Freud’un izinden giden ama sonradan fikir ayrılığı yaşayan Carl Gustav Jung sizin için bir şey ifade ediyor mu?
Akın Akınözü: Nietzsche derim:))) Freud ve Nietzsche arasındaki etkileşim hala makalelere konu olmakla birlikte, bence felsefe ve psikoloji arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koyuyor. Carl Gustav Jung da sanki psikolojiyle felsefeyi sentezlemeye çalışarak, Freud’un koyduğu sınırlamalardan kendini ve sistemini özgürleştiriyor… Picasso’nun; “Ben bizzat kendimi kopya etmekten korkarım. Bununla beraber bana eski deneylerden müteşekkil bir dosya gösterilse, neye ihtiyacım varsa almakta zerre kadar tereddüt etmem” sözüyle, Carl Gustav Jung’un benim için ne ifade ettiğini özetlemiş olayım…
Freud ve Jung demişken bir soru daha sormak istiyorum. Jung’un Freud’la fikir ayrılığına düştüğü konulardan birinin astroloji ve metafizik olduğunu okumuştum. Sizin için bu kavramlar ne ifade ediyor? Astrolojiye de ilginiz var mı?
Akın Akınözü: Astrofizik nerede??? Ben daha çok onunla ilgileniyorum:)))
Daha önce bir röportajınızda Stoa felsefesi ile ilgilendiğinizi söylemiştiniz. Stoacılara göre içsel huzuru sağlamanın önemli olduğunu okumuştum. Peki sizin içsel huzurunuzu sağlamak için yaptığınız bir şeyler var mı?
Akın Akınözü: Stoacıların içsel huzuru sağlamak için sunduğu en temel öğüt: Sadece kendi iradenin kontrolünde olan şeylere odaklan ve bunun dışındaki hiçbir şey için endişelenme. Bu reçeteyi kişisel olarak uygulamaya çalışıyorum.
Bir film yapmaya karar verseniz adı ve konusu ne olurdu?
Akın Akınözü: BTK (açılımı bende saklı=))): Unuttuğumuz içsel değerlerimiz, ancak dayatılan popüler değerlere üstün geldiğinde özgürleşebiliriz…
Bir röportajınızda Fatih Sultan Mehmet’e hayat vermeyi çok istediğinizi söylemiştiniz. Halâ aynı fikirde misiniz? Hayat vermek istediğiniz başka tarihi isimler var mı? Varsa neden o isimler?
Akın Akınözü: Fatih Sultan Mehmet’e, değer verdiğim ve saygı duyduğum oyuncuların mevcut yorumlarının dışında, kendi yorumumu katmayı çok isterim. Ama eğer başka tarihi bir isim varsa; o da Büyük İskender olurdu.
Festival filmleri izlemeyi sever misiniz? Şimdilerde genelde dijital mecralarda çerezlik filmler izlemeye çok alıştık. Sizin geleneksel sinemacılık ve özellikle festival filmlerine bakış açınız nedir?
Akın Akınözü: Çerezlik diyerek aslında konumlandırmayı sorunun içinde sizler yapmışsınız… Bu tarzda fimler de gereklidir çünkü yılın her günü “Michelin” yıldızlı bir restoranda yemek yiyebilmek mümkün değildir. İşte festival filmleri ve gerçek sinemacılık bu noktada devreye girer… Size farkına varmadan çıtlattığınız çekirdeklerden farklı, bitmesini istemeyeceğiniz ve her lokmanın tadını çıkardığınız bir yemek deneyimi sunarlar. Çok taze bir örnek olarak, “Aftersun” filminin bende yarattığı etki gibi…
Gözlemlediğim kadarıyla hayranlarınız sizi dijital bir projede izlemeyi çok istiyor. Ben ise hem dijital hem uluslararası bir iş olursa harikulade olur diye düşünüyorum:) Sizin yurt dışında bir proje yapmak istediğinizi de biliyoruz. Peki 2023’te bu isteğinize dair adımlarınız olacak mı? 2023’te sizi dijital bir projede görebilecek miyiz dersiniz?
Akın Akınözü: Öncelikle 2023, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı… Ben de böylesi zoruluklarla kurulmuş ve bütün dünyaya ilham olmuş bir vatanın çocuğuyum… Umarım, 100. yılında, meyvesi olduğum bu değerli geçmişin bağımsızlığını, saygınlığını ve mütevaziliğini bütün dünyaya tekrardan hissettirecek bir projenin parçası olabilirim…
Genel olarak oyun anlayışınız metot oyunculuğuna çok benzetiliyor. Siz metot oyunculuğu hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyununuzu ve oyun anlayışınızı nasıl yorumlarsınız?
Akın Akınözü: Metot oyunculuk; Konstantin Stanislavski’nin temellerini attığı ve karakteri gerçek bir yerden inşaa etmek için geliştirilen bir yöntem. Fakat sonrasında, bu ekolden gelen Stella Adler, Stanford Meisner ve Lee Strasberg gibi isimlerin bireysel pratikleriyle farklı yorumlar buluyor… Ülkemizde yer alan ana akım projelerde, ben de dahil, akademik olarak tanımlandığı anlamda metodu uygulayabilen herhangi bir oyuncunun olduğunu zannetmiyorum. Çünkü, ürettiğimiz içerikler böylesi bir metodu uygulamak için yeterli zamanı ve alanı bizlere tanımıyor. Bununla ilgili hep verdiğim örnek; metot oyunculuğun en önemli pratisyenlerinden biri olan Daniel Day-Lewis’in mevcut şartlarda çekilen bir ana akım dizisinde oynamayı asla kabul etmeyeceğidir:) Ama metot izleyiciler mevcut mu? Bence fazlasıyla… Hepsine buradan en derin saygılarımı sunarım.
İşiniz dışında sizi çok fazla göremiyoruz. Evde vakit geçirmeyi seviyor musunuz? Kitap okumayı sevdiğinizi de biliyoruz. Kendinize ait çalışma odanız veya kütüphaneniz var mı?
Akın Akınözü: İşim dışında görülme gereği ve ihtiyacını biraz gereksiz buluyorum… Uğraştığım konuyla ilgili yaratıcı bir çözüm geliştiremediğim ya da alıcısına değerli hissettirmediğim hiçbir paylaşımı, paylaşmaya değer görmüyorum… Bence vakit geçirmeyi sevmediğin ev, zaten evin değildir… Şükürler olsun ki, her sete gittiğimde dört gözle dönmeyi beklediğim bir evim var. Ve evet kendime ait bir çalışma odam var, içinde bir de kütüphanem var. Ayrıca bu odaya her girdiğimde bana bakan çok değerli bir de yazı var; “If you built a house with your work ethic, dedication and preparation, would you trust its foundation enough to live in it?”